Geri adım yok

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fırat Kalkanı operasyonuyla Türkiye’nin bölgede var olduğunu gösterdiğini belirterek, “Buradan geri adım atma şansımız yok. Eğer geri adım atarsak oralara DAİŞ, PKK, YPG, PYD gibi terör örgütleri yerleşir” dedi. Erdoğan, benzer risklerin Irak için de söz konusu olduğunu belirterek, Musul’un güvenliği için Cerablus benzeri bir operasyonu işaret etti.

Yeni Şafak Özlem Albayrak

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyindeki operasyonlardan geri adımın söz konusu olmadığını, aksi takdirde terör örgütlerinin yeniden bölgeye yerleşebileceğini söyledi.

Cerablus'ta atılan adımlar güneye doğru gidiliyor. Münbiç'e doğru, ayrıca El Rai'de (Çobanbey) de şu anda mesafe alındı. Orada batı ile doğu birleştirilmiş durumda. Oradaki ılımlı muhalif gruplarla, askerimizin verdiği lojistik destek sayesinde önemli neticeler alındı. Orada birincisi tabii ki El Bab meselesi var. İkinci olarak da Münbiç'te bize baştan verdikleri söz. Gerçekten doğuya çekildiklerinde bizim açımızdan bir mesele kalmaz.

SIKINTI HALEP'TE

Son yapılan operasyonlarla, Suriye'nin kuzeyinde yaşayan halka da bir özgüven geldi. Şu anda tek sıkıntılı yer Halep. Halep'teki sıkıntıyla ilgili olarak da gerek Obama gerek Putin ile görüşmelerimizi yaptık. Dışişleri bakanlarımız üçlü olarak görüşmeleri yapacaklar ve inşallan bayram öncesinde orada ateşkesi sağlamayı ümit ediyoruz. Putin, 2-3 gün içinde bu konuda bir çözüme ulaşılabileceğinden söz etti.

ASKERE ÖZGÜVEN GELDİ

Son zamandaki operasyonlarda, gerek DAİŞ gerek PKK, PYD, YPG, FETÖ karşısında bütün güvenlik güçlerimiz mücadeleyi sürdürüyor. Bazı dostlar bize 'Neden bu kadar cephe açıyoruz?' diyorlar. Türkiye'nin güvenlik güçleri bütün bu cephelerin hepsinde gereken mücadeleyi verebilecek güce ve kararlılığa sahip. 15 Temmuz sürecinde tutuklamalar da oldu ama netice itibarıyla, ordumuz daha güçlü hale geldi. En azından askerimize özgüven geldi. Cerablus operasyonu, kararlılığımızın en önemli ifadesiydi. Bunu da başarılı şekilde askeri birliklerimiz gerçekleştirdi.

Suriye'de bir güvenli bölgeyi kendi imkanlarımızla oluşturduk gibi bir durum mu söz konusu?

Son 11-12 günlük operasyonlar için biz ılımlı muhalifleri eğit-donat kapsamında yetiştirmiştik. İlk etapta yaklaşık 1000, daha sonra bunu 1400'e çıkarmak suretiyle topraklarımızdan Cerablus'un biraz daha batısına soktuk. Tabi onlara bizim obüslerimizle de gerekli desteği verdik. Talep ettiğimiz de tabii ki koalisyon güçleri de gereken desteği sağladı. Böylece çok kısa sürede Cerablus alındı ve DAİŞ çekilmek zorunda bırakıldı.

OBAMA'YA MÜNBİÇ TEKLİFİ

Aslında biz Münbiç konusunda da daha önce Obama'ya bir teklifte bulunmuştuk. Görüşmemizde, 'Münbiç kesinlikle Araplarındır, oraya PYD, YPG falan gelmeyecek' demişti. Nitekim Münbiç'te yaşayan Araplar'ın oranı yüzde 90-95. Ama buna rağmen, oradan PYD'lileri yukarıya çıkarmak istediler. Biz ise kendisine tam aksine tersten gidip yukarıdan inmeyi teklif etmiştik. 'Bu 2-3 ay sürer' diyerek teklifimize yanaşmamışlardı. Halbuki o işi birlikte yapsaydık, hayat çok daha önce normale dönerdi.

Cerablus'u terk etmek zorunda kalan DAİŞ, Bab'a gidiyor. DAİŞ'in tabii en önemli merkezi de Rakka. Obama, özellikle Rakka konusunda beraber bir şeyler yapmak istiyor. Biz de bu noktada bizim açımızdan bir sıkıntı olmayacağını belirttik. 'Askerlerimiz biraraya gelsinler, görüşsünler, ne gerekiyorsa bu yapılır' dedik.

Alınan yerlerde mülteciler için bir kamp mı oluşturulacak?

Kast ettiğim kamp değil. Güvenli bölgenin oluşturulması halinde, alt yapısı da dahil olmak üzere orada mültecilerin pekala yerleşebilecekleri konutlar yapabileceğimizi söylüyorum. Benzer yerleşimlerin, güneyimizde de söz konusu olabileceğini söylüyorum.

BAYRAM ÖNCESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Sınırımız içinde mi?

Evet, bizim sınırlarımız içerisinde de böyle bir şey düşünülebilir.

Bizim tarafta zaten TOKİ'nin satılmamış evleri var. İmkan dahilinde, belki onlardan da yararlanılabilir.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2016/09/07/02/16/resized_5fa4b-c5bba8d4ucak.jpg

Halep'te sıkıntıdan söz ettiniz...

Halep'te ciddi sıkıntı olduğu doğru. Halep'te çok acımasız bir saldırı, bir kuşatma var. Ateşkesin sağlanması, yardımların ulaştırılması için çalışıyoruz. Çin'de Sayın Putin'e gerekenleri söyledik. 'Şu ateşkesi bir an önce sağlayalım' dedik. Bundan sonraki süreç biraz da bizim Mevlüt Bey, (Çavuşoğlu) Kery ve Lavrov arasındaki görüşmelere bağlı. Temennim, görüşmelerden bir an önce netice elde edilmesi. Gerekirse Putin'i olsun, Obama'yı olsun, biz de arayacağız kendilerini. Halep'te bayram öncesinde ateşkesin sağlanması, bu insanların huzur içerisinde bayrama girebilmeleri için çalışıyoruz.

GAZİANTEP FİTİLİ ATEŞLEDİ

Türk askerinin Rakka'ya doğru gitmesi söz konusu mu? Ayrıca 15 Temmuz öncesinde TSK'nın Suriye'ye girme konusunda isteksiz olduğu söylentileri var...

Bunu, bölgedeki koalisyon güçleri ile olan hassasiyetler başta olmak üzere bölgesel faktörlere bağlamak daha doğru olur. Gaziantep'teki saldırının ardından, 'Daha bekleyemeyiz, adımı atalım" dedik. Zaten ön hazırlıklarımız vardı. Oraya harekatı başlatmış olduk.

BİZ ARTIK BÖLGEDE VARIZ

Türkiye'nin Rakka konusunda bir rolü olacak mı?

Bu, ABD ile görüştüğümüz konulardan biri. Neler yapılabileceği, görüşmeler neticesinde netleşecek. Ancak, biz artık bölgede var olduğumuzu göstermek durumundayız. Buradan bizim geri adım atma şansımız yok. Eğer geri adım atarsak, oralara DAİŞ, PKK, PYD, YPG gibi terör örgütleri yerleşir. Benzer riskler Irak için de söz konusu. Orada da görüyorsunuz, PKK kendine yer edinmeye çalışıyor. Musul, Musul'un kuzeyinde Telafer, Telafer'de Türkmenler var. Yarın orada ne olacağı belli değil. Türkmenleri orada tamamen bitirmeye kalkabilirler. Bir taraftan Başika kampımız da orada. Aynı şekilde Barzani'nin bizlerle olan münasebeti, 'Dayanışma içinde olalım, bizi orada yalnız bırakmayın' gibi yaklaşımları var. Dolayısıyla oraların güvenliği ile ilgili olarak da her şeyi gözden geçirmemiz gerekiyor. Rakka'da ABD'nin tavrı belirleyici olacak...

Yarışa girmem

Bazı siyasilerin eski günlere dönme hasretinde olduklarından, sizin de bundan üzüntü duyduğunuzdan bahsettiniz. CHP fabrika ayarlarına geri mi dönüyor?

Üzgünüm, üzülüyorum. Çünkü bir Cumhurbaşkanı olarak aslında bu tür karşılıklı bir yarışa girmek istemiyorum. Biliyorsunuz beyefendi (Kemal Kılıçdaroğlu) Yenikapı'ya gelmek istemiyordu. Arkadaşlar devreye girdiler. Bize gelenler oldu. 'Güzel bir fırsat yakalandı' denildi. Ben de kendisine yazılı olarak davetimi gönderdim. Buna rağmen o açıklamayı yaptı. Daha sonra gerek kendi partisinden gerekse dışardan zannediyorum kendisini aradılar. Sayın Başbakan da aradı. Ondan sonra geleceğini bildirdiler. O şekilde Yenikapı'ya geldi. Sayın Bahçeli davetimiz üzerine hiç tereddütsüz Yenikapı'ya geleceğini bildirdi ve geldi. Orada yapılan konuşmalardan rahatsız olmadık. Konuşmalar da geneli itibariyle toparlayıcı idi. Ardından adli yılın açılışı vardı. Barolar Birliği oylama yapmış. Metin Bey (Feyzioğlu) arzuluydu. 2'ye 8 oylama sonucu ile olumsuz bakmışlar. Tabii arkadan Sayın Kılıçdaroğlu da davete 'Hayır' dedi. Fakat yaptığı benzetmeler hiç hoş değildi. 'Yargının bağımsızlığına ters düşer' dedi. Nasıl ters düşüyorsa? Burası partinin genel merkezi değil ki! Biz burayı yaparken bir şeyi düşünerek yaptık. Nedir o? O gün yargı mensupları 1.600 kişi geldiler ve hepsi de çok çok memnun oldular. Sayın Bahçeli de memnun oldu. Biz, ana muhalefetin oraya gelmeyişini anlamakta zorlanıyoruz.

Efkan Bey bizim yol arkadaşımız

15 Temmuz sonrasında “Dere geçerken at değiştirilmez" demiştiniz. Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı ile ilgili güvensizlik gibi de algılandı. O dönem kapandı mı?

MİT olsun, Genelkurmay olsun, devlet yönetiminde insan kolay yetişmiyor. Hele hele öyle makamlar var ki bu makamlar sır makamlarıdır. Buralara adam yetiştirmede ciddi sıkıntılar çekersiniz. Maalesef bazı çevreler gerek asker gerekse MİT noktasında sürekli bu tür meseleleri kaşıyorlar. Ülkemiz hassas bir dönemden geçerken, böyle yapılması doğru bir şey değil. Bu konuda daha sağlam durmamız yazım. Süreci bu şekilde devam ettirmemizin gereğine inanıyorum.

AT İZİ İT İZİNE KARIŞMIŞ DURUMDA

Efkan Ala'nın istifası kabine değişikliğinin ilk adımı mı?

Efkan Bey benim müsteşarımdı. Milletvekili olmadan bakan yaptığım bir arkadaş. Kabiliyetleri olan bir arkadaşımız. Son hassas dönemdeki gelişmeler sebebi ile Sayın Başbakan'la bir değerlendirme yaptık. Böyle bir şeyin olmasının uygun olacağını söylediği için 'Madem böyle düşünüyorsunuz, hayırlı olsun' dedik. Ama Efkan Bey, bizim yol arkadaşımız, dava arkadaşımız. Bundan sonra da kendisinden aynen istifade etmeye devam edeceğiz.

FETÖ ile mücadele çerçevesinde ihraç edilenleri kriptoların seçtiği, asıl kriptoların ise halen görevde durduğu, yanlış insanların

gönderildiği söyleniyor...

Bunu söyleyenler kendilerine göre doğru da söyleyebilirler. Ama şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. 'Ben bir şey atayım da nasılsa tutar' diyenler var. Bazıları böyle yapıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Bu tür yanlışlıklardan uzak durmak lazım.

O İDDİANAMEYİ DUYMADIM

İzmir'de yürüyen FETÖ soruşturması var. Savcı Zafer Dur'un hazırladığı iddianamede, 'Sizin Başbakanlığınız döneminde ameliyata gireceğiniz zaman MİT Müsteşarı Hakan Fidan, o hastanenin cemaate ait olduğunu öğreniyor ve size bilgi veriyor, orada ameliyat olmanızı önlüyor.' Doğru mudur bu?

Az önce söyledim ya, bu da koskoca bir yalan işte. Hiç alakası yok. Ben zaten, “Devlet hastanesinde ameliyat olurum" demiştim. Nitekim o ameliyatımı da Pendik Devlet Hastanesi'nde oldum. Bahsettiğiniz iddianameyi duymadım.

Vize muafiyeti bu yıl hallolur

Alman basınında, 'Erdoğan, Merkel'e diz çöktürdü' diye başlıklar atıldı... Avrupa basınında, Türkiye'nin mültecileri kullanarak Avrupa'ya şantaj yaptığını ileri sürenler de var...

Bizim mülteciler için neler yaptığımız ortada. Onları niye kullanalım ki? Öyle bir tavrımız olsa, 60 bin mülteciyi Edirne'den geri çevirmezdik. Dolayısıyla bu konuda asla bir şantaj da söz konusu değil. Alman basınına atfen aktardığınız o ifadeyi de yakışıksız buluyorum. Ne benim diz çöktürmeye ihtiyacım var, ne de Merkel'in diz çökmeye. Kendi Şansölyeleri hakkında o denli yakışıksız ifadeler kullananlar, aslında kendi kendi seviyesizliklerini gösteriyorlar.

Vize muafiyeti konusunda bir ilerleme var mı?

Merkel, tutumunu bayağı gözden geçirmiş. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sayın Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Sayın Juncker ile yaptığımız görüşmede de onların çok daha olumlu noktaya geldiklerini gördüm. Mesela onlar, '1 Ekim'de şöyle şöyle yapsak da daha sonraya diğerlerini yetiştirsek' dedi. Biz de, 'Bunu yapacaksanız 1 Ekim itibari ile vize işini eş zamanlı olarak yapacağız. Geri kabul anlaşması ile bunu yapacağız diyorsanız, onu yapacağız' dedik. Vize muafiyeti ile ilgili geri kabulle alakalı yakın markajdalar. Biraz sarksa bile bu yıl içinde biter diye düşünüyorum.

ABD ile ilişkilerde FETÖ belirleyici

Zirvedeki görüşmeleriniz arasında Türkiye bakımından en somut sonucu, sizin ve ülkemizin beklentilerini karşılaması bakımından hangi görüşmeydi?

Şunu kabul etmek lazım. Yani siyasette, maalesef matematiğinde sıkıntı var. Yani, hiçbir zaman 2 kere 2, 4 olmuyor. Bu gelişmelerde de bunu hep böyle görüyoruz. Şu anda Rusya ile olan ilişkilerimizde ekonomik olarak çok daha isabetli adımlar atabileceğimize inanıyorum. Bu konuda onlar da kararlı.

ABD'ye gelince, zaten önümüzde bir BM Genel Kurulu var, ardından seçimler var. Seçim şunu getirir, bunu getirir noktasında değiliz. Ama bir stratejik ortak olarak kendileriyle çalışmalarımızı bugüne kadar nasıl sürdürdüysek, seçimden sonraki neticeye göre tabi yine bizler de adımlarımızı ona göre atacağız ve geliştireceğiz. Orada belirleyici olan, belki de en önemli olan konulardan biri, tabii ki FETÖ meselesidir. Zaten ayın 18'inde BM Genel Kurulu başlıyor, ona gideceğiz. Orada yine bazı görüşmeleri süratlendirerek inşallah sizlerin de lojistik desteğiyle Amerika'daki FETÖ'yü çökertmeniz lazım.

G20'deki son aile fotoğrafı sosyal medyada çok konuşuldu.

Yanlış yorumlayanlar olabilir tabii ama doğrusu şu: Bizim aslında hepsiyle muhabbetimiz gayet iyi.

PYD konusunda ABD'nin tutumunda bir değişiklik var mı?

En azından sağda da, solda da, yani her iki bölümde de, şu anda Türkiye'ye bir müdahale söz konusu değil. Biz şu anda El Rai'de de rahat çalıştık, Cerablus'ta da rahat çalıştık, çalışıyoruz. Mesela 95-40 kilometre veya 95 kilometre olayını Sayın Obama ile beraber olgunlaştırmıştık. Antalya'daki G20 Zirvesi sırasında. Haritalarla geldi, açtı ama daha sonra iş tam aksine, tersine döndü. Şimdi ise en azından uygulamada durum çok farklı.

BM'de uçuşa yasak bölge kararı çıkabilir mi?

BM Güvenlik Konseyi'nden öyle bir karar çıkacağına ihtimal vermiyorum.