Gazze ve el-Faşir’in ilgisi veya BAE ve İsrail iş birliği

04:003/11/2025, Pazartesi
G: 3/11/2025, Pazartesi
Yasin Aktay

Sudan’da aslında iki buçuk yıldır yaşanmakta olan katliamlar, tehcirler, tecavüzler, gasp ve yağmalar birkaç gün önce El-Faşir’in BAE’nin desteklediği Muhammed Hamdan Daklu (Hemedti) komutasındaki Hızlı Destek Kuvvetleri milislerinin eline geçmesiyle bir anda bütün dünyanın gündemine geldi. Hemedti’nin komutasındaki HDK aslında daha önce de Hükümet güçlerine karşı isyan etmiş ve emrindeki Cancevid güçleriyle başkent Hartum’u Cezire’yi, Omdurman’ı ele geçirmiş ve burada sayısız katliamlara ve insanlık

Sudan’da aslında iki buçuk yıldır yaşanmakta olan katliamlar, tehcirler, tecavüzler, gasp ve yağmalar birkaç gün önce El-Faşir’in BAE’nin desteklediği Muhammed Hamdan Daklu (Hemedti) komutasındaki Hızlı Destek Kuvvetleri milislerinin eline geçmesiyle bir anda bütün dünyanın gündemine geldi. Hemedti’nin komutasındaki HDK aslında daha önce de Hükümet güçlerine karşı isyan etmiş ve emrindeki Cancevid güçleriyle başkent Hartum’u Cezire’yi, Omdurman’ı ele geçirmiş ve burada sayısız katliamlara ve insanlık suçlarına imza atmıştı. İki yıl boyunca başkent Hartum’u kontrol altında tutan Hemedti burada bir yönetim tesis etmiş de değildi. Esasen bir yönetim tesis edecek bir kültürü, donanımı ve niyeti de yoktu. Tarzı ve hedefi sadece bu yerleşim bölgelerinin yağmalanabilecek bütün varlıklarını yağmalamak, yakıp yıkmak olmuş, adamlarıyla girdiği her yeri kurutmaktan başka bir şey yapmamıştı.

O yüzden Sudan’da yaşanan bu sorunun biraz uzaktan bir iç savaş görüntüsü vermesi dolayısıyla birbiriyle savaşan iki eşit taraf arasında bir uzlaşma arayışı içinde olanlar fena halde yanılıyorlardı.

Sudan’da yaşananlara ve buradaki yaklaşım hatasına daha önce defalarca değinmeye çalıştık. Ortada birbiriyle savaşan iki eşit taraf yoktu. Uzun süren bir geçiş döneminde halkın etrafında bir şekilde birleşmiş olduğu, kendisine geçiş yönetimi için meşru bir süre tanımış olduğu, kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla meşruiyeti mevcut bir devlet yönetimi var ve bu yönetime karşı çoğu Sudan dışından, Çad, Libya ve Afrika ülkelerinden getirilmiş kabile ilişkilerine dayalı çapulcuları kullanarak isyan başlatmış bir kişi vardı. Üstelik bu kişi Uluslararası Ceza Mahkemesinin gündeminde uzun süre yer almış olan Darfur krizinde Ömer el-Beşir’e isnat edilmiş insanlık suçlarının tamamının baş aktörlerinden biri. 

Hemedti’nin başını çektiği bu isyanda etrafında topladığı Cancevitlerin tek derdi ganimet, yağma. Bu yağmacı güç ülkeyi sadece tahrip etmeye yarıyor, yeniden inşa edecek en ufak bir plan, proje veya vizyonu yok. Son bir yılda istila ettikleri topraklarda önlerine gelen ve biraz para eder her şeyi yağmalamış, rastgele sivil insanları öldürmüş, kadınlara tecavüz etmiş ve ülkeyi tam bir kaosa sürüklemiştir. Buna mukabil yola ilk çıktıkları savaşçıların sayısı hızla erimiş, nerdeyse yüzde yirmi seviyelerine kadar gerilemişti. Son zamanlarda Silahlı Kuvvetlerin yeni bir hamlesiyle daha önce istila etmiş oldukları en kalabalık şehir Omdurman, iki Nil arasındaki Cezire bölgesi ve başkent Hartum da geçtiğimiz aylarda bu istilacılardan kurtarılmıştı.

Aslında başkent Hartum’dan da püskürtüldükten sonra Darfur’a çekilen HDK yaşadıkları büyük hezimetten sonra toparlanmaları çok zor olacaktı. Yağma ve ganimet vaadiyle topladıkları çapulcuların birçoğu çatışmalarda hayatını kaybetmiş geri kalanların da büyük bir çoğunluğu alacaklarını almış kendi evlerinin yolunu tutmuştu. Ancak bir el, bir akıl (bilin bakalım kim?) HTK’nin önüne yeni bir hedef koymuştu: El-Faşir.

Mayıs 2024’ten itibaren 500 gün süren bir kuşatma ve 300 saldırının ardından düşen şehirde Hemedti güçleri, gıda ve tıbbi yardımı engelleyerek açlığı bir silah olarak kullandı. Sonuçta, El-Faşir halkına karşı açlık, katliam ve toplu kıyımların işlendiği ortaya çıktı.

El-Faşir’i HTK’nın önüne hedef olarak koyan ve burayı ele geçirinceye kadar onu destekleyen, akıl ve stratejiyi belirleyen güç artık kimse için sır değil: BAE. El-Faşir stratejik önemi olan bir şehir, ama Libya Çad sınırında ve buradan Sudan’a intikal edebilecek bütün lojistiği kontrol edebilecek bir geçit. Askeri üssü ve havaalanı bulunuyor. Bu şehrin ele geçirilmesiyle şimdiye kadar Sudan’da hükümetle eşit bir statü elde edememekten mustarip olan HTK fiilen bir bölgeyi kontrol altında tutmuş olacak. BAE için bu kadarlık bir giriş yetiyor. Kendisi orayı resmen tanıdığında Libya’daki bölünme formülü burada da işlemiş olacak ve kendine göre istediği manevra alanı oluşmuş olacak.

BAE’nin bu siyaset tarzı kuşkusuz İslam dünyası içinde çok ciddi bir sorun. Hiçbir yerde hayırlı hiçbir müdahalesi veya katkısı yok. Nerede bir huzursuzluk varsa, nerede bir sorun varsa orada izine rastlamak BAE için olağan algıya dönüşmüş durumda. Neden yapıyor bunu? Geçtiğimiz aylarda Sudan’da oynadığı rol dolayısıyla kendisine bir açık mektup yazmış olan Mısırlı ünlü siyasetçi Eymen Nur şöyle seslenmişti:

“BAE kardeş Sudan’daki politikasında ne istiyor? İşlememiş olduğu yasal, uluslararası, dini, siyasi veya ahlaki bir suç bırakmamış olan Cancavid milislerini desteklemekte doğrudan ve hatta dolaylı çıkarı nedir?!! Bu çılgın savaşı desteklemekten nihai hedefi nedir?

Gerçekleştiğinden kuşku duyduğum bu hedef, kaybedilen kanlara, canlara, ayaklar altına alınan onurlara değer mi?!

Altın ve nüfuz açısından potansiyel kazanımlar ne kadar büyük olursa olsun, bu kazanımlar BAE’nin Sudan halkının çoğunun, hatta büyük bir kesiminin sevgisini kaybetmesini telafi edebilir mi?”

Bu seslenişin ulaşabileceği bir muhatap var mıydı orada? BAE’nin Sudan’ın altın kaynaklarına tamah ederek burayı sürekli bir istikrarsızlığa mahkûm etmekten, bir savaş suçlusu, tam bir haydut olan Hemedti’yi masum Sudan halkının üzerine sürmekten alıkoyacak bir etki beklediyse boşuna. BAE’nin savaş ve insanlık suçlusu Hemedti’ye desteği artarak devam etti ve bugün işlenen bütün bu suçların ortağı haline getirdi. Çünkü Sudan konusunda, HDK’nin mahiyeti ve burada işlediği suçlar konusunda bütün dünyada şu anda ortak bir bilinç ve algı oluşmuş durumda. Bu suçlularla kimse beraber görünmek istemez. Bu arada şimdiye kadar insanların Sudan’da olanlar konusunda yeterince bilgi sahibi olmamalarının ardında çok güçlü bir sosyal medya ağı kontrolü olduğu anlaşılıyor. Bu kontrolün ve örtbas faaliyetlerinin de BAE’nin finansmanı ve siyasi desteğiyle yürüdüğü bu vesileyle ortaya çıktı.

Sudan’da yaşanan katliamlar Gazze ile birlikte, yan yana düşünüldüğünde sıkça acı veren bir cümle kuruluyor: Burada yapılanlar Müslümanların Müslümana yaptığı. Bunun İsrail’in Müslümanlara yaptığından farklı olmaması tabii ki çok acı.

Ama göz ardı edilen bir şey var: BAE’nin bölgedeki bütün politikalarında İsrail ile paralel olması, bütün bu yayılmacı ve bozguncu politikalarının İsrail’in stratejik hesaplarıyla örtüşüyor olması. Ömer el-Beşir’in düşürülmesi sonrası İsrail’in Sudan’da daha önce hiç bulunmayan bir etkinlik alanının oluşmuş olduğunu unutmayalım.

BAE’nin de katkısıyla oluşan geçici hükümete ilk yaptırılan şey, yaptırımların kaldırılması karşılığında İsrail ile normalleşme sürecine katılmasıydı. Şimdi bu son hamle ile Nil’e kadar önemli bir bölge daha kontrol altına alınmış mı oluyor? Bu biraz da Mısır, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın bu sürece nasıl cevap vereceğiyle ilgili tabii.

#EL Faşir
#Yasin Aktay
#Sudan