Kudüs... 'Filistin Meselesi'nin özü.
Hem Yahudiler, hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için kutsal şehir. Kudüs'ün kutsal olmasının sebebi, topraklarında barındırdığı Mescid-i Aksa.
Bilinen en eski mabedlerden birisi olan Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi.
Ne yazık ki İslam dünyası Kudüs'ün önemini idrak edebilmiş değil. 1917 yılında başlayarak günümüze kadar uzanan Kudüs üzerinden yapılan planlar bitmek tükenmek bilmiyor. 1917'de Balfour Deklarasyonu aracılığıyla İngiliz eliyle işgal edilen Kudüs, geçen 100 yılda çok büyük badireler atlattı... İsrail o günden bu yana çeşitli bahanelerle ve kendi örgütleriyle Kudüs'ü Müslümanlardan arındırmak ve Yahudileştirmek için yoğun bir çaba içinde.
Kudüs, bugünlerde ise, ABD'nin skandal kararıyla gündemimizde. ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyası sırasında "Eğer başkan olursam, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyacağım" demişti. Trump'ın bugünlerde verdiği sözü yerine getirileceği konuşulurken, Kudüs'ün şu anki statüsüne ve bu kararın ne manaya geldiğine bakalım:
İngiltere, 1917'de, "Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin kendilerine destek vereceğini" bildiren bir mektubu Siyonist liderine gönderiyor. İngilizlerin bu hamlesi, Ortadoğu'da büyük bir yangını başlatan ilk adım olarak görülüyor.
1947'ye gelindiğinde, Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarını Yahudiler ve Araplar arasında pay etmek üzere bir plan yayımladı. Planda, Kudüs'ün özel bir statüye tabi tutularak uluslararası toplumun kontrolüne verilmesi öngörülüyordu. Plan Arap liderler tarafından kabul edilmedi.
Şayet ABD söz verdiği gibi İsrail’deki elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e naklederse, bu hareket bölgede tam bir atom bombası etkisi yaratır.
Ortadoğu siyasi tarihi ve uluslararası ilişkiler alanında uzman olan Prof. Dr. Cengiz Tomar, Kudüs'ün statüsünü tarihi bağlamda şöyle anlatıyor:
"1948 yılında İsrail bağımsızlığını ilan etti ve Arap-İsrail Savaşları başladı. Birleşmiş Milletler planında yüzde 55’i Yahudilere, yüzde 45’i ise Filistinlilere ayrılmış olan Filistin topraklarının, yüzde 78’i bu savaşın sonunda Yahudilerin eline geçti. Filistin topraklarının sadece yüzde 22'lik kısmı Müslümanların elinde kaldı.
Bundan sonra Kudüs’ün doğusu özel statü kapsamında Ürdün’ün kontrolü altına geçti. Aynı zamanda 1967 Savaşı öncesi sınırları olarak bilinen bu bölünme, aslında iki devletli çözüm planlarının da temel tartışma konularından biri oldu. Batı Kudüs ise henüz 1950’de İsrail’in başkenti olarak ilan edilmişti.
1967 savaşında (Altı Gün Savaşı), Filistin topraklarının geri kalan yüzde 22’sini de işgal eden İsrail, Doğu Kudüs’ü tamamıyla kontrolü altına aldı, kendi kurduğu Kudüs belediyesinin sınırlarına dahil etti ve böylece şehrin tamamında hükümranlığını ilan etmiş oldu."
1980 yılında İsrail, kabul ettiği bir yasayla Kudüs'ü doğusuyla batısıyla İsrail'in "birleşik başkenti" ilan etti. Böylece Doğu Kudüs'ün ilhakı resmiyet kazanmış oldu. Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi BMGK, 1980 yılında İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı kabul etti.
Şu anda Kudüs, doğusu Filistin devletinin, batısı İsrail'in elinde olan bir şehir olarak kabul ediliyor.
Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar için kutsal kabul edilen tarihi Kudüs şehri, Filistin'in başkenti.
Ancak şehirde yaşayan Yahudi nüfusunun da fazla olması nedeniyle şehir Doğu Kudüs ve Batı Kudüs olmak üzere ikiye ayrılmış durumda. Şehirde iki farklı belediye bulunuyor. Filistin yönetimine bağlı olan Doğu Kudüs Zaki al-Ghul tarafından yönetilirken, İsrail yönetiminde bulunan Batı Kudüs Nir Barkat tarafından idare ediliyor. Dolayısıyla, Filistin'in başkenti olan Kudüs üzerinde İsrail de hak iddia ediyor ve kendisine ait olduğunu savunuyor. İsrail'in bölgeyi Yahudileştirme amacıyla Kudüs çevresine yeni yerler inşa ederek yerleşim politikasını büyük bir inat ve çabayla sürdürdüğü biliniyor.
Mescid-i Aksa'nın statüsü ise, Ürdün Evkaf Bakanlığı yönetimi altında. Ama İsrail Kudüs'ü ilhak ettiğini iddia ettiği ettiği için efektif yönetim İsrail devleti otoritesi tarafından yapılıyor. Yani, Mescid-i Aksa'nın Ürdün hakimiyetinde bulunması fiili bir anlamdan öte, sembolik bir mana taşıyor.
ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti sayması ne anlama geliyor?
ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyası sırasında, "Eğer başkan olursam, Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağım ve Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyacağım" açıklamasını yapmıştı. İsrail ile resmi olarak çalışmaya başlayacağını belirten Trump açıklamasında, "İsrail ile çalışmaya başlamak için sabırsızlanıyorum." şeklinde konuşmuştu.
ABD 6 ayda bir erteliyordu
ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması ilk Trump tarafından ortaya atılmış bir iddia değil. 1995 yılında ABD, 'Kudüs Büyükelçilik Yasası' adıyla bir kanun çıkardı. Buna göre, İsrail'in başkenti Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması öngörülüyordu. Ancak söz konusu yasa 21 senedir ABD başkanları Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama'nın başkanlık dönemlerinde her 6 ayda bir "ulusal güvenlik" gerekçesiyle erteleniyordu. Bugün ise Trump'ın bu skandal vaadi gerçekleştireceği konuşuluyor.
Dünya tepkili
Türkiye: Kırmızı çizgimiz!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kudüs'ün Müslümanların "kırmızı çizgisi" olduğunu belirterek, "İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa; hemen, beş on gün içerisinde İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi'ni İstanbul'da toplayacağız. Kaldı ki bu, bizim diplomatik ilişkilerimizi İsrail ile koparmaya kadar gidebilir." dedi.
Hamas: Kudüs'ümüzü koruyacağız!
Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas, ABD'nin Kudüs'ü başkent ilan edeceği yönündeki tartışmalara karşın şu açıklamayı yaptı:
"Filistinliler susmayacak. Kudüs'ümüzü, topraklarımızı koruyacağız."
Fransa: Endişe verici
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD'nin tek taraflı olarak Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma ihtimalinin endişe verici olduğunu kaydetti.
Kral 6. Muhammed, Trump'a gönderdiği mesajda, "Arap ve İslam ülkelerinin halkları, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma niyetinden büyük endişe duyuyor." ifadesine yer verdi.
Irak: Kabul etmiyoruz
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, ABD Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasını kabul etmediklerini belirtti.
İbadi, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması halinde kötü sonuçlar doğurabileceği uyarısı yaptı.
Ürdün: Kudüs istikrarın anahtarı
ABD Başkanı Donald Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Ürdün Kralı Abdullah, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak kapsamlı bir çözüm dışında herhangi bir karar alınmasının tehlikeleri konusunda uyarıda bulunarak, "Kudüs'ün bölgedeki ve dünyadaki barış ile istikrarın anahtarı" olduğunu dile getirdi.
Tunus da Kudüs'ün yasal ve tarihi konumunun muhafaza edilmesinin zorunlu olduğu vurgusunu yaptı.
Kral Selman Trump'ı uyardı
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, Trump'la yaptığı telefon görüşmesinde, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma girişiminin, barış müzakerelerine zarar vereceği ve bölgede gerginliği tırmandıracağı uyarısında bulundu.
AB, Kudüs'ün statüsünde değişikliğe neden olacak herhangi bir karar ya da tek taraflı eylemin dünya genelinde yansımaları olacağı uyarısında bulundu.
Arap Birliği: Kudüs'ün geleceğiyle oynamayın
Arap Birliği, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın çağrısı üzerine Kudüs'ü görüşmek için olağanüstü bir toplantı gerçekleştirdi.
Birliğin Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, örgütün daimi temsilciler düzeyindeki "Kudüs" konulu olağanüstü toplantısında yaptığı konuşmada, Kudüs'ün geleceğiyle oynanmaması uyarısında bulundu.