28 Şubat sürecinde uydurma delillerle hapse atılan mağdurlar, adalet bekliyor. FETÖ yargısının mağduru olan birçok dosyada yeniden yargılanma yolu açılırken, 28 Şubat mahkumlarının davaları ise hala ele alınmadı. Olayın en tirajikomik yanı ise 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kendilerine kumpas kuran hakim ve savcılarla yan yana hücrelerde kalmaları. O dönem uydurma delillerle hayatları karartılan kişilerin çocukları, Gerçek Hayat’tan Emeti Saruhan’a konuştu. Adeta babaları hayattayken yetim kalan çocukların hikayeleri, bir nesle yaşatılan dramı gözler önüne serdi.
SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNDÜK
* Emre Aşkın: Babam cezaevine girdiğinde 13 yaşımdaydım. Üstümüze titrerdi, kolumuz kanadımız gibiydi. Bir anda sudan çıkmış balık gibi olduk. Yaşadığımız süreçte umudumu yitirmedim. Avukatlarımız da ‘Biz meslek hayatımız boyunca böyle bir dava’ deyince anladık ki bu hukukla çözülecek bir iş değil. Ama şu an bir umudum var.
24 YILDIR ALIŞAMADIK
* Şehadet Gezer: 25 yaşımdayım, kendimi bildim bileli babam cezaevinde. O dönem kardeşim 40 günlük bile değildi. 14 yaşında kaybettik onu. Babamın oğluyla, kardeşimin de babasıyla yaşama şansı hiç olmadı. Babasızlığa 24 yıldır alışamadım. Ümidimizi kesmiyoruz ama suçsuz yere hapiste olması zorumuza gidiyor. Bir koğuşta onlar, başka bir koğuşta onları yargılayanlar yatıyor.
ERKEN BÜYÜMEK ZORUNDA KALDIK
* Sinan Tenşi: 12 yaşında babamın idam cezası aldığını öğrendim. Babam DGM’de 5-6 yıl yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. Bakmayın yaşımızın küçük olduğuna. O zamanın vahşi devleti bize öyle bir davrandı ki, hızlı büyümek zorunda kaldık. Maalesef zulüm devam ediyor. Bizim talebimiz af değil, yeniden yargılanıp aklanmak istiyoruz.
‘BABAM AKLIMA GELİYOR ÖĞRETMENİM’
* Hüseyin Düğenci: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. İlkokul öğretmenim, karşılaştığımızda anlattı. Sınıfta sınav yaparken ben cebimden babamın fotoğrafını çıkarıp onu seyrediyormuşum. Gelip ne yaptığımı sorduğunda ‘Babam aklıma geliyor, ders yapamıyorum’ demişim. Bu olay hem benim hem kardeşlerimin okul hayatını kötü etkiledi.
KEŞKE YANIMDA OLSA ELİMİ TUTSAYDI
* Yusuf Aslan: Babam cezaevine girdiğinde henüz doğmamışım. Bir yaşımdan bu yana cezaevi yollarında, birçok şehir gezerek babamı tanımaya çalıştım. Şu an bile bir küçük çocuğun babasının elini tuttuğunu gördüğümde içim kıpırdıyor. ‘Keşke babam yanımda olsaydı. Çocukken elimden tutup parka götürseydi’ diyorum.
FETÖ’CÜLERLE AYNI KEFEYE KONULUYORUZ!
* Rabia Çelik: Defalarca içeri girip çıktı, defalarca ayrı kaldık. En son abimin düğününe 2 hafta kala cezaevine girdi. Babamın tek oğlu. Çok hevesliydi, göremedi düğününü. Babamın kalemini kıranlar şu an ya cezaevinde, ya da yurtdışında kaçak. Terör örgütü olarak yargılanıyoruz ve FETÖ’cülerle aynı kefeye konuluyoruz. Bu zulmün bitmesini istiyoruz.
1 saat görmeyle baba tanınır mı?
2000'de babası cezaevine girdiğinde 6 yaşında olduğunu ifade eden Hüseyin Aytufan, şunları söyledi: “Görüşler ayda bir yapılıyordu. Elazığ Kapalı Cezaevi’ne gönderildiğinden beri 2 ayda bir ancak 45 dakika görebiliyorum. 2 ayda 45 dakikalık görüşle ne derece iletişim kurulabilir?”
Babası hapse girdiğinde 3 yaşında olan Hüseyin Tekin ise şimdi 21 yaşında. Babasını hatırlamadığını anlatan Tekin ise “Görüş günlerinde ayda bir iki sefer gördüm sadece. Babamın karakterini, nasıl bir insan olduğunu pek bilemiyorum. Birini ayda bir saat görmekle ne kadar tanıyabilirsiniz ki?” diye konuştu.
Onlar darbeye karşı direndi
Henüz 6 aylıkken babasının cezaevine girdiğini söyleyen Furkan Doğan da şimdi 17 yaşında. Çocukluğu hapishane yollarında geçen Doğan, “15 Temmuz başarılı olsa, tankın karşısına çıkanlar terörist ilan edilecekti. 28 Şubat başarılı olduğu için darbeye karşı çıkanlar terörist ilan edildi” dedi.
Kızıma ne diyeceğim?
Babasının hapisten çıkma ihtimalinin zayıflığını görünce, beklemeyip evlendiğini söyleyen Ahmet Furkan Balta, şunlarısöyledi: “Şimdi kızım farkına vardığında, benim babamın nerede olduğunu elbette merak edecektir. Babaannesi neden yalnız? Bu sorularına nasıl cevap vereceğim de, bu çocuk devlet düşmanı bir çocuk olmaktan korunacaktır? Bu karmaşanın içerisinden bizleri kurtarabilecek olanlar, yine o 28 Şubat mağdurlarıdır.”
21 yıl geçti hâlâ taze!
28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden 21 yıl geçti. Türkiye’ye zararı 381 milyar dolar olan bu süreçte seçilmiş hükümet devrildi, RP kapatıldı. Yüzbinlerce kişi işi ve okulundan edildi, 6 milyon kişi fişlendi.
Necmettin Erbakan’ın başbakanlığındaki 54. Hükümet rejimi tehdit iddiası ile yıpratıldı. RP’li Sincan Belediyesinin düzenlediği “Kudüs Gecesi” ile rejim tartışmaları alevlendi. Tanklar Sincan'da yürütüldü. Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir, “Sincan’da demokrasiye balans ayarı yaptık” dedi.
8 SAAT 45 DAKİKALIK MGK
Yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, 28 Şubat 1997’de toplanan MGK, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında 8 saat 45 dakika sürdü. Askerlerin hükümetten yapılmasını istediği 20 madde ortaya çıktı. Erbakan, kararları imzalamadı. DYP ve RP arasındaki yol ayrımı hızlandı.
KARANLIK GÜNLER BAŞLADI
Demirel seçim yolunu gösterirken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş da RP’nin sürekli kapatılması talebiyle dava açtı. Haziranın 18’inde Erbakan istifasını sundu. Anayasa Mahkemesi RP’yi, 16 Ocak 1998’de kapattı. 28 Şubat’taki MGK’dan sonra Türkiye için karanlık günler başladı.
6 MİLYON KİŞİ FİŞLENDİ
Yüzbinlerce kişi mağdur edildi, 6 milyon kişi hukuksuz şekilde fişlendi. Türkiye’ye zararı 381 milyar dolar olan darbe sürecinde bankalardan 46 milyar dolar hortumlandı. İrtica suçlamasıyla bin 633 kişi TSK’dan atıldı, kılık kıfayet yasağı nedeniyle kamuda görevden atmalar yaşandı.
KATSAYI VE İKNA ODALARI
MGK kararlarıyla temel eğitim 8 yıla çıktı, imam hatiplerin kapısına kilit vurdu. Üniversite sınav puanlarının hesaplanmasında katsayı uygulamasına geçildi. Başörtülü öğrencilerin okullara alınmadığı süreçte, İstanbul Üniversitesi’nde Nur Serter öncülüğünde ikna odaları kuruldu. 21 vakıf kapatıldı, 187 taşınmazına el konuldu.
Mağduriyet giderilecek
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, 28 Şubat’ın 21’nci yıl dönümü olmasına rağmen bazı yaraların halen tazeliğini koruduğuna işaret etti. 28 Şubat süreciyle yaşanan hak kayıplarının bir kısmının telafi edildiğini aktaran Malkoç, “Hak kaybına uğrayan veya mağdur olanların bir kısmı haklarının iadesi için birçok kuruma müracaat ediyorlar. Bu arada Kamu Denetçiliği Kurumuna da (KDK) başvurular oldu. Biz şu anda bunları değerlendiriyoruz” ifadesini kullandı.
TÜM MUHATAPLAR DİNLENECEK
Malkoç, ilerleyen günlerde 28 Şubat mağdurlarıyla ilgili düzenleyecekleri çalıştayda başta Başbakanlık olmak üzere konunun bütün ilgili muhataplarını dinleyeceklerini belirterek, şunları söyledi: “Çalıştay sonucunda da 28 Şubat mağdurlarının başvurularıyla ilgili bir karar oluşturacağız. Umut ediyorum ki, hakların iadesi ve mağduriyetlerin giderilmesi üzerine bir karar çıkar.” Kendisinin de 28 Şubat mağduru olduğuna dikkat çeken Malkoç, 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesi için hukukun içinde gereken çalışmayı yapacaklarını bildirdi.
FETÖ o dönem orduda aktifti
28 Şubat postmodern darbesiyle 15 Temmuz darbe teşebbüsünün birbiriyle bağlantılı olduğunu vurgulayan Şeref Malkoç, şu değerlendirmelerde bulundu: “15 Temmuz 28 Şubat’ın gayrimeşru çocuğudur. 28 Şubat’ta FETÖ terör örgütü zaten vardı ve aktifti. 28 Şubat’ta binlerce subay ordudan atılmıştır ama hiçbir tane FETÖ’cü subay ordudan atılmamıştır. Çünkü FETÖ’cü subaylar 28 Şubat’ın organizesinde de görev almışlar ve gerçek, samimi Müslümanları 28 Şubatçılara ihbar etmişlerdir. Bu işin bir yönü. Bir diğer yönü de FETÖ elebaşı o dönemde başbakan olan Necmettin Erbakan’a saldırmıştır. ‘Beceremedin, çekil’ demiştir. Sen kimsin? Bütün bunlara rağmen kendisini saklamış gerçek yüzü 15 Temmuz’da ortaya çıkmıştır.”
O kütüphane tekrar açılıyor
Malatya’da 28 Şubat sürecinde “Arapça kitap var, Araplar bunlara kitap yardımı yapıyor” şeklindeki şikayetin ardından rektörlük kararıyla kapatılan İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü bünyesindeki “Tarih İhtisas Kütüphanesi” yıllar sonra yeniden açılacak. Yeni Şafak’ın o dönem “Sofi’nin Dünyası 28 Şubat’la tanıştı” şeklinde duyurduğu hukuksuzluk yıllar sonra giderilecek.
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Salim Cöhce, Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın rektörlük görevine gelmesiyle kütüphanenin yeniden açılması için girişimde bulunduğunu, bu konuda onay alındığını bildirdi. Cöhce, kütüphanenin açılışının bu yıl içerisinde yapılacağını belirtti.