Kuzey Kore'nin, ABD'nin tüm uyarılarına rağmen nükleer denemeler yapması, ABD-Çin ve Kuzey Kore arasındaki gerilimi her geçen gün tırmandırarak, olası savaş senaryolarını gündeme getiriyor.
Rusya ve Çin'in Kuzey Kore'ye destekler nitelikteki açıklamaları ve Çin'in bölgede hızla yükselen güç olmaya doğru gidişi, "Çin yeni dünya sisteminde ABD'nin önüne dikilen güç olabilir mi?", "Asya-Pasifik’te muhtemel bir ABD-Çin ve Kuzey Kore savaşı çıkar mı?", "Çin hegemonyal bir parasal güç olacak mı?", "ABD buna direnebilecek veya bu süreci tersine çevirebilecek mi?" sorularını gündeme taşıyor.
Gelişmeleri Asya Pasifik Araştırmaları Uzmanları Dr. Ümit Alperen, Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, Dr. Kadir Temiz ve Dr. Altay Atlı, AA muhabirine değerlendirdi.
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Ankara Politikalar Merkezi (APM) Doğu Asya uzmanı Dr. Ümit Alperen, Pekin ve Washington arasında 27 Temmuz 1953’de imzalanan ateşkes antlaşmasını hatırlatarak "Taraflardan birinin bu ateşkesi ihlal etmesi bölgede ciddi bir gerilime yol açar." dedi.
ABD-Çin arasında çıkacak muhtemel bir savaşın bütün uluslararası sistemi sarsacağı uyarısı yapan Alperen, şöyle konuştu:
"Bu durum sadece bu iki ülkeyi değil bütün uluslararası sistemi sarsar ve pandoranın kutusu açılır. Her iki ülke arasında tecrübeler ile öğrenilmiş bir 'rekabetsel iş birliği' olarak ifade edebileceğimiz bir ilişki vardır. Diğer bir ifadeyle her iki güç arasında zaman zaman krizler ortaya çıksa da belirli bir seviyenin ötesine geçmez. Kuzey Kore ve Tayvan, Çin'in hassas noktalarıdır. ABD yönetiminin Kuzey Kore'ye Çin’i ikna etmeden saldırması imkansıza yakındır."
''Gerilim Pasifik’te değil, Asya ana kıtasındadır''
İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer ise Çin'in halihazırda ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline geldiğini söyledi.
"ABD ile Çin arasındaki gerilimin ekseni benim görüşüme göre Pasifik'te değil, Asya ana kıtası üzerindedir." vurgusunu yapan Tatlıyer, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Dünyadaki petrol rezervlerinin çok önemli bir kısmına sahip olan Ortadoğu’da ABD, kontrollü bir istikrarsızlığı sürdürmeye çalışarak bölge üzerinde nihai anlamda kontrolü elinde tutmak istemektedir. Dünya ticaretindeki ağırlığını artırmaya ve giderek artan enerji ihtiyacını istikrarlı bir şekilde sağlamak isteyen Çin ise Ortadoğu başta olmak üzere Asya ana kıtasında istikrarın hüküm sürmesini istemektedir. Modern İpek Yolu Projesi de bu yönde atılmış çok önemli bir adım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, ABD ile Çin arasındaki gerilimin savaşa dönüşmesi olasılığının olmadığı söylenebilir."
''Rusya-Çin-İran bloku gerçekçi değil"
Mevlüt Tatlıyer, ABD ile Çin'in ekonomik olarak birbirine oldukça bağımlı ülkeler olduğunu, bu açıdan, Rusya-ABD arasındaki Ortadoğu ekseninde cereyan eden gerilimi Çin-ABD arasında beklemenin çok doğru olmayacağını söyledi.
İran'ın da ABD ile olan ilişkilerini son yıllarda önemli miktarda iyileştirme yoluna gittiğini aktaran Tatlıyer, "açıdan, Rusya-Çin-İran’ın bir blok oluşturduğunu söylemek oldukça zordur. Bu noktada ülkeleri karşılıklı ilişkilerinin mahiyetine göre değerlendirmekte fayda bulunmaktadır. Çin’in Rusya ve İran ile birlikte hareket etmesinin çıkarına olduğu noktalar olduğu gibi, çıkarlarının çatıştığı noktalar da bulunmaktadır." diye konuştu.
"Çin ekonomisi ABD’yi geçecek"
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Araştırma Uzmanı Dr. Altay Atlı ise Çin ekonomisinin şu anda Amerika'dan sonra en büyük ikinci ekonomi olduğunu belirterek, Çin'in önümüzdeki 4-5 yıl içerisinde ABD'yi geçmesinin öngörüldüğünü söyledi.
Çin’in küresel ekonominin başat aktörlerinden bir tanesi olduğuna dikkati çeken Atlı, "Ancak öbür tarafta Çin'de ciddi gelir dağılımı bozukluklar olduğunu görüyoruz. İnsani kalkınma parametlerinde çok oldukça düşük olduğu alanlar olduğunu görüyoruz. Bugün küresel ticaretin yüzde 60'ı, 65'i dolarla yapılırken, Çin parası için bu sadece yüzde 3 seviyesinde. Büyük güç demek askeri gücü de gerektiriyor. ABD'nin savunma bütçesi Çin’in dört katı kadar. Dolayısıyla Çin büyük bir güçtür ancak bir süper güç veya Amerika yerine geçecek bir güç olmaktan çok uzak." ifadelerini kullandı.
"Savaşın bedeli ağır olur"
Kuzey Kore'nin son bir yılda 30 tane balistik füze denemesi yaptığını vurgulayan Altay Atlı şunları kaydetti:
"Bir taraf füze denemeleri yapıyor, tehditlerini arttırıyor, diğer taraf ABD, aynı şekilde karşılık veriyor, 'askeri seçenek de masadadır' diyor. Yani savaşa girebileceğini söylüyor. Dolayısıyla biz de haklı olarak 'savaşa mı gidiyoruz' acaba diye soruyoruz. Açıkçası savaşın şu anda çok olası görmüyorum. Çünkü bu savaşın bedeli çok büyük olur. Yani Kuzey Kore için de olur, Amerika için de olur. Ama aynı zamanda Çin için Güney Kore için de Japonya için de olur. Bu kimsenin kabul edebileceği bir şey, bir bedel değil. Herkesin kabul edebilirlik seviyesinin çok çok ötesinde bir bedel bu. Hani nükleer silahlar kullanılmasa bile bu bedel çok yüksek olur. Bana göre biraz daha burada ekonomik yaptırımlara ağırlık verilir."