Almanya'da sağcı aşırılık ana akımın parçası haline geliyor

Almanya’da yapılan araştırmalar, aşırı sağcı fikirlerin artık yalnızca radikal gruplarla sınırlı kalmadığını, toplumun ana akım kesiminde de benimsendiğini ortaya koyuyor. Uzmanlar, bu eğilimin temel demokratik değerler için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguluyor. Özellikle genç kuşaklar arasında yabancı düşmanlığı ve otoriter düşünce biçimleri artış gösteriyor. Araştırma, toplumun geniş bir kesiminin aşırı sağcı ideolojilere karşı endişeli olduğunu da ortaya koyuyor.

Almanya’da aşırı sağcı fikirler ana akımda yükseliyor, uzmanlar uyarıyor.

Almanya'da yapılan araştırma "aşırı sağcı" fikirlerin yükselişte olduğuna işaret ederken, uzmanlara göre bu eğilim temel demokratik değerleri tehdit ediyor.

Almanya'da Friedrich Ebert Vakfının desteğiyle yapılan "Merkez Araştırması", "bir zamanlar radikal gruplara indirgenen aşırı sağcı fikirlerin" Almanya'da gittikçe "ana akım" içinde de benimsendiğini ortaya koyarken uzmanlar, bu eğilimin temel demokratik değerleri tehdit ettiği konusunda uyarıyor.

Demokratik kurumlara duyulan güven azaldı

Araştırmanın sonuçları, kendilerini "ana akım" olarak gören her beş Alman'dan birinin, artık "aşırı sağ ideolojiyle" ilgili ifadeleri açıkça reddetmediğini ortaya koyuyor.

Göçmenlere karşı "ön yargı, stereotipleştirme ve ayrımcılığın" arttığını ortaya koyan araştırmada ayrıca, demokratik kurumlara duyulan güvenin "belirgin biçimde azaldığı ve otoriter çözümlere olan sempatinin arttığı"na işaret ediliyor.

'Aşırı sağcı' görüş destek görüyor

Araştırmanın yazarlarından Andreas Zick ve Beate Kupper, araştırmanın sonucunu AA muhabirine değerlendirdi.

"Agresif milliyetçilik ve şovenizme verilen" desteğin yüzde 20'ye çıktığını belirten Zick, aşırı sağ ideolojinin temel inançlarından biri olan "Alman kimliğinin kan ve soya dayandığı düşüncesinin" ise bilinen aşırılıkçı çevrelerin ötesinde de destek bulmaya başladığı değerlendirmesinde bulundu.

Zick, "Demokratik merkez olarak tanımladığımız toplumun merkezinde, aşırı sağcı görsellerin, görüntülerin ve dünya görüşlerinin giderek daha fazla paylaşıldığını açıkça görüyoruz." ifadesini kullandı.

"Demokratik sistem güven kaybediyor"

Almanya demokrasisinin "giderek derinleşen güven kriziyle karşı karşıya olduğu" değerlendirmesini yapan araştırmacılar, demokratik kurumlara olan genel güvensizliğin 2020-2021'de yüzde 14,3'ten, 2024-2025'te yüzde 21,5'e yükseldiğini belirtti.

Seçimlere dair güvenini kaybedenlerin oranının yüzde 5,8'den yüzde 18,2 seviyesine çıktığını ortaya koyan araştırmacılardan Kupper, "İstatistiksel olarak da görülebileceği gibi, demokrasiye güvenmeyenler anti-demokratik önerilere daha açık oluyor." dedi.

Kupper, artan yabancılaşmanın sebebinin, politika başarısızlıklarından kaynaklanan hayal kırıklığı, siyasi elitlerin sıradan vatandaşları görmezden geldiği inancı ve hızlı çözümler vadeden popülist söylemlerin cazibesi olduğu yorumunda bulundu.

Genç Almanlar arasında "yabancı düşmanlığı" öne çıkıyor

En tedirgin edici değişiklik ise genç kuşaklar arasında görülüyor. Çalışmaya göre, 18-34 yaş arası katılımcıların yüzde 12,5'i "yabancı düşmanı" görüşleri benimsiyor. Bu oran 35-64 yaş aralığındaki yüzde 5,9'un iki katından fazla.

Zick, okulların kapanmasını, ekonomik güvensizliği ve mevcut konut sıkıntılarını işaret ederek, gençlerin Kovid-19 salgını ve krizlerden etkilendiğini, ana akım siyasetçiler tarafından duyulmadıklarını belirtti.

Sanal alemdeki propagandalara da değinen Zick, "Almanya'daki birçok araştırmada gözlemlediğimiz şey, siyasi tutumların genç kuşaklarda sosyal medya tarafından şekillendirildiği ve aşırı sağcılar ile popülizmin sosyal medyaya ve siyasi mesajlara çok yatırım yaptığı oldu." diye konuştu.

Şubat'taki seçimlerde aşırı sağcı AfD yüzde 20,8 oy almıştı.

"Nüfusun üçte ikisi aşırı sağcılığın artışından korkuyor"

Dezenformasyon, göçmen karşıtı söylemler ve siyasi memnuniyetsizliğin birleşimi birçok Almanın AfD'ye yönelik görüşünü değiştirdi.

Kupper, önceki yıllara kıyasla bir artışla halkın yüzde 30'unun, AfD'nin diğer partiler gibi olduğunu söylediğini belirterek "Aynı zamanda nüfusun üçte ikisinin aşırı sağcılığın artışından gerçekten korktuğunu görüyoruz." dedi.

Muhafazakar partileri, AfD ile işbirliği yapmaması konusunda uyaran Kupper, bu adımın AfD'yi daha da meşrulaştıracağına dikkati çekti.

Kupper, diğer Avrupa ülkelerindeki deneyimlerin, aşırı sağ partilerin siyasi ortak olarak kabul edildiklerinde ılımlılaşmadığını kanıtladığını tam tersine ana akım ortakların çoğunlukla sağa kaydıklarını vurguladı.

Alman tarihinin unutulmaması gerektiğini dile getiren Kupper, "Sağcı aşırılığın farkında olmalı, bunu demokrasi ve toplum için ciddi bir tehdit olarak görmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Kupper, "Avrupa'daki parti manzarasına baktığımızda, aşırı sağcılarla el ele yürümek iyi bir fikir değil." yorumunu yaptı.

Almanya'nın iç istihbarat kurumu Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), üç yıllık soruşturmanın ardından 2 Mayıs'ta AfD'yi "kesin aşırı sağcı bir oluşum" olarak sınıflandırılmıştı.