İsrail’in yoğun saldırılarıyla yerle bir edilen Gazze’de siviller, yıkımın ortasında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Rimal bölgesinde yer alan ve bir zamanlar eğitim veren Selahaddin Ortaokulu, bugün Gazze’nin en büyük mülteci barınaklarından birine dönüşmüş durumda. Yaklaşık 25 metrekarelik odalarda birden fazla aile, kumaş perdelerle ayrılmış alanlarda sessizce yaşamaya çalışıyor. Gazze’ye ilişkin bu tespitler Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın (YTB) Her Boydan dergisinde Filistinli hukukçu ve yazar İbrahim Almadani’nin kaleminden. Kadınlar, savaş koşullarında ev işlerinin tüm yükünü omuzlarında taşıyor. Ekmek yapmak, çamaşır yıkamak, ateş yakmak, su taşımak gibi görevler, günlük hayatın en temel parçaları haline gelmiş durumda. Çocuklar ise her sabah uzun yemek kuyruklarına giriyor, ardından isimlerinin bedenlerine yazıldığı kıyafetlerle odun toplamaya çıkıyor.
BİR EŞARPTAN İKİ PANTALON
Barınaktaki bir kadın, toplu şekilde ekmek hazırlayan diğer kadınlara şöyle sesleniyor: “Hiçbir ölüm şekli bize yabancı değil artık. Kansız ölüm, enkaz altında boğulma… Dünya izliyor, yöneticiler kınıyor, biz dua ediyoruz.” Kısa süre sonra bu sessizliği, doğum sancısı içinde kıvranan bir kadının iniltisi bölüyor. Hastanelerin tamamen yıkıldığı bölgede, doğum diğer kadınlar tarafından gerçekleştiriliyor. Tıbbi destek olmadan doğan bebek, şehit düşen bir babanın ardından kalan tek hatıra oluyor. Bebeğin büyükannesi, gözyaşları içinde “Bu benim ikinci şehit oğlum” diyor. Enkaz altından çıkarılan kıyafetler onarılıyor, eski başörtüleri çocuklar için pantolona dönüştürülüyor. Akşamları insanlar okul avlusunda toplanıyor, sessizce birbirlerine bakıyor ve gökyüzüne dua gönderiyor.