50 yıldır Arslantepe yollarında

Malatya’da bulunan Arslantepe’de uzun yıllar kazı başkanlığı yapan İtalyan Arkeolog Prof. Dr. Marcella Frangipane ile Roma’da karşılaştık ve sohbet ettik. Kendisini Malatyalı olarak tanıtan Marcella Hoca, 50 yıldır yaz aylarını Malatya’da geçiriyor. Kazıda çalışan işçilerle aile gibi olduklarını belirten Frangipane, şimdiki neslin baba ve dedeleriyle de çalıştıklarını ifade etti.

Sevda Dursun
Marcella Frangipane.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Kolezyum’da düzenlediği sema gösterisi vesilesiyle gittiğimiz Roma’da, Malatya’daki Arslantepe’de uzun yıllar kazı başkanlığı yapan İtalyan Arkeolog Prof. Dr. Marcella Frangipane ile karşılaştık. Yunus Emre Enstitüsü’ndeki mistisizm sempozyumunu ilgiyle takip eden Marcella Hoca’yla, Malatya’ya ilk gittiği günden itibaren yaşadığı önemli ayrıntıları konuştuk.

Roma La Sapienza Üniversitesi’nden Hocası Alba Palmieri başkanlığında yürütülen kazılar sırasında 1976’da ilk kez Malatya’ya gelen Frangipane, o günden itibaren bir ayağı hep Malatya’da yaşamına devam etti. Hocası Palmieri’nin genç yaşta ölümü üzerine 1990’da kazı başkanlığını devralan Marcella Hoca, emekli olduğu 2019 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Şimdi ise yine aynı üniversiteden öğrencisi Prof. Dr. Francesca Balossi Restelli kazı başkanlığını yürütüyor. Frangipane ise yine her yılın bir ayını Malatya’da geçiriyor ve kazılara danışmanlık yapıyor.

BABADAN OĞULA DEVAM EDEN SİSTEM

Arslantepe’nin çok önemli bir arkeoloji alanı olduğunu ve içinde birçok kültür barındırdığını ifade eden Marcella Hoca, daha yapılacak çok iş olduğunu belirterek şunları anlattı: “Roma’daki Sapienze Üniversitesi’nde ders vermeye devam ediyorum ama her yaz Malatya’ya gidiyorum. ‘Ben Malatyalıyım’ derim her yerde, ikinci bir evim oldu. Oradaki insanlarla aile gibi olduk. Gitmediğim zaman özlüyorum. Onlar da beni özlüyor ve bekliyorlar. Arslantepe 2021’de UNESCO dünya mirasına girdi, tüm dünya tarafından biliniyor ve çok iyi korunuyor. Ama oradaki insanların bu alana sahip çıkması ve koruması çok önemli. İşçilerimizi kazının yapıldığı Orduzu köyünden seçiyoruz. İlk yıllardan itibaren babadan oğula devam eden bir sistemimiz oldu. Arslantepe’nin 2011 yılında açık hava müzesi olarak açılışını yaptığımızda, İtalyan kazılarının da 50. yılıydı. O törende kazıların başladığı ilk günlerden itibaren oradaki çalışmaların filmini gösterdik. İşçilerle beraber izlediğimiz filmde, babalarını, dedelerini gördüler ve çok mutlu oldular. Zincirin taneleri gibi birbirine bağlı şekilde devam ediyor. Bu çok kıymetli.”

DEVLET SİSTEMİNİN BAŞLADIĞI YER

Göbeklitepe ile Arslantepe’nin kıyaslamasını yapan Frangipane, “Göbeklitepe daha eskiye tarihleniyor ama Arslantepe’nin önemi, devlet sisteminin başladığı yer olması. Mezopotamya ile aynı dönemde Anadolu’da da Arslantepe’de devlet sistemi başlıyor. Arslantepe’de bulunan saray ve 2 bin 200 mühür baskısı, burada bürokrasi ve devlet sisteminin başladığının işareti. Burada bulunan saray, şimdiye kadar dünyada bulunan ilk saray. M. Ö. 3 bin 400 yılında yapılmış. Mezopotamya’da ve Suriye’de büyük saray var ama 5 yüz sene sonraya ait. Burada tarih çok uzun. Daha çok şey çıkacak. Hitit dönemi, Demir Çağı, Roma Dönemi ve sonra da Bizans dönemi var. İtalyanca herkesin okuyabileceği bir kitapta bunları yazdım. Şimdi o kitabı Koç Üniversitesi Türkçeye tercüme ediyor. Orada bütün detaylar var” diye konuştu.

İLK BULDUĞUMUZ BAKIR KILIÇ’I HİÇ UNUTMAM