Günümüzde küresel güç mücadelesi sadece enerji kaynakları veya askeri teknolojiler üzerinden yürümüyor. Sessizce, ancak stratejik bir şekilde, ülkeler arasındaki rekabetin yeni cephesi tohumlar ve genetik kaynaklar sahasında açıldı. Tohumlar, bir tarım girdisi olmaktan çıkıp ulusal egemenliğin ve küresel jeopolitik dengelerin en kritik unsurlarından biri haline geldi. İklim değişimi, ekilebilir alanların azalması, nüfus ve küresel gıda sektörünün artan talebi nedeniyle tarım yani onun kaynağı olan tohum stratejik bir kaynağa dönüştü. Ülkeler bu alanda sadece ekonomik bir rekabet içinde değil, asıl savaş tohumlara ve bunların ekileceği arazilere yönelik alanda sürüyor. Söz konusu mücadeleye küresel şirketler de dahil olmuş durumda.
60 MİLYAR DOLARLIK DEV PAZAR
Küresel tohum pazarının toplam değeri 60 milyar doların üzerine çıkarken, sektördeki konsolidasyon giderek artıyor. Son yıllarda gerçekleşen büyük birleşme ve satın almalar sonucunda, tohum pazarının büyük bir bölümü üç dev şirketin kontrolüne geçti. Bayer (Monsanto'yu satın aldı), Corteva Agriscience (Dow ve DuPont birleşmesiyle oluştu) ve Syngenta, pazarın en büyük oyuncuları olarak öne çıkıyor. Bu üç şirket, genetiği değiştirilmiş tohumlar ve tarım kimyasalları alanında yaptıkları milyarlarca dolarlık Ar-Ge harcamalarıyla, pazarın yönünü belirliyor.
GLOBAL ŞİRKETLER ÜLKELERİ BAĞIMLI HALE GETİRİYOR
Söz konusu yapılar, patent hakları ve genetik teknoloji üzerindeki tekelci konumlarıyla birçok devleti kendilerine bağımlı hale getiriyor. Söz konusu süreç, gıda güvenliği üzerinde dış baskı ve kırılganlık oluşturarak tohumu siyasi bir araca dönüştürüyor. ABD, Rusya, AB ve Çin gibi büyük ekonomiler, tohum pazarının en büyük oyuncuları arasında yer alıyor.
Tohum savaşları, ülkelerin verimi yüksek, hastalıklara ve iklim değişikliğine dayanıklı yeni çeşitleri geliştirmek için Ar-Ge'ye devasa yatırımlar yapılmasıyla hız kazanıyor. Bu yarış, sadece tarımı geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda rakip ülkelere karşı bir tohum diplomasisi aracı olarak da kullanılıyor.
BUĞDAY PETROLDEN BİLE DEĞERLİ
Rusya’nın Kırım’ı işgalinin ardında Batılı ülkelerin verimli buğday üretiminin olduğu biliniyor. Batılı ülkelerin sonrasındaki sert tepkisinin ardında da yine ABD ve Rusya arasındaki tahıl mücadelesi yatıyor. Çin şu anda kendi iç pazarına yönelik üretim yapsa da Afrika’ya olan ilgisindeki nedenleri arasında yine aynı gerçek var. Bir ülke, ürettiği üstün tohumları diğer ülkelere sunarak onların tarımını ve gıda politikalarını etkileme gücü elde edebiliyor. Tahıl artık sadece bir tarım ürünü değil, uluslararası ilişkilerde askeri teknoloji veya enerji kaynakları kadar stratejik öneme sahip bir unsur. Gelecekte gıda güvenliğinin, bu tohum savaşlarında kimin galip geleceğine bağlı olacağı düşünülüyor.