Platform üyeleri, Kocatepe Camisi'nde kılınan teravih namazının ardından cami avlusunda toplandı.
Sıhhiye'ye doğru yürüyüşe başlayan grup, İsrail aleyhinde sloganlar atarak tekbir getirdi. Yürüyüşe İsrail'in saldırıları sonucu Gazze'de yaralanan 2 çocuk da yürüyüşe tekerlekli sandalyeyle katılarak destek verdi.
Yürüyüşün ardından Sıhhiye'de toplanan grup adına konuşan platform üyesi Alparslan Aydar, dün Şifa Hastanesinin tekrar bombalandığını ve halkı Müslüman olan ülkelerin sessizliği sebebiyle saldırıların devam ettiğini söyledi.
Gazze'de İsrail zulmünün devam ettiğini ifade eden Aydar, şöyle devam etti:
"TBMM'yi Gazze'de yaşanan katliama ortak olan 'yabancı terörist savaşçılar' ile ilgili harekete geçmeye davet ediyoruz. Özellikle ülkemizden savaş suçlarının işlendiği Gazze katliamına katılan İsrail yanlısı yabancı terörist savaşçıların tespiti ve yargılanmalarının sağlanmasını istiyoruz."
Aydar'ın yaptığı basın açıklaması şöyle:
"Aziz Müslümanlar,
Aziz Ankaralılar,
İhmallerimiz ve ayıplarımızın sonuçlarıyla sınandığımız zor günlerden geçiyoruz. Bir asır önce kaybettiğimiz ve henüz hesabı kapanmayan o büyük dünya savaşının faturalarıyla tekrar ve tekrar yüzleşmek zorunda kalıyoruz.
Yeryüzünde iktidarı ele geçiren şeytanın çocukları son iki asırda bütün dünyayı adeta bir kan gölüne çevirdi. Güney Amerika'da tam bir soykırım uyguladılar. Kuzey Amerika'daki Kızılderililerin neredeyse tamamı katledildi. Yağmadan en büyük payı Afrika aldı. Kurumsal kölelik marifetiyle milyonlarca insan katledildi. Yeryüzünde bu yağmadan nasibini almayan kimse kalmadı.. Aydınlanma vaadi ile yeryüzünde iktidarı ele geçiren şeytanın çocukları dünyaya iki büyük savaş hediye ettiler. Milyonlarca insanı katlettiler. Vietnam’da yaklaşık 3 milyon insan acımasızca katledildi. Suriye ve Irak’ta milyonları katlederken işbirlikçileri onlardan daha acımasızdı. Kırk yıldır işgal altında olan Afganistan özgürlüğüne kavuşabilmek için ağır bedeller ödedi.
Tüm bu katliamlar dünyanın geri kalanına medeniyet, demokrasi ve insan hakları götürmek maskesiyle perdelendi.
Başta BM olmak üzere UNESCO, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Bankası gibi neticede mevcut düzenin aparatı olan kurumlarla tüm dünya halkları abluka altına alındı.
Bu sömürü düzenini sorgulayan kim varsa yok etmeye kararlı olduklarını defalarca ispatladılar. Asıl acı olan yeryüzünün gördüğü en barbar düzeni kurgulayanların kendilerini gizlemekte gösterdikleri maharet karşısında gösterdiğimiz acziyetti. BATI’nın ortaya koyduğu kalkınma ve sergilediği ihtişam karşısında hayranlık duymayan nerdeyse kimse kalmamıştı. Oysa o servet ve ihtişam tüm dünya halklarının kan, ter ve gözyaşları üzerinde yükseliyordu.
İşgalci İsrail terör rejimi, yeryüzü müstekbirlerinin islâm dünyasının kalbine sapladığı kaos hançerdir. Ne yeryüzü müstekbirleri ne de onların ileri karakolu olan israil, Filistin ile yetinmeyeceklerdir. Vadedilmiş topraklar inancıyla yaşayan İsrail varolduğu sürece bu topraklara barış gelmeyecektir. İsrailin varlığı başta Türkiye olmak üzere bölgedeki her ülke için bir tehdit unsuru olduğu gerçeği asla ıskalanmamalıdır.
Hamas’ın başlattığı Aksa Tufanı hareketi yeryüzü müstekbirlerini gafil avlamış, tüm kurumlarıyla BATI dünyası yaşadığı şokun etkisiyle, başta insan hakları olmak üzere arkasına saklandıkları maskelere gerek duymadan pervasızca ve panik halinde sivil katliamları destekleyen açıklamalar için sıraya girmişlerdir. ABD’nin katliamın ilk günlerinde Akdeniz’e gönderdiği savaş gemilerinin silah gücü tüm bölge ülkelerinin toplamından fazlaydı. Düşen maskenin arkasındaki rezilliğe şahit olan tüm dünya halkları meydanları doldurdu. İşgalci israil hiç olmadığı kadar yalnızlaştı ve psikolojik üstünlüğünü kaybetti.
Bu kahrolası düzenin tek alternatifinin İslam ve müslümanlar olduğunu bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya koyan Gazzeli müslümanlara ve onların öğretmeni Şehit Ahmed Yasin’e selam olsun. Ahmet Yasin şöyle diyordu:“Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de öldürüyorlar. Biz direnmeyi seçtik.” Ve işgal güçlerine karşı hazırlanmaya başladılar. Şöyle demişti: “Şartlar ve imkânları değerlendirdiğimizde elverişsiz ve yetersiz olduğunu anlayıp ertelemek zorunda kalıyorduk. Sonra tekrar değerlendiriyor ve tekrar erteliyorduk. Sonra tekrar...” sonra tekrar.. Yalnız olduklarını bildiklerinden sabrettiler.
Şehadete susamış bir avuç müslüman tüm hesapları alt üst etti. İsrail işgaline karşı direnen Filistin direnişi karşısında aciz kalan İsrail tüm uluslararası kuralları hiçe sayarak tam altı aydır Gazze'de hayatın akışını aksatacak ne varsa o noktaları hedef alıyor. Okullar, fırınlar. Ambulanslar var hastahaneler. Yardım kuruluşlarına bile tahammülleri yok. Nokta hedef seçiyorlar.
Daha dün Şifa Hastahanesi tekrar bombalandı. Halkı Müslüman olan ülkelerin sessizliği sebebiyle saldırılar pervasızca devam ediyor.
Mücahidler İslam dünyasından asker yardımı talebinde bulunmadı. Dediler ki en azından kadınlarımız ve çocuklarımız için yardımların Gazze’ye ulaşmasının önündeki engelleri kaldırın. İktidarını yeryüzü müstekbirlerine bağlı gören halkı müslüman ülkelerin yöneticileri çoğu kadın ve çocuk olan sivil katliamını sadece seyretti.
Başta iktidar partisi olmak üzere mecliste temsil edilen siyasi partileri savaş suçu işleyen ve milli güvenliğimiz için tehdit oluşturan işgalci İsrail rejimine karşı harekete geçmeye ve yardımların sivil halka ulaştırılmasının önündeki tüm engellerin kaldırılması için insiyatif almaya davet ediyoruz.
Cenevre Uluslararası İnsancıl Hukuk ve İnsan Hakları Akademisi, devlet dışı silahlı bir gruba katılmak maksadıyla ülkesini veya mutad meskenini terk eden; ideoloji, din veya etnik motivasyona sahip kişileri “yabancı savaşçı” olarak tanımlıyor. Bölgede “yabancı terörist savaşçılar”, İsrail adına katliamlar yapıyor. Dünyanın dört bir tarafından gelen ve Gazze’deki vahşete ortak olan binlerce İsrail yanlısı savaş suçlusu, Gazze’de işlenen katliama ortak oluyor. Ve dünya sadece seyrediyor. Oysa Müslümanlar mazlumların yanında savaşmak için Gazze’ye gitse BATI dünyası tarafından anında terörist ilan edilecekler.
Türkiye Büyük Millet Meclis’ini Gazze’de yaşanan katliama ortak olan “yabancı terörist savaşçılar” ile ilgili harekete geçmeye davet ediyoruz. Özellikle ülkemizden savaş suçlarının işlendiği Gazze katliamına katılan İsrail yanlısı “yabancı terörist savaşçılar”ın tespiti ve yargılanmalarının sağlanmasını istiyoruz
İsrail ile ticaretin insanlığa ihanet olduğunu gerçeğini bir kez daha hatırlatarak, İsrail'e 7 Ekim'den sonra malzeme taşıyan tüm şirketlerin soykırıma ortak olma suçundan yargılanması gerektiği çağrısını yineliyoruz.
Aziz Müslümanlar,
Dualarımız Gazze'de direnen kardeşlerimizle birlikte.. Kardeşlerimizin maddi desteğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
Modern eğitim sistemi bizlere ölümü ve ahiret hayatını unutturuyor.
Ulus devletlerin aciz kaldığı bu atmosferde fert fert her müslümana çok büyük sorumluluklar düşüyor. Kimin ne yaptığı ya da nerede durduğuna bakmaksızın yarın mahşerde vereceğimiz hesabın derdiyle boykotta ısrarcı olacağız.
Satın aldığımız ürünlerle Gazzeli kardeşlerimize karşı silah ya da bomba olmayacağız. Kahvelerin içmeyecek, temizlik malzemelerini kullanmayacak, ürünlerini satmayacak, satın almayacağız.
Hem Gazze’nin hem de ümmetin kurtuluşunun anahtarının Efendimizin’in (sav) şu uyarılarda saklı olduğunu aklımızdan hiç çıkartmayalım : “Ümmetim dünyayı gözlerinde büyüttükleri zaman kendilerinden İslâm’ın heybeti çekilip alınır. Emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münkeri terkettiklerinde, vahyin bereketi kendilerine haram kılınır. Birbirlerine sövmeye (küfretmeye) başladıklarında Allah’ın (cc) katında hiçbir değerleri kalmaz”.
Biz emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmayı becerebildiğimiz gün, başta Filistin ve Doğu Türkistan olmak üzere zulme maruz kalan müslümanların özgürlüğüne kavuştuğu gün olacaktır.
Katılımınız için hepinize teşekkür ediyor, bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak ümidi ve duasıyla basın açıklamamamızı sonlandırıyoruz."