Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''İşte bugün yavru muhalefet çıkmış yargıyı bizim yönlendirdiğimizi, yargıya adeta bizim yön verdiğimizi; ayıptır. Türkiye'de Erdoğan'ın bu konuda nasıl davrandığını Rabbim bilir. Sen anlamazsın. Sen önce kendini düzelt ve şunu iyi bilin ki bu millet inşallah vakit geliyor; 14 Mayıs’ta gereğini yapacaktır. Ve asla bu tür kuru sıkı atanlara da prim vermeyecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, 6 Şubat’ta 11 ili vuran; bilhassa Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman’ı adeta yerle yeksan eden deprem fırtınası ile büyük bir acıyı yaşadıklarını söyleyerek, "Deprem yaklaşık 500 kilometrelik çapa sahip bir alandaki 14 milyon insanımızı doğrudan etkiledi. Üstelik bu felaketle ağır kış şartlarının etkili olduğu bir günde karşı karşıya kaldık. Bir yandan depremin yıktığı altyapının ve yaşanan karmaşanın getirdiği zorluklar, diğer yandan hava şartları bizi gerçekten zorladı. Buna rağmen depremden sadece birkaç saat sonra bakanlarımız deprem şehirlerine ulaşarak çalışmaları koordine etmeye başladı. Ayrıca genel merkezimiz ve meclis grubumuz tüm merkez yürütme kurulu ve merkez karar yönetim kurulu üyelerimiz ile milletvekillerimizi illerimizde görevlendirerek sahadaki bu çalışmalara aynı gün dahil olmalarını sağladık" dedi.
'TSK da çalışmalara katıldı'
Erdoğan, son tespitlere göre depremde yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı 203 bin 958 binada 583 bin 628 bağımsız bölüm olduğunu belirterek, "Bunların yüzde 98’i de 2000 öncesi yapılan binalardan oluşuyor. Sadece yıkık durumdaki bina sayımız 31 binin, bağımsız bölüm sayımız 89 binin üzerindedir. Ülkemizdeki tüm arama kurtarma ekiplerini, dünyadaki arama kurtarma ekiplerinin de çok önemli bir kısmını deprem bölgesinde topladık. Buna rağmen ancak 35 bin arama kurtarma görevlisine ulaşabildik. Bölgede görevlendirdiğimiz toplam kamu personelimizin sayısı 271 bin, iş makinesi sayısı 15 bin, uçak sayısı 78, helikopter sayısı 115, gemi sayısı 38’dir. Diğer kurumlarımız gibi Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de tüm imkanları, bölgedeki ve bölge dışından takviye olarak gelen on binlerce personeliyle bu çalışmalara katıldı. Ülkenin dört bir yanından intikal eden gönüllülerle neredeyse yarım milyon insan depremzedelerimizin imdadına koştu. Normal şartlarda ideal bir arama kurtarma ekibi 80 kişiden oluşurken bu sayının en küçük birimde bile 20 kişiden aşağıya olmaması gerekiyor" dedi.
'Bu millet kuru sıkı atanlara prim vermeyecektir'
Erdoğan, var güçleriyle ve olabilecek en hızlı şekilde depremzede vatandaşların yardımına koştuklarını söyleyerek, "Birilerinin insanlarımızla birlikte devletin ve hükümetin de yıkıntılar altında kalmasını adeta ellerini ovuşturarak beklediğini biliyoruz. İlk andaki eksikleri hızla tamamlanıp, arama kurtarmadan enkaz kaldırmaya, yardımlardan geçici barınma alanlarına, acilen yapılması gereken tüm işler yoluna girince bunlar da hemen eski kimliklerine büründüler. Bütün bu vaveylayı koparanlar, bu sirk cambazları, bu felaket tellalları acaba bölgeye bugüne kadar kaç kere gittiler? Şahsen şahsım ve Cumhur ittifakı olarak bölgeye 2 kez gittik. Arkadaşlarım zaten sürekli bölgede. Milletvekillerimiz sürekli bölgede. Bölgede ne oluyor bitiyor bunu takip ediyoruz. Siz birilerinin asker üzerinden, çeşitli kurumlarımız üzerinden, insanımızın acıları üzerinden kısır tartışmalar açmaya çalışmalarına bakmayın. Bölge halkının, devletin tüm unsurlarıyla deprem anından itibaren harekete geçtiğini, 85 milyonun fiilen ve kalben yanında yer aldığını bizzat yaşayarak görüyorum. İşte bugün yavru muhalefet çıkmış yargıyı bizim yönlendirdiğimizi, yargıya adeta bizim yön verdiğimizi; ayıptır. Türkiye'de Erdoğan'ın bu konuda nasıl davrandığını Rabbim bilir. Sen anlamazsın. Sen önce kendini düzelt ve şunu iyi bilin ki bu millet inşallah vakit geliyor; 14 Mayıs’ta gereğini yapacaktır. Ve asla bu tür kuru sıkı atanlara da prim vermeyecektir" diye konuştu.
'Mart ayının ilk günü kazmayı vurmuş oluyoruz'
Erdoğan, deprem bölgesindeki konut çalışmalarına ilişkin, "Hatay’da 145 bin 650 konut ve 15 bin 224 köy evi, Kahramanmaraş’ta 83 bin konut ve 18 bin 681 köy evi, Malatya’da 62 bin konut ve 16 bin 714 köy evi, Adıyaman’da 43 bin 400 konut ve 11 bin 400 köy evi, Gaziantep’te 30 bin 150 konut ve 8 bin 162 köy evi, Osmaniye’de 11 bin 600 konut ve bin 598 köy evi, Diyarbakır’da 6 bin konut ve 634 köy evi, Elazığ’da 4 bin 500 konut ve 588 köy evi, Şanlıurfa’da 3 bin konut ve 700 köy evi, Adana’da bin 800 konut ve 293 köy evi, Kilis’te bin 250 konut ve bin 681 köy evi yapacağız. Etüt çalışmaları biten yerlerde hemen yeni yerleşim yerlerimizin inşasına geçmiş bulunuyoruz. Durmak yok, yola devam ediyoruz. Birileri gibi fırsatçılığın peşinde değiliz. Mart ayının ilk günleri itibarıyla 21 bin 244 konutun inşası için 'Bismillah' deyip kazmayı vurmuş oluyoruz. Önümüzdeki 3 ay içerisinde bu rakamı 244 bin konuta ve 75 bin köy evine çıkartacağız. Hasar tespiti çalışmaları bittiğinde bu rakamlar daha da yükselebilecektir. Geçmişte bir çok afette Van, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde; Muğla ve Antalya yangınlarında, Kastamonu, Sinop, Bartın, Giresun sel afetlerinde, çukur eylemlerinde, enkaza dönen il ve ilçelerimizde bunu yaptık. Biz yaparız. Biz laf üretmeyiz, iş üretiriz. Ve bunu yaptıklarımızla zaten ispat ettik" dedi.
'Yatay mimariden taviz vermeyeceğiz'
Erdoğan, her zaman vatandaşa verdikleri sözleri tuttuklarını ifade ederek şöyle dedi:
"İnsanımızın bize olan inanç ve güvenini asla boşa çıkarmadık. Şimdi de Allah’ın izni ve sizlerin ve aziz milletimizin desteğiyle 6 Şubat depremlerinin izlerini kısa sürede inşallah sileceğiz. Deprem bölgesini oradaki vatandaşlarımızla birlikte dayanışma içinde ayağa kaldıracağız. İnşa ve ihya faaliyetlerinin yürütülmesinde önceliği bölgedeki firmalar ile vatandaşlarımıza ve bilhassa gençlerimize vereceğiz. Tabii bunun için önce yeni yerleşimler için belirlediğimiz alanlarda mikro bölgeleme, jeolojik etüt gibi çalışmalar yapıyoruz. Yeni yerleşimleri zemin artı 3 veya 4 katı geçmeyen binalarda, 3 oda bir salon evlerle kuruyoruz. Artık hiçbir şekilde yatay ve bölgenin kültürüne uygun özgün mimariden taviz vermeyeceğiz. Yıkılan yerlerin zeminleri sıkıntılıysa hele hele fay hattındaysa oralarda asla yapılaşma olmayacak. Zemini uygun yerlerde ise sadece düşük yoğunluklu, az katlı, sağlam binalar inşa edilebilecek. Tabii yeni yerleşimlerimizi alt yapısıyla, okuluyla, sağlık merkeziyle, camisiyle, spor alanlarıyla eksiksiz yaşam alanları olarak tasarlıyoruz. Tarihi ve kültürel varlıklarımızın korunması içinde ayrı bir çalışma yürütüyoruz. Yeni konutlar bitene kadar isteyen vatandaşlarımız çadır ve konteynır kentlerde, isteyenler misafirhanelerde ve yurtlarda barınabilecek, isteyenler de 3 ila 5 bin lira arasında kira yardımı alabilecek."
'356 bin çadırda 1,4 milyon vatandaş barınıyor'
Erdoğan, bölgede kurdukları 356 bin çadırda 1,4 milyon, faaliyete geçirdikleri konteyner kentlerde ise 34 bin vatandaşın şu anda barındığını bildirerek, "Dağıttığımız battaniye sayısı 3,8 milyonu, yatak sayısı 350 bini, ısıtıcı sayısı yarım milyonu buldu. Kamu kurumlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız vasıtasıyla günde 2,5 milyon kişiye 3 öğün sıcak yemek veriliyor. Ayrıca ekmek, su, kuru gıda dağıtımı yapılıyor. Amacımız 100 bin hatta gerekiyorsa 200 bin konteyner kurarak insanlarımızı nispeten daha iyi şartlara kavuşturmaktır. Talepleri üzerine 811 bin vatandaşımızı kara, hava, demiryoluyla veya kendi araçlarının yol masraflarını karşılayarak başka şehirlere tahliye ettik. Bugüne kadar 3,3 milyon kişinin bölge dışına çıktığını, 800 bin kişinin köylerine gittiği belirlendi. Afet bölgesinde özellikle buralarda kalanlardan valiliklerimize ve kaymakamlıklarımıza başvuran 1,6 milyon vatandaşımıza barınma imkanı sağladık. Dost ve kardeş ülkelerden gelen yardımları da bölgedeki depolarımızda tasnif ederek vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz. Tüm bunları yaparken vatandaşlarımızın diğer ihtiyaçlarını da göz ardı etmiyoruz" dedi.
'Helallik istemek milletimizle samimi muhabbetin ifadesi'
Erdoğan, deprem sürecindeki açıklamaları nedeniyle muhalefeti eleştirerek, "Oturdukları yerden atıp tutmak, esip gürlemek, frensiz bir şekilde konuşmak, ağzına geleni söylemek kolay. Onlar deprem bölgesine gidip sadece konuşacak, sadece poz verip dönecek, sadece kameralar önünde yaşanan acıların istismarını yapacak. Çünkü bunların sırtında ülkenin yükü, milletin sorumluluğu, insanların vebali yok. Biz, söylediğimiz her şeyi yapmakla, yaptığımız her şeyin hesabını vermekle mükellefiz. Pek çok konuyu aynı anda düşünmek, planlamak, uygulamak ve neticelendirmek mecburiyetindeyiz. Enkazları kaldıracağız. Yaraları saracağız, sarıyoruz. Yıkılanların yerine daha iyisiyle yenisini yapacağız, gönülleri alacağız, insanımızın önüne yeni bir gelecek, yeni bir hayat inşallah sereceğiz. Eksiklerimizi söylemek, helallik istemek bizim zafiyetimiz değil, milletimizle aramızdaki samimi muhabbetin ifadesidir. Milletimizle böyle bir gönül bağı olmayanlar, adeta deprem turisti edasıyla bölgeden gelip geçenler bu hasbi muhabbetin manasını kavrayamaz. Onun için dikkat ederseniz deprem anından beri bu kifayetsiz muhterislerin hiçbirini muhatap almadık, cevap vermeye tenezzül etmedik" dedi.
'Not ediyoruz'
Erdoğan, şu anda kendilerinin can derdinde muhalefetin ise mal derdinde olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
"Tüm vaktimizi, enerjimizi, imkanımızı milletimizi bu büyük felaketin önce yıkıntılarının, sonra yol açtığı sıkıntıların altından kurtarmak için kullandık, kullanıyoruz. Bunları yaparken söylenen her şeyi, takınılan her tutumu, oluşturulmak istenen her algıyı şimdilik, rahatsız oluyorlar gerçi ama söyleyeceğim; not ediyoruz. Vakti gelince bu notları açıklayacağız. Ama şimdi tek gündemimiz depremdir. Depremin yol açtığı acılardır. Bunların telafisidir. Kulağımızı sadece milletimize veriyoruz. Sözümüzü sadece milletimize söylüyoruz. Acımızı sadece milletimizle paylaşıyoruz. Vatandaşlarımızın tamamının mağduriyetini giderene kadar da başka gündemlerle kendimizi meşgul etmeyeceğiz. Adaylık kavgasından, bakanlık paylaşımından, koalisyon hesaplarından, birbirlerine laf yetiştirmekten ülkenin ve milletin dertleriyle dertlenmeye fırsat bulamayanları kendi sığ dünyalarıyla baş başa bırakıyoruz. Bu zor günlerde bile iç hesaplaşmadan başlarını kaldırıp ülkenin gerçek gündemine dönmeyi beceremeyenleri milletimize havale ediyoruz."
'468 bin 31 hane inşa etmeyi planlıyoruz'
Erdoğan, deprem bölgesindeki şehirlerde arama-kurtarma çalışmalarının bittiği her yerde enkaz kaldırma faaliyetlerine başladıklarını bildirerek, "Son ziyaretlerimizde binlerce iş makinesinin, kamyonun harıl harıl şehirlerimizi enkazdan temizlediğini müşahede ettik. Geçici barınma alanlarını önce çadır, ardından konteynerlerle ağırlıklı olarak dayadık, döşedik ve vatandaşlarımızı oralara taşımaya başladık. Şehir merkezlerimizdeki ticaretin devamı için geçici ticari alanlar da yapıyoruz. Güncel tespitlere göre deprem bölgesinde 392 bin 350 konut ve 75 bin 681 köy evinden oluşan toplam 468 bin 31 hane inşa etmeyi planlıyoruz. Ey muhalefet; biz dertliyiz. Bizim derdimiz var. Ama dedim ya not ediyoruz. Bütün bu işleri bitireceğiz; 1 yılımız var. Bu 1 yıl içerisinde bunları tamamıyla inşa edeceğiz, ihya edeceğiz ve benim vatandaşım köy evinde hem evine yerleşecek yanında ahırı olacak ve buralarda da bir taraftan işini gücünü inşallah yürütecek" diye konuştu.
'Güvenlik konusunda sıkıntı yaşanmadı'
Erdoğan, depremde hayatını kaybeden vatandaşların yakınlarına acil ihtiyaçları için 100’er bin lira ödediklerini ifade ederek, "İlk ve orta dereceli okullarımızın açılışlarını illerin şartlarına göre ayrı ayrı belirlenecek tarihlere kadar erteledik. Diğer illere naklini talep eden öğrencilerimize kolaylık gösteriyor; çadır kentlerde de ve konteyner kentlerde de eğitim öğretim imkanı sağlıyoruz. Her birinin inşasını büyük mücadelelerle gerçekleştirdiğimiz şehir hastanelerimiz, okullarımızın önemli bir kısmı, üniversitelerimiz, yurtlarımız, spor salonlarımız bu felakette depremzedelerimizin en önemli sığınma yerleri, afet yönetimlerinin de lojistik merkezleri oldu. Sağlık hizmetlerinin kesintisiz yürümesi için bölgedeki ve yakın çevresindeki hastanelerimizi pek çok geçici sağlık merkeziyle tahkim ettik. Güvenlik konusunda ilk günlerdeki istisnai birkaç hadise dışında kayda değer herhangi bir sıkıntı yaşanmadı" dedi.
'Afet yeniden imar fonu kuruyoruz'
Erdoğan, deprem bölgesindeki vatandaşların vergiden sigortaya, banka borcundan kredi ödemesine kadar pek çok yükümlülüğünü ertelediklerini belirterek, "Özel kredi destekleri yanında depremin ülke ekonomisine etkisini azaltacak ilave kaynakları devreye soktuk. Sadece kamu bankalarımızın bölgeye destekleri 80 milyar lirayı buldu. Çiftçilerimizin yıl içinde dağılan destekleme ödemelerini hızla ve nakdi olarak yapıyor, hayvan kayıplarını telafi ediyoruz. Esnafımızı, küçük ve orta boy işletmelerimizi, istihdama büyük katkıda bulunan fabrikalarımızı hızla ekonomimize kazandırmak için gereken tüm araçları devreye alıyoruz. Deprem sonrası şehirlerimizin hızla ayağa kalkabilmesi, bunu temin için Afet Yeniden İmar Fonu kuruyoruz. Şeffaf bir yönetimle işleyecek bu fon afetler için uzun vadeli kaynak sağlayarak bütçe üzerindeki yükü azaltacaklardır. Son olarak, deprem bölgesindeki yıkık, yıkılacak, ağır hasarlı, orta hasarlı tüm binalardaki abonelerin 6 Şubat tarihi itibarıyla geçmişe dönük tüm elektrik ve doğal gaz borçlarını siliyoruz. Depremin en yıkıcı etkilerinin görüldüğü Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Hatay illerinin tamamıyla, Gaziantep'in İslahiye ve Nurdağı ilçelerindeki elektrik ve doğal gaz faturalarının tanzim ve tahsilini 3 ay süreyle erteliyoruz" ifadelerini kullandı.
'Hesabını sormak üzere kayıtlarımıza aldık'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, afet riski ve acil durum yönetimi bakımından, Türkiye'nin 20 yıl öncesiyle bugünkü fotoğrafı arasındaki farkın akıl ve vicdan sahibi herkes için gayet açık olduğunu belirterek, "Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerji ve sosyal desteklere kadar her alanda ülkemize yaptığımız tüm hizmetler aynı zamanda bugünler için bir hazırlıktır. Türkiye'de 'Bütünleşik Afet Yönetimi' dediğimiz önceliği kriz yönetimden risk yönetime veren anlayışla AFAD başkanlığını 2009'da kuran biziz. Gerek AFAD'ın gerek çok sayıda sivil toplum kuruluşumuzun ülkemizde ve dünyadaki pek çok afette insani krizde gösterdiği başarılı çalışmayı yakından takip ettik. Bu vesileyle deprem bölgesinde takdire şayan çalışmalar yürüten sivil yardım kuruluşlarına yapılan hakaretleri de asla unutmadığımızı, ileride hesabını sormak üzere kayıtlarımıza aldığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Yapılan her iş önemlidir. Ama son depremler ışığında daha fazlasına ihtiyacımız olduğu da bir gerçektir. Hem felaket öncesi hazırlıkları hem de felaket sonrası ortaya çıkacak maddi manevi mağduriyetleri vatandaş merkezli bir anlayışla yönetmemizi sağlayacak yeni bir vizyona ihtiyacımız var" dedi.
'Polemik malzemesi yapılmasına karşıyız'
Türkiye'nin deprem ve diğer tabii felaketlerle iç içe yaşadığı gerçeğini unutmadan, 'coğrafya kaderdir' tespitini körü körüne bir kabulleniş olarak değil daha güçlü bir mücadelenin çıkış noktası haline getirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Esasen ülke ve millet olarak bizi hayallerimizden, hedeflerimizden, yolumuzdan alıkoyacak engellerin tamamını ister tabii felaket olsun, ister siyasi, ekonomik, sosyal risk olsun bir afet olarak görmemiz gerekiyor. Devletimizin bekasıyla birlikte vatandaşımızın bekasını da gözeten ve önceleyen yeni bir stratejik ortak akıl oluşturmak istiyoruz. Günlük siyasetle, seçimle ilgisi olmayan bu konunun polemik malzemesi yapılmasına kesinlikle karşıyız. Ülkemizin deprem, sel, heyelan, kuraklık, orman yangını, maden kazası gibi bu başlıklardaki öncelikli ve potansiyel risk alanlarını belirliyoruz. Başka hiçbir ölçüye bakmaksızın kendi alanındaki yetkin bilim insanlarımızı ve teknik kadrolarımızı yabancı uzmanlarla destekleyecek bu çalışmaya inşallah cuma günü bir araya gelerek devam edeceğiz. Böylece Türkiye için bir ulusal risk kalkanı modeli oluşturmayı, şehirlerimizi depreme dirençli yerler haline getirmeyi planlıyoruz. Bundan sonra yapılacak tüm çalışmalar bu modelin tamamlayıcısı olarak tasarlanacak ve uygulanacaktır" diye konuştu.
'Bunları depremi falan görmüyorlar'
Erdoğan, bir süredir farklı alanlarda zaten devam ettirdikleri çalışmaları, açıkladıkları modelle bütüncül bir yapıya kavuşturmuş olacaklarını bildirerek, "Hiç şüphesiz bu sürecin en önemli konu başlığını şehirlerimizdeki depreme dayanıksız mesken stokunun hızla dönüştürülmesi teşkil edecektir. Bizim son 20 yılda sadece kentsel dönüşüm projeleriyle, TOKİ yatırımlarıyla gerçekleştirdiğimiz güvenli konut seferberliği ülkemizde başlı başına bir devirdir. Şu anda İstanbul'da 93 bin konutun dönüşümü sürüyor. Ancak bu hayırlı ve hayati gayretimizin her adımında yaşadığımız zorlukları, önümüze çıkartılan siyasi ve onun bir parçası haline dönüşen hukuki engelleri en iyi sizler biliyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan daha sonra muhalefet liderlerinin kentsel dönüşüm süreciyle ilgili geçmişteki görüntülerini izleterek, "Bu görüntülerin arkasında fazla söze hacet var mı? İzlediniz; Bay bay Kemal kentsel dönüşüme karşı. Aynı şekilde yanındaki hanımefendi karşı. Beykoz'a gidiyor, vatandaşı toplayıp orada kentsel dönüşüme karşı olduklarını söylüyor. Buyurun, işte netice bu. Hadi bakalım şimdi bu neticenin altından kalk. Ama Erdoğan kalkıp Çamlıca Camii’nin altında Burhaniye'de vatandaşa diyor ki; 'Bak yarın Allah göstermesin istemediğimiz bir durumla karşı karşıya kalırız, kime gidip hesap soracaksınız; bana. Onun için gelin yardımcı olun bize. Bir an önce şuraları boşaltalım ve burada dört dörtlük güzel binalar yapalım'. Şimdi buyurun gidin Küplücü'ye, orada yaptığımız o kentsel dönüşümle ilgili o binaları bir görün. Nasıl binalar yapıldı; zemin artı 3, bilemedin zemin artı 4. Yani eğer ta başında önümüzü açsaydılar şimdi oralar tamamıyla bitmiş olacaktı. Ama ne bu ana muhalefet ne bu yavru muhalefetler bunlar kentsel dönüşüm ve değişimden anlamaz. Bunların böyle bir derdi yok. Bunlar depremi falan görmüyorlar, göremiyorlar" dedi.