15 Temmuz Derneği’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle hazırladığı “3. On5Sıfır7 Film Haftası” düzenlenen açılışla başladı. Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirilen galada, Sadyk Sher-Niyaz’ın Kurmancan Datka filmi gösterildi. Çok sayıda ülkenin sinemasından “Darbe”, “Direniş” ve “Özgürlük” temalı filmlerin gösterileceği etkinlik, 15 Temmuz’a kadar sürecek. Filmler, Atlas 1948 Sineması, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi ve Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde gösterilecek. Film Haftası’nın onur konuklarından olan Azerbaycanlı yönetmen Elhan Caferov’un “Eksik Hatıralar” filmi de gösterimde olan filmlerden. Gala öncesi bir araya geldiğimiz yönetmenle savaş filmlerini, izleyicideki etkisini, sanatçıların üstüne düşen görevi ve 15 Temmuz’u konuştuk.
FİLM HAFTASI MOTİVE EDİYOR
15 Temmuz darbe girişimi ve film haftası üzerine değerlendirme yapan Caferov, ortak tarihi köklerin ve milli değerlerin tanıtılmasının önemli olduğuna işaret etti. Yönetmen “Türk milletinin bu imtihandan galip çıkması sevindiricidir. Bu olay diğer Türk devletlerine örnek olmuş ve milli özgürlük yolunda verilen her gerçek savaşın zaferle sonuçlanacağını ispatlamıştır. Film haftasının düzenlenmesi Türk ruhunu yansıtan eserler ortaya çıkarmaya, değişen dünyada birlikte çalışmaya, daha güçlü ve daha anlamlı olmaya motive ediyor” diye konuştu.
SİNEMA DİLİ MÜCADELEDE ETKİLİ
Azerbaycan’ın darbe ve savaş tecrübelerinden çeşitli filmler yaptıklarından bahseden yönetmen, bağımsızlık kazandıktan sonra sinema alanında özgürleştiklerini de ifade etti. Türklerdeki özgürlük arzusunun yüksek olduğuna dikkat çeken Caferov şu cümleleri kurdu: “Azerbaycan tarihi savaşlar ve darbelerle dolu. Özgürlük arzusu, halkımızın temel hafızasına sinmiş olan Türklük’ten gelmektedir. Birinci Karabağ Savaşı'nda kaybedilen toprakların geri alınması için verilen mücadele, sinema diliyle defalarca filme alındı. İkinci Karabağ Savaşı Azerbaycan'ın zaferiyle sona erdi. Bu zaferde aynı konuda çekilen yerli filmlerin payının büyük olduğunu düşünüyorum. Bu olaylar, sinemacının insan düşüncesi üzerindeki etkisinin kanıtıdır.”
GENÇLERE FİLMLERİMİZLE ULAŞTIK
Ülkelerinin yaşadığı savaş, darbe ve politik sıkıntıları gençlere aktarmak için sinemayı kullandıklarını söyleyen yönetmen, bu sayede dikkatlerini çektiklerini ve zafere ikna ettiklerini söyledi: “Bağımsızlık kazandıktan sonra Sovyetler'den kalan sistem kırıldı. Yeni bir sistem kurarken birçok engelle karşılaştık. Sinemaya yaklaşık 30 film çektik. Bunlar arasında benim Eksik Hatıralar, Dolu ve Karabağ’dır Azerbaycan adlı yarı kurmaca yarı belgesel bir filmim de var. Gençlere bu savaşları anlatmalıydık. Evet baskı var, topraklarımız elimizden alınmış ama nasıl geri alacaktık? Filmlerde savaşarak, gerçek savaşı gösterebilmeli ve onlara örnek olmalıydık. Sinemanın ilk görevi insanın ruhuna, düşüncesine, zekasına ve kalbine tesir etmek. Biz de durmadan aynı noktaya çalıştık. Düşünce ve dikkatlerini çekebildik.”
Galipseniz mesajınız coşkulu olmalı
Savaş, darbe ve özgürlük konulu yapımların sanatçılar tarafından özümsenmesi gerektiğini savunan Caferov, “Mağlubiyette sanatçının vereceği mesajlar sade, galibiyette ise daha dolu ve coşkulu olmalı. Bunların her birini sanatçı kafasında çözmeli. Zaferle bitmiş bir mücadelenin sanatçılar tarafından kabul edilmesi ve özümsenmesi gerekir. Düşünüp tartması ise sanatçılara yapması gerekenler konusunda yol gösterecektir” dedi.