İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesinin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verdiği mahkumiyet kararını değerlendirirken, "Pozitif hukuk açısından bu karar doğru bir karar. Anayasa çok açık bir biçimde yargıya müdahale edilemeyeceğinin altını çiziyor. Bu benim için de geçerli, Adalet Bakanı için de geçerli." dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CNN Türk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Programın başında Dünya Kupası finaline değinen Soylu, Türk polisinin de Katar'daki organizasyonda görev aldığını hatırlattı. Soylu, "Çok başarılı bir görev yaptılar. Alnımızın akıyla çıktık. Birçok ülkenin taraftarının olduğu bir noktada birçok ülkenin polisiyle bu görevi yapmak kolay değildi. Arkadaşlarımız şu an peyderpey dönüyorlar." diye konuştu.
İmamoğlu'nun seçimlerden sonra Avrupa'ya gittiği bir toplantıda Türkiye'yi şikayet ettiğini anlatan Soylu, şöyle devam etti:
"Ben de Türkiye'nin Avrupa'da şikayet edilmesinin doğru olmadığını söyledim. Hangi siyasi parti olursa olsun dünyaya gittiği zaman Türkiye'yi şikayet etmemeli. Biz kendi meselemizi içimizde çözeriz. Kimse gelip kendi muhalefetini bize şikayet etmiyor. Ben de konuşmamın birinde, 'Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet eden ahmak.' dedim. Bundan bir süre sonra bana sonra cevap veriyor. Benim sözüm kafasında kalmış olmalı ki, 'Bu seçimi iptal edenler ahmaktır.' dedi. Seçimin iptal edilmesi meselesi bana ait bir mesele değil. Ben İçişleri Bakanı'yım. Seçimi iptal edenler Yüksek Seçim Kuruludur."
Kararın eleştirilebileceğini ancak hakaret edilemeyeceğini dile getiren Soylu, açılan davanın kamu davası olduğunu anımsattı.
Davanın ardından "Bu sözü biz Süleyman Soylu'ya hitaben söyledik." denildiğini kaydeden Soylu, olayın 4 Kasım 2019'da olduğunu ancak karşı taraf kendisine hakaret davasını 13 Mayıs 2022'de açtığını aktardı.
Davanın hiçbir tarafından olmadığını vurgulayan Soylu, şu değerlendirmede bulundu:
"Pozitif hukuk açısından bu karar doğru bir karar. Anayasa çok açık bir biçimde yargıya müdahale edilemeyeceğinin altını çiziyor. Bu benim için de geçerli, Adalet Bakanı için de geçerli. Bu mahkemelerin etrafına insanlar yığdılar. Siz bir mahkeme görülürken mahkeme etrafının miting alanı gibi doldurulduğunu gördünüz mü? Bütün mahkemenin etrafındaki bilboardları mahkemeye baskı olabilecek şekilde doldurdular. Mahkemelerin kararına bizim de itirazlarımız olabilir. Mahkeme kararları eleştirilebilir ama mahkemeye hakaret edemezsiniz. Siyaseten bu doğru mu derseniz yanlış yapmış olursunuz. Hukuk devletinde söylenebilecek en aciz sözdür. Siyasi sonuçlarla ilgilenen yargı nereye gidebilir? 'HDP kapatılmasın' bu siyaseten doğru bir karar değil... Son 5 yılda 1250'nin üzerinde teslim olan ve ikna ile gelen örgüt mensubu sayısı. Bunların yüzde 34'ü 'HDP binasından terör örgütüne gittim.' diyor. Bundan daha ötesi var mı?"
Verilen kararın ardından İBB'ye kayyum atanmasının söz konusu olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine Soylu, Anayasa'nın kendisine terör ve görevden kaynaklı suçlardan dolayı kayyum atama yetkisi verdiğini anlattı.
"Hakaret" suçundan yargılama yapıldığı için İBB Başkanının kayyumluk bir durumunun olmadığını aktaran Soylu, şunları kaydetti:
"Burada İBB Başkanını görevden alma yetkim yok. Eğer belediye başkanı, başka bir suç işlediyse de görevden alabilme yetkim yok. İstinaf ve Yargıtay onaylarsa bir süreci daha var. Orada benim düşürebilme hakkım yok ama açığa alma hakkım var. Bir belediye başkanı Danıştayın kararı olmadan düşmez. Açığa alma kararı ayrıdır, görevden düşme kararı farklıdır. Açığa alındığında bir hafta 10 gün içerisinde Vali, İBB Meclisini göreve çağırır. Onlar vekaleten seçerler."
İstinaf ve Yargıtayın onaylaması halinde açığa alıp almayacağının sorulması üzerine Soylu, "Alırım, yapacak başka bir şeyim yok. Bugüne kadar uygulamalarımızın tamamı böyle. Yargıtayla beraber kamu görevi yapamaz hale gelmiş olur. Yaptığım her işlemin itiraz yolu da açıktır. Devletin kurallar dizini var. Kurallar dizininde yürür gider." diye konuştu.
- "ABD terör örgütüne tarihinin en büyük desteğini veriyor"
İçişleri Bakanı olarak hükümetin aldığı kararları ve parti politikalarını hayata geçirmekle yükümlü olduğunu anlatan Soylu, şunları aktardı:
- "Bir insan siyasi yasakla karşı karşıya kaldığı zaman üzülmez mi?"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, İmamoğlu davası sonrası yaşanan gelişmelerin ardından yaptığı açıklamada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik bir kumpas olduğunu ifade ettiği hatırlatılarak, bu konudaki görüşleri sorulan Soylu, şunları söyledi:
"Devlet Bey aslında konuyu çok net bir şekilde ortaya koymuş. Parti içinde şerik olmaz. İkilik, üçlük olur mu? Herkes kafayı uzatmış Cumhurbaşkanlığı topu kimin kafasına gelecek? Kimisi gidiyor ABD ile masa kurmaya çalışıyor kimisi Avrupa ile masa kuruyor kimisi 90'ların videokonferans yöntemi ile masa kurmaya çalışıyor. Araba vitesten çıkmış, nereye gittiği de belli değil. Ankara Belediye Başkanı "Aday değilim.' diyemiyor. İBB Başkanı'nın yapmadığı kalmadı. Bunlarla rekabet eden bir Genel Başkan var. O akşam partinin Genel Başkanı Almanya'da. Bir başka partinin Genel Başkanı'yla kucaklaşma anı. Bir insan siyasi yasakla karşı karşıya kaldığı zaman üzülmez mi? Ben İstanbul seçimlerini kaybettiğimiz zaman üzülmüştüm, ağlamıştım. Siyasetten yasaklı hale gelecek, birbiriyle kucaklaşacak, çak yapacaklar. Böyle bir sululuk, böyle bir anlayış olabilir mi?"
- "Türkiye'nin en güvensiz siyasetçisidir, sırtını dönen yanar"
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in İmamoğlu kararını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında verilen kararla kıyaslamasının hatırlatılması üzerine Soylu, şunları söyledi:
- "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne böyle bir iftira atılabilir mi?"
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TBMM'de 2023 yılı bütçe görüşmelerinde yaşanan tartışmaları da değerlendirmesinin istenmesi üzerine şunları dile getirdi:
"Ana muhalefet partisi genel başkanının cari açığı uyuşturucu parasıyla kapattığımızı söylemesi ne demek? Tek başıma mı uyuşturucu ticareti yapıyorum? Bu devletin polisi, jandarması, Mehmetçiği ne yapıyor? Demek ki hep beraber yapıyoruz bu işi öyle mi? Bir devlet, ana muhalefet lideri tarafından böyle suçlanır mı? İspatla diyorsun umurunda değil. Şerefimizi İçişleri Bakanlığında mı bulduk? Bunu kim kabul eder? Peki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne böyle bir iftira atılabilir mi? Evet, 'İspat etmeyen şerefsizdir.' dedim. Müddei iddiasını ispatla sorumludur. Bunların her biri kurgulanmış iftiralardır. Türkiye Cumhuriyeti'ne bu iftirayı atanlar ispat etmek zorundalar."
Meclisin hesap yeri olduğunu belirten Soylu, "Orada çıkıp hakaretler yapmak, iftiralar atmak doğru mudur? Kitapçık fırlattılar bütçe konuşmamızda bu doğru bir şey mi?" diye sordu.
Soylu, narkotik mücadelesinde Cumhuriyet döneminin ilklerinin yapıldığını anlatarak, operasyonların detaylarına değindi.
Kemal Kılıçdaroğlu'na FETÖ ile ilgili sorular yönelten Soylu, CHP İzmir Milletvekili Bedri Serter'in FETÖ'nün isteği üzerine Kılıçdaroğlu tarafından önce milletvekilliğine aday gösterilerek vekillik yolunun açıldığını söyledi.
- "Batı'yı 300 yıldır ilk kez böyle yakalıyoruz"
Türkiye'nin savunma sanayisinde katettiği mesafeye değinen Soylu, şöyle konuştu:
Soylu, İBB'de işe alınan ve FETÖ'den DHKP/C'ye kadar terör örgütleriyle bağlantıları olanlara ilişkin raporların savcılığa gönderildiğini söyledi.
Organize suç örgütleri ve uluslararası mafya liderlerine yönelik ciddi operasyonlar yürütüldüğünü anlatan Soylu, "Bulgaristanlı 7 mafya üyesi yakaladık. En az 15-16 tane uluslararası alanda yakaladık gönderdik. Türkiye'yi kendileri adına rahat duracak bir merkez sanmasınlar. Sırbistanlı Vukotiç denen adam 16-17 ay yatıyor. Karadağ'a gidiyor, orada da 4-5 ay yatıyor. Sahte pasaport alıp estetik yaptırıyor. Daha sonra Türkiye'ye geliyor ve öldürülüyor. Buna benzer 2-3 olay var." ifadelerini kullandı.
- "İstanbul'daki Suriyeli sayısı en fazla 600-650 bin"
Göç meselesine yönelik sorular üzerine Soylu, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Türkiye'de göç meselesiyle ilgili söylenecek en kritik söz şudur: Göç meselesi durmayacak. Afganistan, Pakistan, Afrika, Irak, Libya... Düzelecek mi? Göçün sebepleri var. Vekalet savaşları, yoksulluk, eğitim, sağlık, gıda, iç savaşlar... Bu insanlar kalkıp binlerce kilometre yürüyorlar. Nereye yürüyorlar? Bu bitmeyecek. Biz nasıl bir pozisyon almalıyız? Türkiye'de 10 yıl önce sınırda duvar var mıydı? Türkiye'nin şu an 1090 kilometre duvarı var. Gece görüşlü kameralarımız var, 341 tane optik kulemiz var. Göç bir sınır güvenliği meselesi değildir, göç kaynağında çözülür. Avrupa Yunanistan'a şunu söylüyor: Çelik kafes ol, öldür benim kapıma gelmesin. Elbette sınırlarımızda tedbirler alıyoruz. İdlib'de Cumhurbaşkanımız 'Briket ev yapacağız.' dedi. Eğer biz İdlib'de briket ev yapmasaydık 4 milyon Suriyeli, Türkiye'ye göç edecekti. 223 bin 881 kişiye vatandaşlık verildi. Bunların 126 bin 786'sı reşit, oy kullanacak. Gerisi çocuk. 110 bin 66, son 5 yılda Ahıska Türklerine vatandaşlık verildi. İBB Başkanı 'İstanbul'da 2 milyon Suriyeli var.' dedi. Senin 50 tane zabıtan var. Bizim İstanbul'da 50 bin tane polisimiz var. Göç İdaresinde çalışan yüzlerce arkadaşımız var. Nereden buluyorsun 2 milyon rakamını? İstanbul'daki Suriyeli sayısı en fazla 600-650 bin."