Türkiye ile Yunanistan'ı savaş noktasına getiren gerilimi düşürmek için NATO devreye girdi, iki ülke yetkilileri yarın Brüksel'de teknik bir toplantı yapacak.
Yunanistan geçtiğimiz ay diplomasi masasını Mısır ile imzaladığı anlaşmayla devirmiş ve ardında BAE ve Fransa ile düzenlediği tatbikatla gerilime yeni bir boyut kazandırmıştı.
Yeni Şafak'ın sorularını yanıtlayan Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Hasan Özkan, Türkiye'nin hukuken elinin çok güçlü olduğuna dikkat çekti ve şunları söyledi.
"1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuk Sözleşmesi’ne göre de 'deniz yetki sınırlandırma' anlaşmalarının hakkaniyet ilkesine uygun olması gerekiyor. Daha önce verilen kararlara bakıldığında Uluslararası Adalet Divanı da zaten Türkiye’nin lehine bir karar vermek durumunda olacaktır. Bunları bilen Yunanistan hak gasplarını hukuka oturtamadığı için tamamen siyasi bir temele oturtmaya çalışmaktadır.
İtalya ile yaptıkları anlaşmada zaten tezlerini kendileri çürütmüştür. 2003’te Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile imzaladığı anlaşmayla 11 bin 500 kilometrekareden vazgeçen Mısır, Yunanistan’la imzaladığı sözde anlaşma ile de yine deniz yetki alanı kaybına uğramaktadır. Mısır halkı bunun hesabını er ya da geç soracaktır. Bunun altından hiçbir siyasetçi kalkamaz, vebalinden de kurtulamaz."
TÜRKİYE'NİN HAKLARINA GÖZ KOYDULAR
Türkiye'nin hakkaniyetli bir paylaşım için kıyıdaş ülkelere yaptığı çağrıyı hatırlatan Özkan, "Yunanistan ve Mısır bir antlaşma imzalayarak resmen Türkiye-Libya antlaşmasını baltalamak istemiş, daha ileri giderek aslında Türkiye’nin denizdeki haklarına göz koymuştur. Bu kabul edilebilecek bir davranış değildir" dedi.
"MEİS ADASI ÜZERİNDEN KITA SAHANLIĞI ELDE EDEMEZLER"
Meis adası üzerinden Yunanistan'ın Türkiye'yi Anadolu kıyılarına hapsetmeye çalıştığını ifade eden Özkan, "Ülkeler arası deniz yetki alanı sınırlandırmaları, bilindiği üzere ikili anlaşmalarla yapılmaktadır. İki ülke arasındaki eşit uzaklık ve ortay hat gibi ölçülerin yanında, kıyı uzunluğu da göz önünde bulundurularak deniz yetki alanı ayrılmaktadır. Bu paylaşım sırasında anakara dışındaki adalar, çoğu zaman esas nokta olarak seçilmemektedir. Özellikle Kızılhisar gibi ters tarafta bulunan adalar, siyasi olarak bağlı bulunduğu devletin anakarasına uzak ve karşı devletin anakarasına yakın adalardır. Adanın bu konumu çok önemlidir çünkü yetki alanı sınırlandırmalarında dikkate alınan önemli konulardan birisidir." ifadelerini kullandı.
AB YAPTIRIMA SICAK BAKMIYOR
Fransa ve Yunansitan'ın adımlarının bölgede istikrarı baltaladığını söyleyen Özkan, "Fransa ve Yunanistan, Avrupa Birliğini ayrıca Türkiye aleyhinde yaptırımlar konusunda ikna etmeye çalışmaktadır. Görünen o ki diğer AB ülkeleri buna pek sıcak bakmamaktadır çünkü gerçeği görüyorlar. Yunanistan’ın mızrağı artık çuvala sığmamaktadır. AB, var oluş değerlerini hiçe saymamalı, Türkiye ile olan ilişkilerini Yunanistan’ın hukuksuz istek ve arzularına ipotek etmemelidir" dedi.
ADALARDA İŞGALCİ KONUMDA
Yunanistan'ın adaları silahlandırarak, Lozan ve Paris Antlaşmalarını hiçe saydığını belirten Özkan sözlerini şöyle tamamladı:
"Yunanistan’ın Lozan ve Paris Antlaşmalarını hiçe sayarak 'askeri statüden arındırılmış ada' statüsünü bozduğu adalar konusunda özellikle Türkiye coğrafi konumu ve tarihi hakları nedeniyle hak sahibidir. Bunun dışında bir de egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş adaları hukuksuzca Yunanistan’ın silahlandırması söz konusudur.
Dışişleri bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan kendisine güveniyorsa bizimle masaya otursun diyerek Türkiye’nin kararlılığını ve haklılığını beyan etmiştir. Fakat Yunanistan masadan kaçmaya devam etmektedir. Türkiye bu konuları öncelikle bu adalarda hukuki boşluk yaratan ve uluslararası hukuka göre şu anda 'işgalci' pozisyona düşen Yunanistan ile konuşmak istemektedir.
TÜRKİYE KENDİ GÖBEĞİNİ KESMELİ