Dünyada deprem hazırlığı belediyelerin işi: İBB ise bakanlığı bekliyor

San Francisco’dan Tokyo’ya birçok dünya kenti depremle mücadeleyi yerel yönetimlerin sorumluluğunda yürütüyor. Belediyeler, binaları güçlendiriyor, halkı bilinçlendiriyor, süreci baştan sona yönetiyor. Ancak İstanbul’da tablo tam tersi. Sorumluluk büyük ölçüde merkezi yönetime bırakılmış durumda. Yerel seçimlerde 100 bin konut vaadi sunan İBB, 5 yılda sadece 6 bin konutun dönüşümünü başlatabildi.

Merve Safa Akıntürk
İstanbul’da yaklaşık 7.5 milyon bağımsız birim bulunmasına rağmen, İBB bugüne kadar sadece 35 bin binayı tarayabildi.

Deprem riski, dünya genelinde büyük şehirlerin en önemli gündem maddelerinden biri. San Francisco’dan Tokyo’ya, Lizbon’dan Şili’ye kadar birçok kent, olası depremlere karşı kapsamlı ve uzun vadeli planlarla halkın can güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Bu planların ortak noktası ise sürecin yerel yönetimler tarafından yürütülmesi. Ancak Türkiye'nin en büyük ve en riskli kenti olan İstanbul’da durum farklı. Deprem gerçeğiyle yüzleşmesi gereken İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bu sorumluluğu adeta merkezi yönetime devretmiş durumda.

DÜNYADAN ÖRNEKLER: BELEDİYELER BAŞROLDE

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na göre, San Francisco’da 2043 yılına kadar büyük bir depremin meydana gelme olasılığı yüzde 72. Bu risk doğrultusunda San Francisco Belediyesi, 2012 yılında “Deprem Güvenliği Uygulama Programı”nı devreye aldı. Program kapsamında, riskli ahşap yapılar zorunlu olarak güçlendirilirken, kamu binaları yenilendi, halk ise bilinçlendirme kampanyalarıyla sürece dahil edildi. Tüm bu adımlar yerel yönetim öncülüğünde ve denetiminde gerçekleşti.

Benzer bir tablo Lizbon’da da görülüyor. Geçtiğimiz yıl şubat ayında yaşanan 4,8 büyüklüğündeki depremin ardından Lizbon Belediyesi, kentteki tüm binaları tek tek incelemeye başladı. 700 mühendise depreme dayanıklılık eğitimi verilirken, hiçbir adım merkezi yönetime bırakılmadı.

Depremin hayatın olağan bir parçası olduğu Japonya’nın başkenti Tokyo’da ise yerel yönetim, sadece denetimle yetinmiyor, vatandaşlara maddi destek de sağlıyor. Evlerin güçlendirilmesi teşvik edilirken, okullar ve hastaneler gibi kritik binaların onarımı da belediyenin katkısıyla yapılıyor. Ayrıca Tokyo’da binaların bir “son kullanma tarihi” var; bu süre dolmadan iki yıl önce belediye resmi bir yazıyla bina sahiplerini ya güçlendirmeye ya da yıkıma yönlendiriyor.

İSTANBUL’DA TABLO TERSİNE DÖNMÜŞ DURUMDA

İstanbul’da ise geçtiğimiz hafta yaşanan depremin ardından sahaya inen yine belediye değil, bakanlık oldu. İstanbul’da yaklaşık 7.5 milyon bağımsız birim bulunmasına rağmen, İBB bugüne kadar sadece 35 bin binayı tarayabildi. 2019 yerel seçimlerinde verilen “100 bin konut dönüşecek” vaadi ise kâğıt üzerinde kaldı. Beş yıl sonunda sadece yaklaşık 6 bin konutun dönüşüm süreci başlatılabildi. Bu da vaatlerin yalnızca yüzde 6’sının hayata geçebildiğini gösteriyor.

Daha da çarpıcı olan, kentsel dönüşüm için ayrılan bütçedeki kesinti. 2019’da yüzde 5,5 olan bu oran, 2024 itibarıyla yüzde 0,89’a kadar düştü. “İstanbul Hazır” gibi dijital sistem projeleri unutulurken, afet sonrası toplanma alanı olarak her mahalleye yer tahsis edileceği sözü de yerine getirilmedi. Bugün 961 mahallesi bulunan İstanbul’da, bu alt yapı hâlâ yok denecek kadar yetersiz. Bazı parklara asılan tabelalar ise neredeyse tek somut adım olarak kaldı.

BOŞLUĞU BAKANLIK DOLDURDU

İBB’nin çekildiği alanı ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı doldurdu. 6 Şubat depremlerinin ardından geçen iki yılda, etkilenen 11 ilde 200 bin konut inşa edildi. Bakanlık toplamda 600 bin konutluk bir projeyi yürürlüğe koyarak, benzer bir dönüşümün İstanbul’da da mümkün olduğunu gösterdi. Ancak yerel yönetim sorumluluğu üzerine almadığı için süreç tıkanıyor.