15 Temmuz günü Kara Havacılık Komutanlığı'nda görevli bir pilot, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)'na gelerek “MİT'e havadan helikopterle saldırı olacağı ve Hakan Fidan'ın kaçırılacağı” yönünde ihbarda bulundu. Gelen ihbardan sonra MİT ile Genelkurmay Karargahı arasında iletişim kuruldu. MİT'in Genelkurmay Başkanlığı'na ilettiği bilgiden sonra, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Genelkurmay 2'inci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in katılımıyla bir toplantı gerçekleşti. Bu kapsamda MİT Müsteşar Yardımcısı da Genelkurmay karargâhına giderek 2’inci Başkanı Yaşar Güler ile görüştü. Saat 18.30 sıralarında MİT Müsteşarı Hakan Fidan karargâha gelerek Akar ile görüştü. Bu görüşmenin ardından, "Türk hava sahasında ikinci bir emre kadar hiçbir askeri hava aracı havalanmaması, havada bulunan araçların derhal üslerine dönmesi ve tank ve zırhlı araçlar başta olmak üzere tüm araçların hareketleri durdurulması" kararlaştırıldı. Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Çolak'a en hızlı ve en etkili tedbirlerin alınmasını emretti. Çolak, birlikleri denetlemek üzere harekete geçti. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ise toplantıdan sonra Genelkurmay Karargahı'nda bulunan odasında çalışmaya devam etti.
            
            
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın karargahtan ayrılmasından kısa bir süre sonra darbeciler harekete geçti. Saat 21:00 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Mehmet Dişli, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın odasına giderek, "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz" dedi ve başlarına geçmesi için ikna etmeye çalıştı. Genelkurmay Başkanı Akar'ın Dişli'ye sert tepki göstermesinden sonra dışarı çıkan Dişli kapıda bekleyen Akar'ın Yaveri Albay Levent Türkkan, Yüzbaşı Serdar Tekin, Başçavuş Abdullah, Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan ve Orhan Yıkılkan'a 'Ortada, girin' dedi. Genelkurmay Başkanı karargahta derderst edildikten sonra helikopterle Akıncı 4. Ana Jet Üssü'ne götürüldü. Akıncı 4. Ana Jet Üssü'nde üs komutanı Hakan Evrim'in odasına götürülen Akar, darbeci askerler tarafından bildiriyi imzalaması için ikna edilmeye çalışıldı. Genelkurmay Başkanı Akar'ın derdest edilmesinden sonra Başbakan Binali Yıldırım, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar'ı vekaleten Genelkurmay Başkanlığı'na atandı. Darbe girişiminin püskürtülmesi için gerekli tedbirler alınmaya başlandı. Darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra Akıncı Üssü'nde bulunan Akar kurtarılarak, helikopterle Çankaya Köşkü'ne getirildi.
15 Temmuz darbe girişiminde bir süre alıkonulan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, müşteki sıfatıyla makamında savcıya verdiği 6 sayfalık ifadede, darbecilere bağırarak yol yakınken dönmeleri ve teslim olmalarını söylediğini belirtti. Orgeneral Akar, savcılık ifadesinde, "Bu darbe teşebbüsünü planlayan ve uygulamaya koyanların bu çılgınlığa girişmelerinde, Ağustos şurasına ilişkin yaptığımız kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalarda bu örgütün büyük bir darbe yiyeceğini anlamalarının en önemli etken olduğunu düşünüyorum" dedi.
Akar, "Darbeci hainlerin morallerinin zaman ilerledikçe çöktüğünü gözlemliyordum. Önce Boğaz Köprüsü'nden teslim olan tankçılara ilişkin görüntüler, ancak çok daha önemlisi Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Havalimanı'nda canlı yayında toplanan kalabalığa hitabı, darbeci hainlerin bütün ümitlerini sanırım yok etti." değerlendirmesinde bulundu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişiminin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadede, "Özellikle Güneydoğu'da bölücü terör örgütüne yönelik emniyet, valilikler, siyaset kurumu, adalet teşkilatı, istihbarat ve silahlı kuvvetler hepsi mükemmel bir koordinasyonla büyük bir titizlikle başarılı sonuçlar elde etmekteyken Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelik tertiplenen bu alçak darbe teşebbüsüyle tarihimize kara bir leke sürülmüştür" ifadesini kullandı.
Orgeneral Akar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetçi olarak verdiği ifadede, yaklaşık bir yıldır Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığını anımsattı.
"Devletimizin bir süredir FETÖ/PDY ile yürüttüğü mücadele bizim de kurumsal olarak azami dikkat ve hassasiyetle içinde yer aldığımız bir mücadele olup bu yıl yapılacak Ağustos Şurası'nda silahlı kuvvetler içerisindeki bu yapının alacağı ağır darbenin hazırlıkları yapılmaktaydı" değerlendirmesinde bulunan Orgeneral Akar, şöyle devam etti:
            
            
"Tarihimize kara bir leke sürülmüştür"
"Şu an geldiğimiz noktada bu terör örgütünün bunu muhtemelen öngörerek, hiç kimsenin belki de tahayyül edemeyeceği gözü dönüşlük ve alçaklıkla sivil insanları katletme, TBMM'yi bombalama, kendi silah arkadaşları ve birliklerine taarruzda bulunma, emniyet birimlerini bombalama gibi akıl almaz eylemlere girişip, böyle bir darbe teşebbüsünde bulunduğunu düşünüyorum.  Özellikle Güneydoğu'da bölücü terör örgütüne yönelik emniyet, valilikler, siyaset kurumu, adalet teşkilatı, istihbarat ve silahlı kuvvetler hepsi mükemmel bir koordinasyonla büyük bir titizlikle başarılı sonuçlar elde etmekteyken Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelik tertiplenen bu alçak darbe teşebbüsüyle tarihimize kara bir leke sürülmüştür."
Orgeneral Akar, kalkışmanın başladığı 15 Temmuz'da saat 17.00-18.00 sıralarında makamında çalışırken, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in, yanına geldiğini ve kendisine MİT'ten gelen bilgi ile bu akşam içerisinde Kara Havacılık Okulu'ndan 3 helikopterin görevlendirilmesiyle bir faaliyet icra edileceği yönünde istihbaratı ilettiğini kaydetti.
"Tüm askeri araçların uçuşunun durdurulması için emir verdim"
Güler'in, bu bilgiyle ilgili görüşmek üzere MİT'ten bir heyetin yolda olduğunu söylediğini bildiren Akar, şu bilgileri verdi: 
"Bilginin geldiği makam itibarıyla ciddiye aldık. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen alınacak tedbirleri tartışmaya başladık. Derhal ve öncelikle karargahımızdaki SKKHM ile görüşüp sadece Ankara hava sahasının değil, tüm Türkiye hava sahasında bulunan askeri helikopter ve uçakları kapsadığını, dolayısıyla havada bulunan askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da engel olunmasına ilişkin emrimi ilgili komutanlara verdim. 2. Başkan Yaşar Güler de bu emri Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekât Merkezine iletti ve bu şekilde tüm askeri hava araçlarının uçuşlarının durdurulması emrimiz ulaştırılmış oldu. MİT'ten gelen bilginin teyidi ve netleştirilmesi bakımından ve bilgide belirtilen uçuş faaliyetlerinin somutlaştırılması ihtimaline binaen bu hususun açıklığa kavuşturulması için Kara Kuvvetleri Komutanına derhal gereken en hızlı ve etkili tedbir ile işin üzerine gidilmesi için emirlerimi verdim. Kurmay Başkanı, Merkez Komutanlığından ve Adli Müşavirlikten personeller alıp, Kara Havacılık Okuluna derhal gitmesi, olayı tereddüde yer bırakmayacak şekilde çözüp, idari ve adli tedbirleri ivedi bir şekilde almasını talimatlandırdım. Gittiğinde devamlı bilgi vermesini söyledim."
Orgeneral Akar, "Değerlendirmelerimizde ve gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa ettik ve aldığımız bu tedbirlerle yetinmeyerek, Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ı telefondan arayıp, bizzat Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümenine gitmesini, hiçbir tankın ve zırhlı aracın hiçbir sebeple birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi yönünde tedbirler almasını emrettim. Bu şekilde öncelikle tedbirleri aldıktan sonra toplantımız bitti" bilgisini paylaştı.
"Dişli 'Herkesi alacağız' dedi"
Kendisinin çalışmalarına makamında devam ettiğini anlatan Orgeneral Akar, gelişmeleri de bir yandan takip ettiğini aktardı. Orgeneral Akar, "Tam emin olmamakla birlikte muhtemelen saat 21.00’e doğru arkam kapıya dönük bir şekilde yuvarlak toplantı masasında çalışırken kapı çaldı. Ben 'Gir' dedim ve hatta 'Kimsin, bu saatte' gibi bir şey de söyledim.  Baktığımda karargâhta görevli Tümgeneral Mehmet Dişli'nin geldiğini gördüm."  ifadelerine yer verdi. Akar, müşteki sıfatıyla verdiği savcılık ifadesinde, karargâhta görevli Proje Yönetim Daire Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin geldiğini gördükten sonra yaşananları şöyle anlattı:
"Dişli, oturmakta olduğum masadaki sandalyelerden birine oturup heyecanlı ve geçmişte bildiğim, alışık olduğum ruh halinden farklı bir tarzda  'Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı.  Biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. Ben ilk önce anlamlandıramadım.  Cümle içinde belki 'uçaklar' demiş olabilir. Ancak bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım. Arkam kapıya dönük olduğu için kapının açık olup olmadığını fark etmedim" sözleriyle anlattı.
Hulusi Akar kurtarıldıktan sonra ilk kez böyle görüntülendi.
"Levent Yarbay'ı gördüm"
Genelkurmay İkinci Başkanı ve diğer komutanların nerede olduğunu sorduğunu belirten Orgeneral Akar, Dişli'nin, "Heyecanlanmayın, rahat olun,  gelecekler" gibi laflarla karşılık verdiğini söyledi. Kendisinin ise "Benim seninle, bir başkası ile böyle işlerin içerisinde olanlarla hiçbir işim olamaz. Sen benimle ne biçim konuşuyorsun? Kim bunlar? Siz kimsiniz?" gibi soruları sürekli, hiddetle sıraladığını bildiren Akar, beyanına şöyle devam etti: 
"Haliyle çok öfkelenmiştim. Netice olarak 'gittikleri yolun yanlış olduğunu, büyük bir bataklığa battıklarını, cezasını çekeceklerini, hiç olmazsa bir erkeklik gösterip başkalarını bu işe bulaştırmadan ve ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmalarını, hemen giriştikleri bu girişimi durdurmalarını' söyledim. Fakat ikna edemedim. Kendisi, benim böyle hiddetli karşı çıkmama rağmen sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu ve sakin görünerek, 'Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı' anlamında şeyler söylüyordu. Bir ara Mehmet Dişli, sanırım dışarıya doğru hareketlendi. Ben de gayriihtiyari yönümü kapıya döndüğümde Serdar Yüzbaşı, Abdullah Astsubay ve Levent Yarbay'ı gördüm."
"Komutanım sakin olun, vururum"
Akar, Yarbay Levent Türkkan'ın kendisinin emir subayı, Astsubay Abdullah’ın koruma timinde görevli, Yüzbaşı Serdar'ın da emir subay yardımcısı olduğunu bildirdi ve "Ayrıca bunların dışında Özel Kuvvetler Komutanlığından olduğunu değerlendirdiğim ve tam teçhizatlı, eğitim kıyafeti giymiş, silahlı,  miğferli personel dikkatimi çekti." dedi. Orgeneral Akar, şöyle devam etti:
"Odanın içerisine hızla ve aniden girmeye kalkıştıklarını fark edince ayağa kalktım ve o esnada Levent Türkkan, 'Komutanım otur, kalkma, sakin olun,  zorluk çıkartmayın' şeklinde bağırdı. Beni birisi iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o esnada arkadan bir başkası, elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak, nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı, sıktı, askeri kıyafete ait ip türü bir cismin boğazıma sürtünmesiyle o anda nefes almakta güçlük çektiğim için debelenirken ve ellerimle burnumu açmaya çalışırken, bir başkası plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Benim bu şekilde direnmem üzerine burnumu açacak şekilde ağzımı kapattılar. Bağırmamı engellemek istedikleri açıktı. Nefes alma düzenim yerine gelince birazcık sakinleştiğimi gördüler ve ağzımı kapattıkları havlu benzeri kumaşı çektiler. Bu mücadele sırasında kelepçenin bileklerime verdiği acı nedeniyle yeniden bağırmaya başladım. Çıkartmalarını söyledim ve hatta ayağa kalktım. O esnada Levent Türkkan’ın elinde tabanca ile 'Komutanım sakin olun, vururum, sıkarım' gibi şeyler söylediğini işittim. Hatta ben bir iki adım daha atıp, kendisine 'Sık ulan' diye bağırdım. Gözlerinde sıkmakla sıkmamak arasındaki robotik tereddüdü gördüm. Bu arada elimi sıkan kelepçeleri açmalarını istedim ve tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla bir komando bıçağı çıkarttılar. Kör bir bıçaktı ve askerlerden biri kelepçeyi kesmeye çalıştı. Fakat bir süre daha açamadılar. Hatta ben yine hiddetlendim, bağırdım. Tekrar ikinci kez uğraşıp, kelepçeyi kestiler. Bu şekilde beni, arkamda biri olacak şekilde oturtarak, etkisiz hale getirdiler."
"Tam teçhizatlı askerler vardı"
Akar, dışarıdan alçak uçuş yapan uçak ve silah sesleri işitmeye başladığını bildirerek, tekrar hiddetlenerek, bağırmaya başladığını, ama kendisini dinlemediklerini söyledi. Bir müddet sonra lavaboya gitmek istediğini söylediğini aktaran Akar, "Benimle birlikte geldiklerini görünce 'Terbiyesizler, ahlaksızlar' diye bağırdım. Abdullah Astsubay ve Serdar Yüzbaşı hiç etrafımdan ayrılmıyorlardı. Sürekli gözetim altında tutuyorlardı. Abdullah Astsubay da arkadan ayrılmıyordu" dedi. Akar, şu beyanı verdi:
"Epeyce bir zaman geçti. Televizyon açık olmasına rağmen ve dışarıda uçak seslerini, silah seslerini duyduğum halde bu yönde bir haber o ana kadar çıkmadı. Hemen ardından Boğaz Köprüsünde askerin kestiği görüntüler ve buna ilişkin haber, TV'de yayınlanmaya başladı. Hepsi gayet soğukkanlı, hiçbir şekilde konuşmayıp, yorum yapmayacak tarzda beklediler. Ve bir müddet sonra 'Gidiyoruz'  deyip, beni aldılar. Montumu, kepimi ve çantamı istedim. Cep telefonum emir subayı odasında kaldı. Montumu ve kepimi sanırım elime verdiler. Çantayı kendileri getireceklerini söylediler."
Kapıdan çıktığında tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve silahlı bir şekilde ürkütücü bir yüz ifadesiyle karşısına çıkan askerin dikkatini çektiğini, sonradan bu kişinin Kurmay Albay Fırat Alakuş olduğunu öğrendiğini belirten Akar, fuaye alanında ve katta tam teçhizatlı askerlerin tertibat aldıklarını ifade etti.
"Silahların namlusu üzerime dönüktü"
Kendisini merdivenlerden indirdiklerini söyleyen Akar, "Bir askerin önümde, namlusu bana doğrultulmuş tam otomatik silah ile geri geri gitmesi dikkat çekiciydi. Yine bağırdım, 'Ne yapıyorsun lan' diye sinirlendim" dedi. Dışarıya çıkardıklarında, Atatürk heykelinin olduğu yerde bir helikopterin beklediğini anlatan Akar, kendisini helikoptere bindirdiklerini aktardı. Akar, "Ben, çantada gözlüğüm olduğunu söyleyerek birkaç kez tekrarladım. Fakat getirmediler. Helikopter havalandı. Nereye gittiğimizi söylemediler. Ben de sormadım. Helikopterdeki silahlı askerlerin namlusu üzerime dönüktü. Mehmet Dişli de helikopterdeydi. Bir süre uçuştan sonra iniş yaptık. Nereye getirdiklerini sordum, Akıncı Üssü olduğunu söylediler ve beni orada bir minibüse bindirerek, bir binaya götürdüler."
"Akın Öztürk tek başına yanıma geldi"
Orgeneral Akar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetçi olarak verdiği ifadede, helikopterle götürüldüğü binanın üzerinde üs komutanlığı binası yazdığını ve burada sivil, askeri kıyafetli pek çok kişinin silahlı beklediklerini söyledi. Daha sonra üs komutanının odasına götürüldüğünü, burada Tümgeneral Kubilay Selçuk'un ayakta beklediğini anlatan Akar, burada bir kanepeye oturtulduğunu, bir ara üzerinde tişört ve pantolon bulunan Orgeneral Akın Öztürk'ün, tek başına yanına geldiğini kaydetti. Orgeneral Akar, şunları kaydetti:
"Hem bu durum nedeniyle hem de onu gördüğüm için çok şaşırdım ve  burada ne yaptığını sordum. Yanında eşi ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte  İzmir'den komutanlığa ait bir uçakla geldiğini, üsteki lojmanda oturan kızının  evinde iken Abidin Ünal'ın telefonla araması üzerine, üsten birilerinin uçaklar  kaldırdığını ve bu hususa göz kulak olması gerektiğini belirttiği için buraya  geldiğini anlattı. Hatta 'bu hususu söylediğini anlatmaya çalıştığını ancak  dinlemediklerini' söyledi. Ona da olayın başından beri konuştuklarımı söyledim.  Tuğamiral Ömer Harmancık ve Tuğgeneral Hakan Evrim'i gördüm. İlk kısımda  söylediğim sözlerin benzerlerini, yaptıklarının yanlış olduğunu, akıllarını  kaybettiklerini, bu devirde böyle bir şey olamayacağını bağırdım. 'Suriye'yi,  Mısır'ı görmüyor musunuz? Bu tür olayların ülkemizi yıllarca ne kadar geriye  götürdüğünü bilmiyor musunuz.' mealinde sözler sarf ettim. Hiç umurlarında  olmadı."
"Evrim, 'Fetullah Gülen ile görüştürürüz' dedi
Orgenaral Akar, Tuğamiral Ömer Harmancık'ın elinde iki yapraktan  oluşan bir metni önce okuduğunu, ardından da kendisine uzatarak, "Komutanım, siz  şunu bir okuyun ve bunu imzalayıp televizyonda okursanız her şey çok güzel  olacak, herkesi alıyoruz, herkesi getiriyoruz." dediğini aktardı. Bu teklifi  "şiddetle ve hiddetle" reddettiğini dile getiren Akar, şöyle devam etti:
"Onlara 'Kendinizi ne zannediyorsunuz? Siz kimsiniz? Topladığınızı  söylediğiniz 2. Başkan, kuvvet komutanları nerede? Bakanlar nerede? Elinizde kim  varsa getirin. Sizin başınız, kıçınız kim?' diye bağırdım. Bunun üzerine Hakan  Evrim, 'Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz.' gibi  bir şey söyledi. 'Ben kimseyle görüşmem' diyerek tersledim. Ardından Akın Öztürk  dışındakiler odayı terk etti. Üs komutanının odasına takriben saat 00.00'a doğru  girdiğimizi düşünüyorum. Akın Öztürk paşaya da aynı şeyleri söylüyordum. Bana  kendisini dinlemedikleri gibi şeyler söylüyordu. Abdullah Astsubay bir müddet  daha oturduğum odada durdu. Hatırladığım kadarıyla orada üs komutanının emir  subayı olduğunu değerlendirdiğim bir şahıs vardı.
"30-40 kişilik bir ekibin orada olduğunu söyledi"
Sözde bildiri metnini imzalamamı ve okumamı istediklerinde elimi bile sürmedim, okumadım, hatta bana okuduklarında önemsiz ve alaycı bir şekilde dinledim. Hatta öyle ki, bu olaylar bittikten sonra, bu hainlerin oluşturduğu cuntaya verdikleri isim Yurtseverler Birliği gibi aklımda kaldığı halde Yurtta Sulh Konseyi olduğu ortadadır. Ruh halimdeki şiddetli kızgınlık ve hiddet hiç bitmedi. Anılan konseyin kimlerden oluştuğu konusunda bir şey söylemediler. Zaman zaman odadakiler bir yerlere gidip geliyorlardı. Akın yahut bir başkası bana farklı bir salonun harekat merkezi olarak kullanıldığını ve 30-40 kişilik bir ekibin orada bulunduğunu söylemişti. Orayı görmedim. Zorla tutulduğum bütün zaman zarfında aynı odada kaldım."
"Gözlerinde umutsuzluğu fark ettim"
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, tutulduğu yerde belli bir süre sonra televizyonun kapatıldığını, o arada "yaptığınız ayıp" dediğini ve hiç olmazsa askeri hattan eşine haber vermek için telefon bağlamalarını istediğini belirtti. Orgeneral Akar, şunları anlattı:
"Telefonla görüşüp eşime askeri hattan Akıncı Üssü'nde olduğumu ve  kendilerine iyi bakmalarını söyledim. Olayların sonunda anladım ki eşim bu  bilgiyi ilgililerle paylaşmış. Televizyon 2-3 saat sonra açıldığında ekranda  TBMM'nin, emniyet binalarının bombalandığı yazıyordu. Zaten sürekli uçak sesleri  de devam ediyordu. Sinirlendim, bağırıp çağırmaya başladım. Bunun üzerine  geldiklerinde Ömer, ölümü göze aldıklarını söyledi. Hepsi robot gibiydi adeta.  Bir zaman sonra Mehmet Dişli tek başına yanıma uğradığında aynı şeyleri söyledim.  Ancak kendisini dinlemediklerini belirtti. Çoğunlukla amiral Ömer Harmancık  konuşuyordu. Televizyon görüntülerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın  Başbakanımız ile bazı bakanların beyanları, olaylardaki gelişmelerde halkın darbe  teşebbüsüne canları pahasına direnişi, ilerleyen saatlerde bazı askerlerin teslim  olmaları ya da vatandaş yahut polislerce kontrol altına alınmaları gibi  gelişmeleri takip edince yanımda bulunan bu 4 kişinin genel görünüşleri,  tavırları değişmeye başladı. Gözlerinde umutsuzluğu fark ettim, moralleri iyice  bozulmaya başlamıştı. 'Yeteri kadar batağa battınız. Hiç olmazsa bir erkeklik  gösterip burada kesin. Diğer insanların ölmelerini engelleyin. Gün aydınlanmadan  ortalıktaki tank, top vesaire ne varsa çekin. Yeteri kadar rezil ettiniz, daha  fazla rezil etmeyin. Balkan Savaşı'ndan beter ettiniz. Silahlı Kuvvetlerin  tarihine leke sürdünüz. Gideceğiniz tek yer Cumhuriyet savcısı, askeri savcı ve  inzibattır. Gidip teslim olun. Beni de gönderin' şeklinde daha da hiddetli ve  yüksek sesle birkaç kez haykırdım. Hiç cevap vermediler. Bir süre sonra dışarıdan  patlama sesleri gelmeye başladı. Pistlerin bombalandığını kendileri söylediler."
Cumhurbaşkanımızın konuşması darbeci hainlerin bütün ümitlerini yok etti
Orgeneral Akar, müşteki sıfatıyla makamında savcıya verdiği 6 sayfalık ifadede, isyancılara bağırarak yol yakınken dönmeleri ve teslim olmalarını söylediğini belirtti. Akar, "Darbeci hainlerin morallerinin zaman ilerledikçe çöktüğünü gözlemliyordum. Önce Boğaz Köprüsü'nden teslim olan tankçılara ilişkin görüntüler, ancak çok daha önemlisi Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Havalimanı’nda canlı yayında toplanan kalabalığa hitabı, darbeci hainlerin bütün ümitlerini sanırım yok etti." değerlendirmesinde bulundu.
O andan itibaren Amiral Ömer Harmancık ve Tuğgeneral Hakan Evrim'i bir  daha görmediğini vurgulayan Orgeneral Akar, şunları kaydetti: "Bu noktada artık yapacakları bir şey de kalmadığını, yine hem silahlı  kuvvetlere hem Türk tarihine bundan büyük kötülük yapılamayacağını, battıklarını,  hiç olmazsa gençleri, masum insanları düşünmelerini, hava bombardımanını  bitirmelerini, kara birliklerini kışlalarına döndürmelerini, artık sesimin  çıkabildiği en şiddetli tonda ve hiddetlice suratlarına haykırıyordum. Karşımda  Kubilay ve Mehmet'i hatırlıyorum. Sinmiş vaziyetteydiler. Hala hiçbir yorum  yapmıyorlardı. Ama gözlerinde korku ve endişe görülüyordu. Saat sanırım  08.30-09.00 sıraları olmuştu. Beni Başbakanımız yahut Cumhurbaşkanımız ile  görüştürmelerini söyleyerek teşebbüsü sona erdireceklerini, adalete teslim  olacaklarını ve dışarıdaki tüm askeri unsurları kışlalarına çekeceklerini  belirtsem daha fazla zaiyata meydan vermeden bu işi bitirmenin mümkün olacağını  anlattım. Zira artık üs dışarıdan bombalanıyordu. Giderek işin içinden çıkılmaz  hale gelebilirdi."
Hiçbir pazarlık söz konusu olmayacak
Darbecilerin bu noktadan sonra artık bir şey başaramayacaklarını gördüğüne dikkati çeken Orgeneral Akar, "(Sizi görüştüreceğiz) dediler. Bir cep telefonu getirip Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Durumu anlattım. Telefonla konuşurken orada bulunan tüm bu hainlerin gözlerinin içine baka baka Sayın Başbakanımıza 'Hiçbir pazarlık söz konusu olmayacak, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklar' dedim. Benzeri şekilde MİT Müsteşarını aradım ve bilgi verdim." bilgilerini paylaştı.
Akın Öztürk Paşa'nın, kendisinin götürüleceği anlaşılınca "Komutanım  ben de sizinle geleyim." dediğini aktaran Hulusi Akar, şöyle devam etti:
"Ben pozisyonu itibarıyla ve gece boyunca şahsıyla yaşadığım  izlenimler karşısında bunun uygun olmayacağını düşündüm ve 'Sen burada kal,  kızının evi burada' dedim. Fakat sürekli ısrar ediyordu. Onu üs binasında bırakıp  çıktık. Araçla helikopter pistine gittik. Orada pek çok helikopter vardı. Gelen  giden hareketliğini gözlemledim. Birisi bir helikopteri işaret etti ve onu  çalıştırdılar. Fakat biri üsten kalkan helikopterlere ateş edilebileceğini  söyleyince 'Genelkurmay Başkanının içerisinde olduğunun belirtilmesi gerekir'  gibi bir şey söylendi. Hatta ben Mehmet Dişli'ye 'Sen kal' dediğim halde bu  hususu belirterek 'Ben telefon ile irtibat kuracağım' dedi. Helikopter hareket  ederken telefon ile son durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir  yerlerle irtibat halindeydi. Sonuçta Çankaya Köşkü'nde Başbakanlığa iniş yaptık.  Başbakanlık Müsteşarı bizi karşıladı. Ben ve peşimde Mehmet Dişli geldi. Açıkçası  arkamdan gelenleri kontrol etmedim. Başbakanlık binasına girdik. Bu şekilde ben  de hürriyetime kavuştum. Müsteşar Bey ile baş başayken bana peşimden gelenin kim  olduğunu sordu. Ben de yaşadığım olayları kısaca özetledim ve Mehmet Dişli'nin  gözaltına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. Zaten bilahare gözaltı  işlemi yapıldığını öğrendim."
Odam başkası için hazırlanmış
Olayların ardından karargaha İkinci Başkan Orgeneral Yaşar Güler'in kendisinden önce geldiğini bildiren Akar, "Bana anlattığı bir gariplik ki makamda incelemelerinde tespit etmiş olabilir, odamın gayet toplu ve düzenli olduğu hususudur. Oysa ben çalışmaktayken odadan şiddet kullanılarak ve zorla götürülmüştüm. Makam ve dinlenme odasında masa, sehpa, etajer üzerinde kitap, kırtasiye, malzemeler, çikolata, yiyecek, içecek, gazete kupürleri, hediyelik eşyalar nedeniyle normalde kalabalık görünmesine rağmen çok sade ve düzenli bulunmuş. Yalnız bazı eşyaların kaybolduğu, iki biblonun yerlerinin değiştirildiği anlaşılmış." ifadelerine yer verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından hediye edilen ve odasında  hatıra maksatlı duran tabanca ile kendisini götürdüklerinde emir subayı odasında  kaldığını düşündüğü şahsi cep telefonunun halen bulunamadığına dikkati çeken  Akar, bu hususun kendisinde makamın bir başkası için hazırlandığı kanaati  oluşturduğunu anlattı. Orgeneral Akar'ın, makamında rutin çalışmalar sırasında çekilen 4  fotoğrafı savcıya sunduğu, fotoğrafların dosyaya eklendiği de ifade tutanağına  geçti.
"Darbe teşebbüsünü planlayanlar bu örgüt mensubu"
Tüm bu yaşananların devletin ve özelde Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Paralel Yapı olarak da adlandırılan teröristlerle mücadele etme azim ve kararlılığının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğuna işaret eden Akar, ifadesini şöyle tamamladı:
"Bu darbe teşebbüsünü planlayanlar, uygulamaya koyanların bu örgüt  mensupları olduğuna inanıyorum. Bu çılgınlığa girişmelerinde Ağustos Şurası'na  ilişkin yaptığımız kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalarda bu örgütün büyük bir  darbe yiyeceğini anlamasının en önemli etken olduğunu düşünüyorum. Ayrıca İkinci  Başkanımla beraber çevremizdeki personellerin bir kısmının bu örgütle bağlantılı  oldukları hususunda şüphelerimiz gelişmişti. Şura'da çok ciddi adımlar atacaktık.  Bunun dışında bu terör örgütüyle ilgili yargıda devam eden soruşturma ve  davalarda gelinen aşamalar, devletin tüm kurumlarının bu konuda aldığı mesafe de  gözü dönmüş bu hain teröristleri bu teşebbüse iten bir diğer sebeptir. Bu  yapılanmanın içinde olan, şahsıma, milletime, silah arkadaşlarıma, emniyet  mensubu kardeşlerime, devlet kurumlarına, Türk tarihine, medeniyetimize bu derece  zarar veren her kişiden ayrı ayrı şikayetçiyim."
            
            
Orgeneral Akar, ifadesinde, TSK'nın, şehit ve gazilerin kanı ve teri  pahasına büyük kahramanlık ve fedakarlıkla kazandığı haklı itibarına bir günde  kara bir leke süren bu hainlerin yaptıklarının asla unutmayacağını vurgulayarak, "İnanıyorum ki hak ettikleri cezayı en ağır şekilde alacaklardır" ifadesini  kullandı.
            
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    
                                                                    


























