Faruk Önalan - Yazar
Casusluk suçu ile mücadele, devletlerin ulusal çıkarlarını ve milli güvenliğini koruyabilmesinin temel taşlarından biridir. Küresel ölçekte, casusluk, bir devletin stratejik sırlarını, askeri kapasitesini, ekonomik avantajlarını veya politik manevralarını ele geçirme veya kullanma çabası olarak tanımlanır. Bu suç, devletler arası rekabetin, jeopolitik dinamiklerin ve teknolojik ilerlemelerin bir yansımasıdır. Antik çağlardan modern döneme kadar casusluk, devletlerin hayatta kalma ve üstünlük sağlama stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Günümüzde, siber casusluk, yapay zekâ ve kuantum teknolojileri gibi yenilikler, casusluk faaliyetlerini daha karmaşık ve yıkıcı hale getirmiştir. Avrupa, Amerika, Asya ve özellikle Türkiye bağlamında, casusluk, ulusal güvenliği tehdit eden bir suç olarak ağır yaptırımlarla cezalandırılırken, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT), bu alanda gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarla küresel bir aktör olarak öne çıkmaktadır.
STRATEJİK BİR SİLAH
Casusluk, bir devletin gizli bilgilerini izinsiz toplama, aktarma veya kullanma eylemi olarak, ulusal güvenliğe doğrudan tehdit oluşturur, tarihsel olarak da devletlerin rakiplerine karşı bilgi üstünlüğü sağlama aracı olmuştur. Soğuk Savaş döneminde, ABD ve SSCB arasındaki istihbarat savaşları, casusluğun teknolojik ve organizasyonel boyutlarını dönüştürmüş; uydu görüntüleme, şifreleme ve insan istihbaratı (HUMINT) gibi yöntemler yaygınlaşmıştır. 21. yüzyılda, dijital çağ casusluğu yeniden tanımlamıştır. Siber casusluk, devletlerin savunma sistemlerinden özel sektörün ticari sırlarına kadar geniş bir yelpazeyi hedef alır. Örneğin, 2010’da İran’ın nükleer programını sabote eden Stuxnet virüsü, siber casusluğun stratejik bir silah olarak kullanımını göstermiştir. Endüstriyel casusluk da ekonomik çıkarlar için kritik hale gelmiştir; 2018’de Çinli bir şirketin, ABD’li Micron Technology’nin çip teknolojisini çaldığı iddiaları, küresel ekonomik rekabetin casuslukla nasıl iç içe geçtiğini ortaya koymuştur. Casuslukla mücadele, yalnızca devletler arası bir mesele değil, aynı zamanda enerji kaynakları, kritik altyapılar ve teknolojik yenilikler gibi stratejik alanlarda ulusal çıkarları koruma mücadelesidir.
Küresel düzeyde, casusluk suçunun hukuki çerçevesi, milli güvenliği koruma amacı etrafında şekillenir. ABD’de 1917 Espionage Act, yabancı devletler adına bilgi toplama ve paylaşmayı ölüm cezasına kadar varan yaptırımlarla cezalandırır. Çin’de Ulusal Güvenlik Yasası, casusluğu geniş bir şekilde tanımlar ve devletin ekonomik ve teknolojik çıkarlarını korumaya odaklanır. Avrupa’da, Birleşik Krallık’ın 2023 Resmi Sırlar Yasası, Almanya’nın Ceza Kanunu’nun 94-100. maddeleri ve Fransa’nın Ulusal Güvenlik Kanunu, casusluğu ulusal savunma ve ekonomik çıkarlara zarar verebilecek eylemler olarak düzenler. Uluslararası hukukta casusluk açıkça yasaklanmasa da devletler bu faaliyetleri egemenlik hakkı olarak görür ve karşı-casusluk operasyonlarıyla kendi çıkarlarını korur. Ancak, casusluk suçlamaları bazen diplomatik gerilimlere yol açar; örneğin, 2023’te Kanada’nın Çinli bir diplomatı casusluk şüphesiyle sınır dışı etmesi, iki ülke arasında krize neden olmuştur. Küresel casusluk, devletlerin hem kendi bilgilerini koruma hem de rakiplerinin sırlarını ele geçirme yarışında stratejik bir araçtır.
AB’DEN PROAKTİF YAKLAŞIM
Avrupa, casusluk faaliyetlerinin yoğun olduğu bir bölge olarak, milli güvenlik politikalarını bu tehdide karşı şekillendirmiştir. Soğuk Savaş sırasında NATO ve Varşova Paktı arasındaki istihbarat savaşları, Avrupa’yı casusluğun merkezi haline getirmiştir. Günümüzde, Rusya ve Çin kaynaklı siber ve endüstriyel casusluk, Avrupa için başlıca tehditlerdir. 2020’de Çin kaynaklı bir siber casusluk operasyonu, Avrupa’daki ilaç şirketlerinin COVID-19 aşı araştırmalarını hedef almış, bu da kritik sağlık teknolojilerinin korunmasının ulusal çıkarlar için önemini göstermiştir. Almanya’da, 2019’da Çinli bir ajanın Alman şirketlerinin ticari sırlarını Pekin’e sızdırdığı iddiasıyla yargılanması, ekonomik casusluğun Avrupa’daki stratejik boyutunu ortaya koymuştur. Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgalinden sonra, Avrupa ülkeleri Rus istihbarat ağlarına karşı daha agresif bir tutum benimsemiş; Polonya, 2023’te Rus istihbaratına çalıştığı iddia edilen bir casusluk şebekesini çökertmiştir. Avrupa Birliği, siber casuslukla mücadele için Siber Güvenlik Ajansı (ENISA) aracılığıyla kritik altyapıları (enerji, ulaşım, sağlık) korumaya odaklanırken, NATO’nun istihbarat paylaşımı mekanizmaları, üye ülkelerin milli güvenliğini güçlendirmektedir. Avrupa, teknolojik ve ekonomik rekabet gücünü koruma için casuslukla mücadelede proaktif bir yaklaşım sergiler.
ÇİN KÜRESEL SAHNEYİ ŞEKİLLENDİRİYOR
Çin’in yükselişi, küresel casusluk sahnesini şekillendirir. Çin, ekonomik ve teknolojik casuslukta önemli bir aktör olarak, 5G teknolojisi, yapay zekâ ve yarı iletkenler gibi stratejik alanlarda bilgi toplama faaliyetleriyle dikkat çeker. ABD ve Avrupa, Çinli teknoloji devi Huawei’yi casusluk riskleri nedeniyle 5G altyapılarından dışlamıştır. Çin’in “Bin Yetenek Programı”, yabancı teknolojileri ve bilim insanlarını ülkeye çekerek casusluk iddialarına yol açmıştır. Rusya, hibrit savaş taktikleriyle (siber saldırılar, geleneksel casusluk) küresel casuslukta aktif bir rol oynar; 2018’de İngiltere’de eski Rus ajanı Sergei Skripal’in zehirlenmesi, Rus istihbaratının Avrupa’daki operasyonlarının bir örneğidir. Orta Doğu’da, İsrail’in Mossad servisi, bölgesel ve küresel casusluk faaliyetleriyle öne çıkar; örneğin, İran’ın nükleer programına yönelik siber ve fiziksel operasyonlar, İsrail’in milli güvenlik stratejisinin bir parçasıdır. Bu bölgelerde casusluk, ulusal çıkarları koruma ve jeopolitik üstünlük sağlama mücadelesinin
kritik bir aracıdır.
TÜRKİYE CASUSLARA GÖZ AÇTIRMIYOR
Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle küresel casusluk faaliyetlerinin yoğun olduğu bir ülkedir. NATO üyesi olması, Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanlar arasındaki stratejik konumu ve Suriye, Irak gibi çatışma bölgelerine yakınlığı, yabancı istihbarat servislerinin Türkiye’yi hedef almasına neden olur. Türk Ceza Kanunu’nun 326-339. maddeleri, casusluk suçunu düzenler ve 15 yıldan müebbet hapse kadar cezalar öngörür; savaş zamanı veya devletin güvenliğine ciddi zarar verme durumunda cezalar ağırlaştırılmış müebbet hapse çıkar. Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT), Türkiye’nin milli güvenliğini koruma ve ulusal çıkarlarını savunma mücadelesinde casuslukla mücadelede önemli başarılar elde etmiştir. 2021’de MİT’in “Muteni Operasyonu”, İsrail’in Mossad servisine çalıştığı iddia edilen ve Türkiye’deki Filistinliler hakkında bilgi toplayan 15 Filistin ve Suriye uyruklu casusu hedef almıştır. 200 kişilik bir MİT ekibi, bir yıl boyunca bu şebekeyi izlemiş ve dört ilde eş zamanlı operasyonlarla zanlıları yakalamıştır. 2023’te MİT, Mossad’a veri sağladığı tespit edilen 68 kişiyi Emniyet ortak bir operasyonuyla yakalamış, 2024’te ise 46 şüpheliye yönelik bir başka operasyon düzenlemiştir; bu, MİT’in Mossad’a karşı ikinci büyük kontr-espiyonaj operasyonu olarak kayıtlara geçmiştir. İran istihbaratına yönelik operasyonlar da kritiktir; Gölge Hücre Operasyonu ile 2025’te İstanbul, Antalya ve Mersin’de askeri üsler ve stratejik bölgeler hakkında bilgi sızdıran beş casus, MİT tarafından yakalanmıştır. 2019’da Hakkari Yüksekova’da İran istihbaratıyla bağlantılı 33 kişinin tutuklandığı “Divan Operasyonu”, Türkiye’nin sınır güvenliğini koruma çabasını göstermiştir.
MİT’in ekonomik ve teknolojik casuslukla mücadeledeki operasyonları, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını koruma kapasitesini ortaya koyar. 2016’da “Erguvan Operasyonu” ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) Kırıkkale silah fabrikası müdürü, MPT-76 ve MP-5 silahlarına ilişkin gizli bilgileri satmaya çalışırken suçüstü yakalanmış ve 12 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Aynı yıl, BOTAŞ’ın doğalgaz ithalatına ilişkin gizli bilgileri Rus Gazprom yetkililerine aktaran bir şebeke, “Boğaziçi Operasyonu” ile çökertilmiştir. Siber casuslukla mücadelede, MİT, Jandarma ve Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM) ile 2024’te “Avatar” veya “Adalet” operasyonuyla, kişisel verileri ele geçirip terör örgütlerine satan bir siber casusluk ağını etkisiz hale getirmiştir. MİT’in 2024 faaliyet raporu, Çin, Fransa ve İsrail gibi ülkelerin istihbarat servislerinin Türkiye’deki faaliyetlerinin deşifre edildiğini ve 66 casusun yakalandığını ortaya koymuştur. Ayrıca, MİT’in 1 Ağustos 2024’te İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük takas operasyonuna imza atması, Türkiye’nin istihbarat diplomasisindeki küresel rolünü güçlendirmiştir. Bu operasyonlar, Türkiye’nin savunma sanayii, enerji sektörü ve kritik altyapılarını koruma konusundaki kararlılığını yansıtır.
YAPAY ZEKA YÜKSELİRKEN
Küresel casusluk, ulusal çıkarlar ve milli güvenlik açısından hem fırsatlar hem de tehditler sunar. Devletler, rakiplerinin sırlarını ele geçirerek stratejik avantaj elde etmeye çalışırken, kendi bilgilerini koruma mücadelesi verir. Avrupa’da, teknolojik ve ekonomik rekabet gücünü koruma çabaları, casuslukla mücadelede önceliklidir; ABD ve Çin arasındaki teknoloji savaşı, bu mücadelenin küresel boyutunu gösterir. Türkiye, jeopolitik konumu ve NATO üyeliği nedeniyle çok yönlü tehditlerle karşı karşıyadır, ancak MİT’in proaktif operasyonları, bu tehditlere karşı etkili bir savunma sağlar. Gelecekte, yapay zekâ, kuantum hesaplama ve siber teknolojiler, casusluk yöntemlerini daha karmaşık hale getirecek; bu nedenle, devletlerin ulusal çıkarlarını korumak için istihbarat kapasitelerini ve uluslararası iş birliklerini artırması gerekecektir. Türkiye, MİT’in başarılı operasyonlarıyla bu küresel mücadelede güçlü bir konumda yer alırken, savunma sanayii, enerji ve teknoloji gibi stratejik alanlarda milli güvenliğini koruma kararlılığını sürdürecektir.