Suudi Arabistan'a nükleer güvence

Suudi Arabistan ile Pakistan arasında imzalanan “Stratejik Karşılıklı Savunma Anlaşması”nın ortak bildiride yayınlanan şartlarına göre, ülkelerden birine yönelik herhangi bir dış saldırı, her iki ülkeye de yapılmış sayılacak ve ortak savunma sağlanacak.

Mahmut Osmanoğlu
Şahbaz Şerif - Muhammed bin Selman

Pakistan Başbakanı, Suudi Arabistan hava sahasına girdiğinde Suudi Arabistan’a ait F-15 jetleri ona eşlik etti.

Demek ki önemli bir ziyarette idi Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif. Ziyaretin önemi görüşmeler esnasında anlaşıldı. Suudi Arabistan adına Veliaht ve Başbakan Muhammed bin Selman ve Pakistan adına Başbakan Şahbaz Şerif ‘Stratejik Karşılıklı Savunma Anlaşması’na imza attılar ve imza sonrası birbirlerine sarıldılar.

SAVUNMA İŞ BİRLİĞİ ARKA PLANI

Anlaşma, Pakistan-Suudi Arabistan savunma ilişkilerinde on yıllardır görülen en önemli ilerlemeyi temsil ediyor.

İki ülke arasındaki iş birliği yeni değil ve 1967 yılına kadar geri gidiyor.

Suudi birlikleri Hicri 1400 yılında (1979) Mescid-i Haram’daki Mehdi Kalkışması'nın bastırılmasında Pakistan özel kuvvetlerinden destek almış ve böylece ilişkiler daha da derinleşmişti.

1982 yılında, iki taraf, Pakistan’ın Suudi topraklarında eğitim, danışmanlık desteği ve konuşlanma imkânı sağlayan İkili Güvenlik İş Birliği Anlaşması ile güvenlik bağlarını kurumsallaştırmış, zaman zaman Krallıkta yirmi bine kadar Pakistan askeri konuşlandırılmış ve Suudi Arabistan, Pakistan yapımı silahların kilit alıcılarından biri haline gelmişti.

Şubat 2025’te Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad›da düzenlenen Ortak Askeri İş Birliği Komitesi toplantısında eğitim ve değişimleri genişletme sözü verilmişti.

Dolayısıyla iki ülke arsındaki ilişkiler zaten çok yakın ve güçlü idi. Suudi Arabistan Pakistan’a ekonomik olarak destek çıkıyor, uygun ödemeli petrol sağlıyor ve iki buçuk milyona yakın Pakistanlı gurbetçiyi ülkesinde ağırlıyordu. Gurbetçiler de aslında Pakistan için önemli bir döviz kaynağı sağlıyordu

Uzun dönemdir Suudi Arabistan’ın Pakistan’daki savunma projelerine finansman sağladığı ve hatta nükleer programına destek çıktığı dillerden dillere dolaşıyor.

Ama önceki günkü gelişme belki de on yıllara sâri iş birliğinde tarihi bir dönüm noktası oluşturdu.

KATAR’A SALDIRI GÜVENLİK ARAYIŞLARINI TETİKLEDİ

Aksa Tufanı öncesinde Suudi Arabistan ile İsrail ilişkileri normalleşmek üzere idi. ABD’nin Suudi Arabistan’a nükleer teknoloji sağlamasına İsrail’in ses çıkarmaması karşılığında ilişkiler normalleşecekti.

Aksa Tufanı ve daha da önemlisi İsrail’in Gazze Şeridi’nde Filistinlilere yönelik giriştiği soykırım tüm hesapları altüst etti. İsrail bu bahane ile etrafa da saldırmaya başladı. Hatta İran ile, ABD, Birleşik Krallık desteği ve kollamasıyla 12 günlük bir savaşa da tutuştu.

BARDAĞI TAŞIRAN SALDIRI

Savunmada büyük oranda ABD’ye bağlı Körfez ülkeleri açısından güven kırılması noktasında bardağı taşıran, Katar’ın başkenti Doha’ya yapılan saldırı oldu. Üstelik ülkede ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük üssü bulunduğu halde. İsrailli yetkililer Beyaz Saray'ı saldırıdan haberdar ettikleri için Katar’ın güvenliğini sağlayacak radarlar ve savunma sistemleri kör olmuş, ABD saldırıya göz yummuştu.

Katar ve Körfez ülkeleri açısından, ABD’nin güvenlik şemsiyesine rağmen, ABD’yi güvenlikleri için trilyonlarca dolar paraya boğmalarına rağmen gerçekleştirilen bu saldırı, muhtemelen büyük bir sürpriz olmuştur.

GÜVENLİK ARAYIŞLARI

Katar saldırısı sonrası ABD’ye yönelik güven bunalımı yaşayan Körfez ülkelerinin açıktan ya da gizliden güvenlik arayışına girdikleri anlaşılıyor.

Bunun ilk örneğini geçtiğimiz gün Suudi Arabistan ile Pakistan arasında imzalanan ‘Stratejik Karşılıklı Savunma Anlaşması’ oluşturmaktadır.

SAVUNMA BAĞLARINI BİR ÜST NOKTAYA TAŞIMA

Anlaşma, Pakistan-Suudi Arabistan savunma ilişkilerinde on yıllardır görülen en önemli ilerlemeyi temsil ediyor.

Yeni anlaşmanın Orta Doğu’da kolektif güvenliğe doğru bir geçişin ardından gelmesi manidardır ve aslında uygulamada uzun süredir var olan ikili taahhütleri resmileştirmiştir.

Bazı yorumculara göre anlaşma fiili bir ortak savunma şemsiyesi olarak değerlendirilen bir yapı oluşturuyor. Anlaşmanın detayları henüz iki taraftan da kamuoyu ile paylaşılmadı.

ANLAŞMANIN MAHİYETİ

Suudi Arabistan ile Pakistan arasında imzalanan “Stratejik Karşılıklı Savunma Anlaşması”nın ortak bildiride yayınlanan şartlarına göre, ülkelerden birine yönelik herhangi bir dış saldırı, her iki ülkeye de yapılmış sayılacak ve ortak savunma sağlanacak. Yetkililer, anlaşmanın, mevcut ve ortaya çıkabilecek tehditlere karşı her iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasındaki hazırlık, entegrasyon ve iş birliğini artırmayı amaçladığını belirtiyorlar.

Anlaşma, ortak askeri eğitim, çok taraflı tatbikatlar ve savunma sanayi iş birliğine odaklanıyor. Yetkililer, anlaşmanın yalnızca ikili güvenliği artırmakla kalmayıp, aynı zamanda barışı teşvik etme ve bölgesel istikrarı güçlendirme gibi ortak hedeflere de katkı sağlayacağını öne sürüyorlar.

Suudi Arabistanlı bir yetkilinin anlaşma kapsamında Pakistan’ın Suudi Arabistan’a nükleer şemsiye sağlamakla yükümlü olup olmadığı sorulduğunda “Bu, tüm askeri araçları kapsayan kapsamlı bir savunma anlaşmasıdır” açıklaması Suudi Arabistan’ın nükleer paylaşımcı bir ülke konumuna geleceği, nükleer caydırıcılık kazanacağı ve nükleer şemsiye altında olacağı manasına geliyor.

Pakistan ve Suudi Arabistan’ı karşılıklı bir savunma şemsiyesi altına yerleştiren bu anlaşma bölgesel güvenlik hesaplamalarını yeniden şekillendirmede önemli bir adım olarak görülüyor.

Anlaşma taraflara ne getirir?

SUUDİ ARABİSTAN

Suudi Arabistan’dan geldiğini tahmin ettiğimiz bu adım zamanlaması uygun bir jeostratejik ve jeoekonomik bir adımdır. İsrail’in Katara saldırısı Suudi Arabistan’a fırsatı vermiş onlar da bunu iyi bir şekilde değerlendirmiştir. Anlaşma Suudi Arabistan’ı nükleer caydırıcılığa taşımıştır, nükleer şemsiye altına sokmuştur. Kendisine yönelen, özellikle, bölgesel herhangi saldırıda Pakistan’ın askeri yeteneklerini kullanabilecektir.

Suudi yetkililer bu anlaşmanın herhangi bir belirli hadise ile ilgisinin olmadığına vurgu yapsalar da ABD ve İsrail bu hamleye karşılık vermek isteyeceklerdir. Kral Faysal’ın Batı’ya (ABD diye de okuyabiliriz) petrol ambargosu uygulamaya kalkışmasını yeğeninin elinden hayatı ile ödemesi henüz hafızalardadır.

Suud açısından anlaşmanın son yıllarda ticari ve diplomatik ilişkilerini bir üst düzeye çıkardığı, Pakistan’ın önde gelen hasmı, Hindistan konusu vardır ki Suudlu yetkililer bir denge oluşturacaklarını ifade etmektedirler.

PAKİSTAN

Bu anlaşma ile Pakistan Orta Doğu güvenlik mimarisinin bir parçası haline gelmiştir. Bölgede İsrail ile ve Suudi Arabistan’ın hasımları ile dolaylı olarak karşı karşıya gelmiştir.

Anlaşma daha çok Suudi Arabistan’ı koruma amaçlı olduğu için askeri yeteneklerini bu ülkenin hizmetine sunacaktır. Anlaşmanın uygulanabilir hale getirilebilmesi sürecinde dış kaynaklı engellemelerle karşı karşıya kalabilir.

Zor bir ekonomik dönemden geçen Pakistan anlaşmadan stratejik ve yatırım, finansman enerji, istihdam bağlamında ekonomik faydalar sağlayacaktır.

Şu da var ki, anlaşmayı hazmedemeyen güçler tarafından güvenlik, siyasi ve ekonomik istikrarsızlaştırma hamlelerine maruz kalabilecektir.

HİNDİSTAN

Anlaşmadan olumsuz manada en fazla etkilenecek ülkelerden birisi Hindistan’dır. Başbakan Narendra Modi’nin doğum gününde imzalanan bu anlaşma adeta ona bir doğum günü sürprizidir. Hindistan Hükümeti, Krallık'la olan kırk milyar dolar üzerindeki ticareti, milyarlarca doların döviz kaynağı olan iki milyona yakın Suudi Arabistan’daki gurbetçisinden olsa gerektir, anlaşmaya ılımlı bir tepki vermiş, anlaşmanın farkında olduğu, kendi güvenliği, bölgesel ve küresel istikrar açısından bu gelişmenin etkilerini değerlendirileceği açıklamasında bulunmuştur.

Bu anlaşma, Hindistan’ın Mayıs 2025’ten bu yana maruz kaldığı jeostratejik ve jeoekonomik açıdan üçüncü darbedir. Önce Pakistan’la kısa süreli ve sınırlı savaşında başarısız olmuş, ardından ABD bu ülkeye yüzde elliye varan tarifeler uygulamaya başlamıştır.

MUHTEMEL NETİCELER

İsrail’in Katar’a saldırısının doğrudan sonuçlarından birisi olan anlaşma, yeterince karmaşık Orta Doğu bölgesindeki stratejik hesapları etkileyecektir. Pakistan önceden sessiz aktör olsa da şimdi alenen bir aktör konumuna gelmiştir. İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımına çok boyutlu bir şekilde ortak olan ABD’nin güvenilirliğinin erozyona uğradığının en canlı bir örneğidir. ABD bölgede zemin kaybetmektedir ve kaybedecektir de. Şu da var ki ABD, İsrail ve destekçileri bu gelişme sonrasında hiç şüphe yok ki anlaşmanın iki tarafına yönelik envai çeşit komplolara girişeceklerdir.

Suudi Arabistan’ın bu hamlesi İsrail’in Katar’a saldırısı sonrasında Körfez ülkelerinin içine düştüğü güvensizliğin de bir göstergesidir ve diğer Körfez ülkeleri için de bir örneklik oluşturacaktır.

İsrail’in Katar saldırısı bölgenin ve hatta Hindistan’a kadar uzanan genişletilmiş bir bölgenin güvenlik mimarisinin yeniden oluşturulmasında bir dönüm noktası oluşturacak gibi gözüküyor. Bunun ilk adımı atılmış ve gerisi de gelecektir.

Bölgenin güvenliği ve İslam dünyasının selameti açısından bu pakt genişletilmeli ve İslam ülkeleri üzerinde, nükleer dahil, bir güvenlik şemsiyesi oluşturulmalıdır.