Vakıfbank Kültür Yayınları beşinci yaş gününü kutluyor. Türk yayıncılık hayatına başta tarih, kültür, sanat ve fikir olmak üzere farklı disiplinlerde alanında öne çıkmış yazar ve akademisyenlerin eserlerini okurla buluşturan Vakıfbank Kültür Yayınları bugüne kadar 300’ün üzerinde esere imza attı. Yayın yönetmeni Ekrem Demirli ile yayınevinin yayın politikasını ve yayıncılık yolculuğunu konuştuk.
Vakıfbank Kültür Yayınları beşinci yılını kutluyor. Yayıncılık dünyasında oldukça genç bir yayınevisiniz ancak bu süreçte iddialı kitaplarınızla ses çıkardınız ve çıkarmaya devam ediyorsunuz. Bu beş yılı masaya yatırdığınızda nasıl bir tablo karşınıza çıkıyor? Yayın dünyasında kendi yayıncılığınız çizginizi nasıl bir yere koyuyorsunuz? Yayınlarınıza okurdan nasıl bir ses geldi?
Kendimizi değerlendirmek ‘vakıf’ değerlerince uygun bir iş olmayabilir! Kanaatlerini dikkate aldığımız bir çok insanın bir çok yazarın bu süreci şaşkınlık ve takdirle izlediğini belirtmekle yetinelim. Vakıf bank kültür yayınları belirlediği bir ana fikirle hareket ediyor. Bu ana fikir, doğru ve iyi bilgiyi insanlara ulaştırmak, dünyanın her yanında üretilen en iyi eserleri ülkemize taşımak, ülkemizin içinde ciddi ve zamana dayanıklı düşünce ve eserleri okura takdim etmektir. Aslında yayın evleri arasında kendimize bir yer aramıyoruz, ihmal edilen bir boşluğu doldurmak istemiyoruz, ancak biz var olunca fark edilebilecek bir boşluğu doldurmak istiyoruz. Biz yazar veya çevirmen ile okur arasında bir köprü oluyoruz, daha doğrusu kendimizi dahil ederek yazar, biz ve okur beraberce uzun bir yol yürüyoruz. Felsefenin İslam dünyasına intikalinde kullanılan bir tabirle, meşşaiyiz, yani yoldayız ve uzun bir yol yürüme niyetindeyiz. Haddi zatında okumak, uzun süreli bir yolculuktur. Yayıncılık da böyle olmalı. Uzun süreli bir yola çıktığımızı düşünüyoruz, ısrarla ve karalılıkla iyi işler yapmak için çaba sarf edeceğiz. Nasıl bir ses geldi dediniz: Bizi cesaretlendiren bir ses geldi, kitaplara ilginin ötesinde, yazar, çevirmen, editör ve okurlarıyla iyi bir zemin oluştu.
DOĞRU BİLGİNİN PEŞİNDEYİZ
“Bilgi vakıftır”veya “Bilgi insanlığın ortak vakfıdır” mottosuyla yola çıktınız. Burada okurun dikkatini tam olarak nereye çekmek istediğinizi sormak isterim?
Vakıf çok bereketli, kıymetli bir kelimedir. Vakıf ve bu kelime gurubunda yer alan öteki kelimeler önce bilgiyle ilgilidir. Vakıf olmak bilmek, bilgili olmaktır. Vakfe durmak, tevakkuf etmek, araştırmak üzere beklemek, incelemek demektir. Biz öteden beri bilginin insanlık tarihinde nasıl tedavül ettiğini dikkate alarak bilginin vakıfla ilişkisini hatırlattık. Hemen bütün büyük düşünürler, bilginin sınırlarını aşan doğası üzerinde durmuş, bilginin insanlığın ortak bir değeri olduğunu belirtmiştir. Bilgiyi üreten ona hizmet eden herkese teşekkürle bakmak gerekir. En nihayetinde Hz. Peygamber bilgi müminin yitiğidir demiştir. Vakıf anlayışının temelinde yatan ilkelerden birisi budur. Bilgi hakkındaki bu kanaatler bilgi ile iletişiminde herhangi bir kompkles olmadan rahat ve güvenli ilişki kurmanın yollarını açar bize. Biz bu bakış açısıyla ülkemizde ve dünyada üretilen doğru bilginin peşindeyiz, onu takip ediyoruz, kim ne yapmış ona bakıyoruz imkan ölçeğinde. Hem öğrenmek istiyoruz hem ülkemize taşımak istiyoruz. İlkelerimiz var, tercihlerimiz var fakat en önemli ilkemiz bilgi ile değer, bilgi ile insanlık değerleri arasındaki ilişkiyi hesaba katarak kalıcı işler yapmaktır.
GEÇMİŞ BUGÜNE AYNA TUTAR
Başta tarih olmak üzere, felsefe, ekonomi, edebiyat kültürü gibi birçok alanda önemli kitapları okurla buluşturuyorsunuz. Bir yayıncı olarak dünyanın değişen güç haritaları üzerinde okura nasıl yol haritası çiziyorsunuz?
Çalışma alanlarımızı farklı başlıklar altında tasnif etsek bile hepsi bir üst başlıkta toplanıyor. İnsan zihni yaşadığı anda şekillenir fakat bir yandan da zihnimiz uzun bir zaman ve mekan ölçeğinin izlerini taşır. Her insanın zihni biraz dünyalıdır, her insanın zihni v e dili binlerce yılın izlerini taşır. Bu bakımdan dün bir yandan bugündür, dünü biz bugün olarak yaşarız. Geçmiş bugünü daha iyi takip edebildiğimiz bir ayna haline gelir. Biz hangi alanda yayın yaparsak yapalım sonuçta kitaplar bugünde konuşmaya imkan veriyor. Bu bakımdan dünyayı yakından takip ederiz. Afganistan’da savaş devam ederken orayla ilgili kitabı, Ukrayna savaşı oldu Ukrayna- Rusya kitaplarını, darbeler oldu Afrika’da darbeleri yayınladık vs. Bu biraz dikkatle biraz da projeler üzerinden kitaplara bakmamızla ilgili bir durumdur. Başka kitaplarda da bunu yaptık: Mevlana, Yunus, Ahi Evren ve Hacı Bektaş senesinde bu büyük yazarların kitaplarını yayınlayabildik.
YAYINCILIK DA AKADEMİSYENLİK DE BİLGİ ODAKLI
Uzun yıllardır İslam felsefesi üzerine yaptığınız çalışmalarla sizi tanıyoruz.Bu sorum size özel: Yayıncılık mı zor akademisyenlik mi? Bu iki uğraşı birleştiren ortak nokta sizde ne oldu?
Bence ikisi de zor, çünkü ikisini de büyük bir dikkatle ve emekle yapmaya çalışıyorum. Daha doğrusu ikisinin de kendine özgü güçlükleri var. Akademisyen olmanın en güç tarafı sınırsız bir çalışma sürecini gerektiriyor olmasıdır. Nerede duracağınızı tespit edemiyorsunuz, bir iş için tamamlandı diyemiyorsunuz, boşluk kalıyor sizde. Yayıncılıkta en zor taraf bir çok insanla birlikte çalışmanın getirdiği güçlüklerdir. Sosyalleşmek gerekiyor, çevirmeniyle yazarıyla bir çok konunun bir arada değerlendirilmesi gerekiyor. Fakat şimdilerde benim için en zor olanı hem akademisyenliği hem yayıncılığı aynı anda yürütmektir. Ne kadar devam eder bilmiyorum, fakat esas işimi hiçbir şekilde feda etme niyetinde değilim. Bu bakımdan bir süre böyle devam edeceğiz sanırım. İki alanı birleştiren ise her ikisinin de bilgi üzerine odaklanmış olmasıdır. Haddi zatında bireysel olarak da çok yayın yapan bir akademisyenim. Yaklaşık otuz senedir kitaplarım, çevirilerim, çalışmalarım bir çok yayın evinden çıktı. İşin içinde oldum fakat hiçbir zaman masanın öteki tarafında bulunmamıştım. Simdi biraz orayı da tecrübe etmiş oluyorum.
KİTAP İYİYSE GERİSİ TEFERRUAT
Yayınlanacak kitabın içeriğinden, kapağına, kitabın isminden arka kapak yazısına kadar sizi en çok yayıncılıkta heyecanlandıran unsur nedir?
Belli bir tecrübe evresine ulaştığınızda heyecanların azalması gerekiyor onun yerine sorumlulukların alması gerekiyor. Kendi kitaplarım için en önemli merhale kitabın yazımıdır. Kitap bir kere yazılıp tamamlandığında gerisini pek düşünmem, yenisi gelsin derim. İnsanın kendisi yaptığı işlerin yorgunluğundan koruması geleceği için çok mühimdir. Yayıncılıkta da kitabın iyi bir şekilde çıkması isin en önemli kısmıdır. Bence kitabın içi her zaman dışından önemlidir, mesleğimin kavramlarıyla söylersem, batını zahirinden üstündür. Öteki bütün isler, biraz insanların dikkatini celb etmek içindir. Kitabın içi iyiyse gerideki her şey teferruattır.
KİTAP OKUMAK HOBİ DEĞİLDİR
Kitap okumak sizin için ne zaman görev, ne zaman olmazsa olmaz bir ihtiyaç?
Bence okumak bir görevdir. Bizde kitap okuma işi biraz yanlış değerlendiriliyor. Mesela bir çok insan kitabı hobi gibi görmek niyetinde, eğitim sistemimizde mesele böyle vaz ediliyor. Bu çok yanlış bir iştir. Kitap okumak nadiren insana zevk verebilir, daha çok onu yorar, sıkıntı verir. Çünkü okumak çetin bir is, sürekli dikkatinizi bir konuya veriyorsunuz. Bu nedenle bence insanın yüksek amaçları güçlü bir iradesi olmalı okuma sürecini yönlendirebilmek için. Kendi adıma kitap okumak benim için her zaman bir vazifedir, buna ihtiyaç da diyebilirim.
KİTAPLARI YAYINLANMA SÜRECİNDE OKURUM
Beş yılda çok fazla emek isteyen kitaplar çıkardınız. Bir yayıncıya sorulacak son soruyu sormak isterim: Yayınevinizden çıkan kitaplar matbaadan çıkıp masanıza geldiğinde ilk tepkiniz ne olur?
Uzun sürmeyen bir tebessüm veya sevinç olur genellikle. Sonra yeni işlere yeni kitaplara bakarım. Çıkan çıkmış, okuyacaksam okurum, yoksa onu okurların kıymetli idraklerine havale ederek başka kitaplara yönelirim. Kitapları önemli oranda yayınlanma sürecinde okuyorum bir kısmını gözden geçiriyorum. İlgimi çeken özel kitaplar oluyor onları biraz daha fazla seviyorum.