Birçok medeniyetin beşiği olan Mezopotamya’da, M.Ö. 1730 yılı civarında Babilliler, yedikleri yemeklerin tariflerini çivi yazısıyla kayda geçirmişti. 1900’lü yılların başında bu tabletler Yale Üniversitesi’ne ulaştırıldı. Uzun yıllar süren titiz çeviri ve analiz çalışmalarının ardından, insanlık tarihinin bilinen en eski yemek reçeteleri ortaya çıkarıldı.
KUŞ ETLİ YEMEK VE ÇORBA TARİFLERİ
Tabletlerde etli yemekler, sebze çorbaları ve hatta börek benzeri kuş etli bir yemek tarifi yer alıyor. Ancak o dönemde miktar ve pişirme süresi gibi ayrıntılar belirtilmemişti. “Et kullanılır. Su hazırlanır. Tuz, arpa ekmeği, soğan, İran arpacığı, süt eklenir. Pırasa ve sarımsak ezilir.” gibi kısa talimatlardan oluşan bu metinler, modern araştırmacılar tarafından bilimsel yöntemlerle yeniden yorumlandı.
ANTİK LEZZETLERİN YENİDEN DOĞUŞU
Harvard Üniversitesi’nden Asurolog Gojko Barjamovic’in öncülük ettiği uluslararası ekip, bu antik tarifleri birebir uygulayarak yeniden pişirdi. “Tuh’u” adı verilen pancarlı kuzu yahnisi, günümüz Irak mutfağındaki yemeklerle şaşırtıcı benzerlikler taşıyor. Etin koyun yağıyla kavrulup pancar, kişniş, pırasa ve sarımsakla harmanlandığı bu tarif, zengin ve baharatlı bir yahni olarak tarif ediliyor.
TİCARETİN GETİRDİĞİ LEZZETLER
Tabletlerde yalnızca Babil mutfağına özgü değil, komşu kültürlerden gelen “yabancı yemekler” de yer alıyor. Örneğin “Elam çorbası” adı verilen tarifin İran kökenli olduğu biliniyor. Bu durum, Mezopotamya’nın o dönem ticaretle beslenen kültürel zenginliğini yansıtıyor. Kimyon, kişniş, soğan ve sarımsak gibi baharatların ise binlerce yıldır sofralarda değişmeden yer aldığını gösteriyor.
GÖSTERİ MUTFAĞININ İLK ÖRNEKLERİ
Bazı tariflerde, içi kuş etiyle doldurulmuş ve hamurla kaplanmış yemekler dikkat çekiyor. Bu sunum biçimi, antik çağda bile estetiğin ve gösterişli sofraların önemsendiğini ortaya koyuyor. Orta Çağ Arap mutfaklarında ve günümüz Irak dolmalarında bile bu anlayışın izleri sürüyor.
Gıda tarihçisi Nawal Nasrallah’a göre, “Irak’ta bugün neredeyse her sofrada yer alan yahni ve pilav, Babil mutfağının doğrudan mirası.” Antik çağlardan bugüne, baharatlardan pişirme tekniklerine kadar birçok unsur aynı biçimde korunmuş durumda. İnsanlık, yemeği sadece bir ihtiyaç değil, kültürel bir bağ olarak da görmüş; 4 bin yıl önceki sofraların sıcaklığı bugün hâlâ hissediliyor.