Deliler’in ruhu hiç kaybolmadı

Türk tarihinde aykırı bir yere sahip olan Deliler’in Balkan sınırlarındaki kahramanlık hikayesi “Deliler – Fatih’in Fermanı” filminde beyazperdeye aktarıldı. Oyuncu Cem Uçan, “Burada tankın önüne yatan kişiyle Filistin’de tekerlekli sandalyesinden taş atıp İsrail’e direnen kişiye baktığımızda şehadete koşma duygusu Balkanlar’dan Ortadoğu’ya bizde hep var. Siyasi olarak tartışır konuşuruz ama 15 Temmuz’da 600 sene önceki Deliler ruhunu hiç kaybetmedik” diyor.

İlker Nuri Öztürk
Türk tarihinde aykırı bir yere sahip olan Deliler’in Balkan sınırlarındaki kahramanlık hikayesi “Deliler – Fatih’in Fermanı” filminde beyazperdeye aktarıldı.

Posta güven düşmana korku salan, hayvan postları içinde dev cüsseli atlıların oluşturduğu Deliler birliğinin hayatı beyazperdeye uyarlandı. 23 Kasım’da seyirciyle buluşacak olan “Deliler – Fatih’in Fermanı”nı konuşmak için filmin yapımcı ve oyuncusu Cem Uçan ile bir araya geldik. Türkler’in savaşçı yönünü hiç kaybetmediğini belirten Uçan, “Siyasi olarak muhalefet yapılabilir, tartışır konuşuruz ama bu ülkeye en ufak bir saldırı olduğunda 80 milyon vatandaş, bir anda Deliler’e dönüşebiliyor. Bunu 15 Temmuz, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda yaşadık. Burada tankın önüne yatan kişiyle Filistin’de tekerlekli sandalyeden taş atıp İsrail’e direnen kişiye baktığımızda şehadete koşma duygusu Balkanlar’dan Ortadoğu’ya bizde hep var. Ülkenin en naif insanında bile görebiliyoruz ki 600 sene önceki Deliler ruhunu hiç kaybetmedik” diyor.

‘NE VARSA O GELİR BAŞA’

Deliler Ocağı’ndaki askerler Balkan ülkelerindeki fizik ve zeka olarak özel çocuklar arasından seçiliyor. Balkan sınırlarında görev alıyorlar. Deliler sadece savaşmak için değil, ordu seferde olmadığı sırada istihbaratı sağlamak, gözlem yapmak, bilgileri raporlamak için de eğitiliyor. Deliler sefer zamanıysa ordunun en ön safında yer alıyorlar. Bosna Sancak Beyliği’ne bağlı bir birlik olan askerlerin Boşnak, Arnavut, Makedonlar’dan oluştuğunu hatırlatan Uçan, Deliler’i şöyle anlatıyor: “Allah’a bağlı dindar insanlar. Sancaklarında ‘Ne varsa o gelir başa’ yazıyor. Allah bizim kaderimize ne yazdıysa o olur deyip korkusuzca yaşıyorlar. Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Ali’nin cesaretini kendilerine düstur ediniyorlar. ‘Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler’ atasözü de buradan geliyor.

Rambo’yu çkovdular

Filmlerin toplumların bilinçaltına olan etkisine değinen Uçan, “Bizim kafadan uydurulmuş Batman, Süperman, Örümcek Adamlarımız yok. Kahramanlarımızın hepsi tarihi gerçek kişilere dayanıyor. Onların yaptığı işlerin aynısını görüntü olarak da yakalamak istedik. Amerika’nın Rambo gibi Vietnam Savaşı filmleri beni öyle bir etkilemişti ki Sultanahmet’te gördüğüm her çekik gözlüyü cani zannedip nefretle bakıyordum. Aslında Amerika’nın Vietnam’ı istila ettiğini ve sonunda prinç sopalarıyla direnen insanların kazandığını çok sonra öğreniyorsunuz” diyor.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2018/11/17/12/57/resized_ae540-8ee0ce3ccemucan4.jpg

‘ÇAKMA’SI YAPILAN TEK ORDU

Deliler’in kılık kıyafeti bundan daha marjinal olduğunu söyleyen Uçan, “Ülkeler bu birlikten hem korkuyor hem de örnek oluyordu. Bugünün moda tabiriyle ‘çakma’sı yapılan ilk askeri birliktir. Polonyalılar benzer kıyafetler giyip öyle savaşıyorlar. İnanılmaz bir cesaretle saldırıyorlar. Düşmana korku salıyorlar. Yabancılar onların insan olmadığına inanıyor. Yalın el bize koşan canavarlar, üstlerinde hayvan postları olan iri yarı yaratıklar olarak anlatıyorlar. Türkler’in bu yüzünü sadece düşmana göstermişiz” diyor.

FATİH SADE GİYİNEN BİR DERVİŞTİ

Sekiz yıllık bir çalışmanın ürünü olan filmin çekimleri 2 yıl sürmüş. Karakter isimleri Gökkurt, Mübariz, Aşgar, Kongar gibi isimlerini Türk tarihinden alıyor. Bugün deli dendiğinde aklını yitirmiş, meczup kişi anlaşılsa da o zamanki kullanımın hem cesaretli, korkusuz anlama geliyordu. Ayrıca buradaki deli, delil kelimesiyle de akraba. 1500’lü yıllarda resmi belgelere yansıyan Deliler’in tarihi daha da eskilere dayanıyor. Deliler’in kötü karakteri Vlad Tepeş, Kazıklı Voyvoda olarak da biliniyor. O da Sultan Murat zamanında Romanya’dan alınan bir devşirme. Edirne Sarayı’nda Fatih Sultan Mehmed’le birlikte büyüdüklerini hatırlatan Uçan, filmin gerçek hikayesini şöyle anlatıyor: “Fatih ve Vlad aynı eğitim ve hayat şartlarından geçiyor. Sonra Vlad, ülkeyi yönetmek için geri gönderiliyor. Ancak bozuk bir psikolojiye sahip ve Fatih karşısında bir ezilmişliği var. Ölmesi 5-6 saat süren 25 bine yakın kişiyi kazığa vurma şeklinde katlediyor. Bu caniliği duyan Fatih, Deliler’e haber salıp gereğinin yapılmasını istiyor”.

Günümüzdeki yapımlarda şaşalı kıyafetler içinde görünen Fatih, Deliler’de gayet sade şekilde tasvir edilmiş. Fatih’in kıyafetlerinin abartılı ve yanlış gösterildiğini söyleyen Cem Uçan, bu sadeliği şöyle açıklıyor: “Fatih’le ilgili algılar genelde mücevher işlemeli dev bir sarık ve kıyafetten ibaret olsa da o aslında koyun postunda hırkasıyla oturan bir derviş. Döneminin en entelektüel insanlarından biri aynı zamanda, sürekli okuyor. Biz bu gerçeği hatırlatmak istedik."

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2018/11/17/12/55/resized_b5565-36bece94cemucanfilm2.jpg

İzlemek yetmez okumak gerekli

Diriliş Ertuğrul, Filinta, Hürkuş gibi tarihi filmlerde yer alan Cem Uçan, son dönemde artan tarihi yapımların olumlu katkı yaptığını söylüyor. “Bütün derdimiz kendi hikayelerimizi dünyaya anlatabilmek. Asıl hedefimiz Avrupa ve dünya salonlarında bu filmi yabancıların izlemesini sağlamak” diyen oyuncu, şöyle devam ediyor: “Bu ilk işimiz ve bizim için bir okul gibi oldu. Bir devam filmi düşünüyoruz, belki diziye çevirmek olabilir. İzlemek kadar okumak da gerekiyor. Tarih hakkındaki sağlıklı ayrıntıları kitaplarda bulacaklardır.”

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2018/11/17/12/58/resized_da1a2-3f46e3f3afis.jpg