Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli yaptığı açıklamada, 15 Temmuz darbe girişiminin ekonomide yarattığı tahribatın olabildiğince asgariye indirilmesi için 16 Temmuz sabahından itibaren yoğun bir çalışma içine girdiklerini söyledi.
ATM'lere gidilip paraların çekilememesi ya da çok geç çekilmesi durumunun hızla diğer insanlara da yansıyacağını ve çok ciddi bir panik havası oluşmasına yol açabileceğini dile getiren Canikli, "Buna meydan vermememiz gerekiyordu. Bunu insanlara göstermenin en iyi yolu da istedikleri zaman paralarını çekebildiklerini ortaya koymaktı. Onun için bütün bankamatikler parayla dolduruldu ve bu durum takip edildi. Vatandaşlar paralarını çekebildiklerini gördü ve sakinleşti" ifadelerini kullandı.
15 Temmuz'un ertesi gününden itibaren sistemin tıkır tıkır işlediğine işaret eden Canikli, bütün bankaların da talimatlara olumlu tepki verdiklerini bildirdi.
Piyasaların pazartesi günü açılıp açılmaması noktasında da ciddi tartışmalar yaşandığını anlatan Canikli, borsada satış yönlü bir talebin borsanın çökmesine neden olabileceği ihtimalinin değerlendirildiğini kaydetti.
"Dövizini bozduran vatandaşlar görünmeyen kahramanlardır"
Yönetmesi en zor alanın döviz piyasası olduğunu dile getiren Canikli, 15 Temmuz sonrasındaki pazartesi günü piyasalar açılır açılmaz dövize talep olduğunu söyledi.
Merkez Bankasının böylesi bir talebi karşılamasının imkansız olduğunun altını çizen Canikli, şöyle devam etti:
Pazartesi günü 2,5 milyar doların bu şekilde piyasaya sürüldüğünü dile getiren Canikli, daha sonra bu tutarın 12 milyar dolara kadar çıktığını kaydetti.
"Bir kuşağı zehirlediler"
FETÖ'nün kendilerine bağlı Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve BIST gibi kurumlara verdiği zararlara ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Canikli, örgütün ekonomiye zararına ilişkin henüz ayrıntılı bir çalışma bulunmadığını söyledi.
Canikli, konuyla ilgili çalışmaların sürdürüldüğünü belirterek, "Zararın başından beri çok yüksek olduğunu söylemek mümkün. Bir kuşağı 'altın nesil yetiştiriyoruz' diye zehirlediler, beyinlerini tamamen ortadan kaldırdılar, bu milletin menfaatine değil de başka yerlere endekslediler. En büyük tahribat bu zaten" dedi.
Örgütün hemen her alana nüfuz ettiğinin altını çizen Canikli, ekonomide kalıcı tahribata yol açmadan bu yapının zararlarının ortadan kaldırıldığını anlattı.
"Örgütün bütün finans kaynakları kurutuldu"
Örgüte kaynak sağlayan çok fazla şirket bulunduğunu anımsatan Canikli, söz konusu kuruluşlara kayyum atandığına dikkati çekti. Anılan şirketlerin tamamından örgüte kaynak aktarıldığını ifade eden Canikli, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin 43 ilinden toplam 965 şirkette kayyumların yetkileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredildi veya Fon bu şirketlere kayyum olarak atandı. Ayrıca 107 gerçek kişinin mal varlıklarına Fon kayyum oldu. Bu şirketlerin toplam aktif büyüklüğü yaklaşık 41 milyar lira, toplam 45-50 bin kişilik istihdamları var. Altın gibi karlı alanlarda faaliyet gösteren firmaları mevcut. Her tarafı sömürmek ve ülkenin kaynaklarını aktarmak için çok ciddi çalışmalar yapmışlar ama şu an bütün finans kaynakları kurutulmuş durumda."
"FETÖ üyelerine kucak açan Avrupa ülkeleri var"
Darbe girişimine yabancı kurum ve kuruluşların desteğine ilişkin soru üzerine de Canikli, bu konuda istihbari anlamda ellerinde birçok bilgi bulunduğunu söyledi.
FETÖ ve diğer bölücü terör örgütü üyelerinin Avrupa'nın birçok ülkesinde rahatlıkla faaliyette bulunabildiklerini ve bunların desteklediklerini dile getiren Canikli, "Biz Almanya'dan bu zamana kadar belgeleriyle birlikte 4 binden fazla terör örgütü üyesinin iadesini istedik ama hiçbir yardım alamadık. Şu anda Almanya başta olmak üzere FETÖ üyelerine kucak açan Avrupa ülkeleri var. FETÖ örgütünün elebaşı da müttefikimiz ABD'de ikamet ediyor" dedi.
Canikli, 15 Temmuz'daki yapılmak istenen darbenin ekonomi alanında da gerçekleştirilmeye çalışıldığını, kredi derecelendirme kuruluşlarının masumane gerekçeler altında, rasyonel olmayan şekilde Türkiye'nin notlarını düşürdüğünü, bunlara rağmen girişimlerin başarıya ulaşmadığını kaydetti.
FETÖ'nün taşeron bir örgüt olduğunun altını çizen Canikli, şunları söyledi:
"Onu piyasaya süren küresel güçler var. Burada temel hedef Türkiye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılması, bölgenin şekillendirilmesi çerçevesinde Türkiye'nin egemenliğindeki ciddi bir toprak parçasının Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenliğinden alınarak başka yere aktarılması ve bu toprakların İslamsızlaştırılmasıdır. Burada en büyük engel Türkiye olarak görülüyor. Bu amacı sağlamak adına FETÖ hain bir taşeron ve uşaktır." diye konuştu.
Bank Asya ödemeleri
Banka Asya konusundaki gelişmeler hakkında da bilgi veren Canikli, bankanın tasfiye sürecine girdiğini hatırlattı. Banka Asya konusunda herhangi bir mağduriyet yaşanmayacağını dile getiren Canikli, "Orası FETÖ'nün ciddi bir finansman ayağıydı. Tasfiye sürecinin başlatılması önemli bir aşamadır. Şu anda tamamen kapatıldı. Orada iyi niyetli olarak, örgüte destek vermeksizin finansal faaliyette bulunanlar mağduriyet yaşamayacak ama örgütle irtibatı bulunup, bankada hesabı olanlarla ilgili işlemler yapılıyor." ifadelerini kullandı.
Canikli, bankanın ödemelerine ilişkin bilgi verirken, Bank Asya sigortalı katılım fonu ödemelerine aracılık etmesi kararlaştırılan Vakıf Katılım Bankası AŞ tarafından 15 Haziran itibarıyla toplam 437,5 milyon lira tutarında ödeme yapıldığını belirtti. Söz konusu tarih itibarıyla henüz ödeme yapılmayan tutarın 536,9 milyon lira olduğunu aktaran Canikli, bunun 118,8 milyon liralık kısmı üzerinde ödemeye herhangi bir engel bulunmadığının altını çizdi.
Aktiflerin bir kısmının menkulleştirilerek yurt dışına döviz cinsinden ihraç edilmesi çalışmalarının tamamlandığını hatırlatan Canikli, şunları kaydetti:
"İkincil bir mevzuat düzenlemesi gerçekleştirilecek. Düzenlemeyi önce FX olarak yapacağız. Ziraat Bankasının havalimanına kullandırdığı kredilerin bir kısmının bazı Alman bankaları tarafından talep edildiğini biliyoruz. Başka talepler de var. Aktiflerinin her türlü şekilde formatlanarak belli büyüklüklerde, tamamen proje bazlı olarak da menkulleştirilerek döviz cinsinden ihraç edilmesi mümkün hale gelecek. Bu da yeni bir finansman kaynağı oluşturacak, bankaları da finansman baskısından kurtaracak."