Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar - Türkolog, Anadolu Üniversitesi
Küresel ve bölgesel dinamikler büyük bir hızla değişip dönüşmekte. Bu bağlamda son dönem Rusya’yı daha çok konuşur ve takip eder olduk. Bu durumun elbette kendine göre birden çok nedeni var ama özellikle Rusya-Ukrayna savaşı bu husustaki temel motivasyon kaynaklarından biri. Birkaç hafta önce, Rusya’ya bağlı Türk Cumhuriyetlerinden biri olan Başkurdistan’ın başkenti Ufa’yı bilimsel bir proje kapsamında ziyaret etme imkânı bulduk. Ziyaretimiz esnasında başta Ufa’daki Zeki Velidi Togan Ulusal Kütüphanesi’ni, Başkurdistan Devleti Milli Müzesi’ni, Başkurt Opera ve Bale Tiyatrosu’nu ve Başkurtların milli kahramanı Salavat Yulayev Meydanı’nı ziyaret ettik. Kendimizi adeta ata topraklarında hissedercesine arşınladık yolları, kaldırımları.
BAŞMÜFTÜ İLE KEYİFLİ BİR SOHBET
Başkurdistan gezimizde bizleri karşılayan en önemli sürprizlerden biri de Rusya Şeyhülislamı ve Rusya Müslümanları Merkezi Dini Nezareti Reisi Başmüftü Talgat Taceddin ile Türk girişimci Türkay Çiçek ve Mustafa Çiçek kardeşlerin birlikte işlettiği Evren Restaurantta bir araya gelmek oldu. Başmüftü Talgat Taceddin özellikle Türk yemeklerini beğendiğini ve bu yüzden mekânın önemli müdavimlerinden biri olduğunu dile getirerek sözlerine başladı. Talgat Taceddin ile Putin dönemi Rusya’sında dil, kültür ve din politikaları üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Geçen şubat ayında Kremlin’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelerek İslam dünyasının ve Rusya Müslümanlarının güncel durum ve sorunlarını görüşen Talgat Taceddin, bu görüşmenin detaylarını bizlere detaylı bir biçimde değerlendirdi.
Merakımızı yenemeyerek Putin’in İslam ve Müslümanlarla ilgili düşüncelerinin neler olduğunu sorduk. Başmüftü Talgat Taceddin, Putin’le yaptığı son görüşmesinde Putin’in bu husustaki düşüncelerini; “İslam’ın, Rusya’nın manevi yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu, İslam inancının, Rusya coğrafyasında yaşayan insanlara merhameti, adaleti ve yakınlarına özen göstermeyi öğrettiğini ve İslam ahlakına tüm insanlığın ihtiyacı olduğu” şeklinde dile getirdiğini ifade etti.
“İSLAM AHLAKINA İHTİYACIMIZ VAR”
Bu sözleri bizzat Putin’in samimi bir üslupla ifade etmesi belli ki, Başmüftü Talgat Taceddin’i ziyadesiyle memnun etmiş olmalı ki, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bugün Rusya Federasyonu içerisinde yaklaşık olarak 20 milyondan fazla Müslüman var. Müslüman toplum aynı zamanda Rusya’nın da en ayrılmaz unsurlarından biri. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin düzenli olarak birçok dini lider ile bir araya gelerek onların fikirlerini alır ve bizler de bu vesile ile kendisine taleplerimizi dile getirmiş oluruz. Devlet Başkanımız Vladimir Putin ile son görüşmemizde sadece Rusya’daki Müslümanların talep ve beklentilerini değil, aynı zamanda Rusya dışındaki Müslümanların da güncel sorunlarını konuştuk. Kendisi Müslümanların hakları ve hukukları konusunda hassasiyet gösteren bir devlet başkanı.”
Başmüftü Orta Doğu’da, Suriye’de ve Filistin’deki Müslüman toplumların da durumu hakkında karşılıklı fikir alış verişinde bulunduklarını anlattı. Putin’in İslam ahlakına hepimizin ihtiyacı olduğunu vurguladığını ve bir dini lider ve Müslüman olarak bunları Putin’den duymanın inancı adına kendisini çok duygulandırdığını ve mutlu ettiğini ifade etti.
Rusya’da yaşayan Müslüman, Hristiyan ve diğer inançlara sahip toplumların birlik ve beraberlik içerisinde yaşamasında İslam’ın önemli bir katkısı olduğunu, hepsinin bir Tanrısı olduğunu ve müştereklerde birleşilmesi gerektiğine vurgu yapan Putin’in; “Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed hepsi bir Tanrıya inanıyor ve bizler de yaratıcının bizlerden istediği barış ve kardeşlik duygusu etrafında kenetlenmeliyiz!’ dediğini aktardı.
Başmüftü Talgat Taceddin ayrıca son olarak şunları ifade etti:
“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, gençlerin ahlaklı, erdemli ve vatansever birer birey olmasında İslam inancının yol gösterici olduğunu, dinin içtimai hayatta önemli bir işleve sahip olduğunu özellikle ifade etti. Kendisinin, Rusya’daki gençliğin sağlam ve manevi değerlerle yetişmesine büyük özen gösterdiğine yakından şahit oluyorum. Devlet Başkanımız Vladimir Putin, bizlerin en büyük destekçisi. Ayrıca Türkiye ve Rusya arasındaki kardeşlik, birlik ve beraberliği kendisinin de çok önemsediğini özellikle bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ayrıca son görüşmemizde, Rusya’daki manevi kültürün gelişimine, toplumdaki etnik ve mezhepler arası barış ve uyumun güçlendirilmesine yaptığımız katkılardan dolayı bizlere teşekkürlerini arz ettiler. Bizler de kendilerine kılıç, kalkan ve kamçı hediye ettik.”
BATI’YA KARŞI VERDİĞİ MÜCADELEDE YENİ STRATEJİ
Başmüftü Taceddin ile üç saatlik keyifli bir sohbetin ardından anladım ki, Putin Rusya’daki Müslüman toplumların gereksinimleri ve beklentileri üzerine yeni bir stratejiyi çoktan benimsemiş ve hayata geçirmiş durumda. Putin’in özellikle İslam konusundaki ılımlı ve hoşgörülü yaklaşımının ardında muhtemeldir ki Rusya’da uzun yıllardır uygulanan ekonomik, dil, kültür ve din politikalarının sonuçlarının yeniden değerlendirilmesi süreci yatmakta. Putin için ayrıca Müslüman ülkelerle ilişkileri iyi tutmak Batı’ya karşı verdiği mücadelede stratejik bir öneme sahip.
Putin’in kendisini, birleştiren ve bütüncül bir sistemin temsili olan Sovyetler Birliği’nin mirasçısı olarak gördüğü de aşikâr. Bu yüzdendir ki; birlik, beraberlik ve adalet kavramlarını sıkça kullanması tesadüf değil. İşte bu noktada da İslam ve Müslümanlık kavramları Putin için önemli bir yere sahip. Körfez ülkelerine yapmış olduğu birçok seyahatinde Müslüman ülkelerle dostane ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem verdiğini belirten Putin’e göre Rusya ile Müslüman ülkeler birçok konuda ortak sorunlara sahip. Bu ortak sorunların çözümünde Müslüman ülkelerle iş birliğine hazır olduğunu her platformda ifade etmesi ise yine Rus stratejik devlet aklının bir göstergesi. Ayrıca Rusya Müslümanları konusunda Putin’in üstlenmiş olduğu yeni vizyon ve misyon da doğru okunması gereken yeni bir döneme işaret etmekte.
Ben şahsen Rusya ve Türkiye arasındaki özellikle ikili konularda ve uluslararası meselelerde iş birliğimizi güçlendirme adına yeni bir dönemin ayak seslerini duyar gibiyim. Bu yeni dönemi fırsata çevirmek elbette mümkün. Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin derinliğini ve stratejik önemini özetleyen bence iki önemli kavram var: Bunlardan biri karşılıklı anlayış diğeri ise yapıcı diyalog…