Dernek başkanları 15 Temmuz'un kültürel etkilerini anlattı

15 Temmuz hain darbe girişiminin kültürel ve sanatsal etkilerini Bağımsız Sanat Vakfı Başkanı Hülya Yazıcı ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Ersem Yargıcı değerlendirdi.

Dernek başkanları 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi'nin kültürel etkilerini anlattı.

Bağımsız Sanat Vakfı Başkanı ve sanatçı Hülya Yazıcı ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Ersem Yargıcı, 15 Temmuz hain darbe girişiminin kültürel ve sanatsal etkilerini değerlendirdi. Bağımsız Sanat Vakfı Başkanı Yazıcı, 15 Temmuz'un diğer darbelere nazaran hazırlık süreci en uzun, altyapısı oldukça sağlam ve üzerinde uzun yıllar çalışılmış bir darbe girişimi olduğunu belirterek "Halkın ve bürokrasinin önemli bir kısmını inanç istismarıyla ele geçirenler, teknik açıdan çok şükür başarısız olsalar da ülke insanı üzerinde manevi açıdan telafisi güç derin izler, yaralar açtı" dedi.

Çetin mücadeleler önemli sanat eserlerini çıkardı

Yazıcı, her darbenin emperyalist devletlerin derin çalışmalarıyla ülke işleyişini ellerinde tutma, ekonomik ve siyasi bağımsızlaşmaya bir duvar örme amacını taşıdığını ifade ederek "Nasıl ki bir çocuk baskı altına alınarak kişilik gelişimi olumsuz yönde etkilenir, sindirilir, kendi ayakları üzerinde duramaz ise ülkemiz de darbelerle benzer bir sürece maruz bırakılmıştır. Bağımsızlık mücadelesini inançla geri adım atmadan sürdürebilmek, bedeli büyük olsa da var olmanın en temel ilkesidir. İnsanlık tarihi boyunca en önemli sanat eserleri böyle çetin varoluş mücadelelerinden ortaya çıkmıştır" diye konuştu. Her darbenin arka planında bir ideolojiyi ve yeni dünya sistemi dayatmasını empoze ettiğini söyleyen Yazıcı, "Bunun altyapısı da o ülke insanına küresel ya da ulusal sanat etkinlikleriyle kurulan ilişkiler ağıyla geniş bir etki alanı sağlayabilir. Kendi ülkesinde yaşananlara hatta içinde olduğumuz geniş coğrafyada yaşananlara kör, sağır kalanlar geçmiş darbeleri haklı görecek nedenler bulabilir. Bir gecede öldürülen 250 şehidi bir tiyatro sahnesinde oynanan oyunun oyuncuları olarak değerlendirdikleri gibi" değerlendirmesinde bulundu.

Coğrafyanın olumsuzluklarını sanatla görünür kıldık

Hülya Yazıcı, 15 Temmuz'da, ülkesini seven, bağımsızlığına, kimliğine önem veren, samimi, yürekli insanların destan yazdığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: "Bu büyük karşı çıkışın duygu yoğunluğunun sanatçıya verdiği ilhamın da elbette etkisi büyük ve kalıcı sanat eserlerine dönüşmesini beklemeliyiz. Sanatçı kendi çağının tanığı ve belgeleyicisidir. Bağımsız Sanat Vakfı olarak üç yılda bir yaptığımız 'Uluslararası İstanbul Trianali' kapsamında toplumsal konuları işlemeye her zaman önem verdik. 2016 yılında yaşadığımız bu çok mühim sınavı ve önceki darbe geçmişimizden de alıntılayarak birçok hadiseyi, Suriye savaşını ve yakın coğrafyamızda yaşanan olumsuzlukları sanatsal dille aynı yıl gerçekleştirdiğimiz 'Yurtsuzlaşma Trienali'nde görünür kıldık ve belgeledik."

Kötülüğe karşı yıkıcı güç

Gazze'de siyonist katillerce Ekim 2024'te gerçekleştirilen soykırımı, Kasım 2024'te duyarlı 11 sanatçının katıldığı sergide ele aldıklarını dile getiren Yazıcı, Haziran 2025'te ise bir grup sanatçıyla büyük bir afişi boyayarak vakfın dış cephesinde sürekli görünür kıldıklarını söyledi. Hülya Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Demokrasi, adalet, hürriyet gibi en önemli insani kavramların yok sayılması durumunda bütün sanatçıların aynı duyarlılıkla hareket etmesini beklerken küçük bir azınlığın yanımızda olduğunu görmek manidar. Ancak dünyanın her yerinde bu değerleri korumak üzere ayağa kalkmış bir sivil toplum hareketi giderek çığ gibi büyüyor ve kötülüğe karşı yıkıcı bir güç olmak üzere" ifadelerini kullandı.

Genç kuşaklar borcunu unutmasın

ESKADER Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Ersem Yargıcı ise darbe girişiminde yaşananlara dikkati çekerek "Haberleşme, darbecilerin kontrolünde, Boğaz Köprüsü geçişi durmuş, orduya millete ateş açması emri verilmiş. Ankara'da TBMM'ye saldırıldığını öğreniyoruz. Gökyüzünde alçaktan uçan savaş uçaklarının sesleri kulakları sağır ediyor. Aklıma ilk düşen Irak-Filistin topraklarında daimi bu seslerle yaşayan çocuklar oldu. Huzur bozucu tiz gergin sesler altında oradaki çocukları düşündüm ve huzurun bittiği an… O çocuklar bırakın okumayı yazmayı, hayal bile kuramazlar. Tam bir belirsizlik hali. Eyvahlar olsun biz de onlar gibi çocuklarımızın geleceğini mi kaybedecektik? Bir yandan şehit haberleri, bir yandan kendini vatanı için hiçe sayan kahramanlar, sevinçler, üzüntüler. Topyekun ülkemizin yeniden bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi... Sonra bizi sokağa ya da ekranlara mıhlayan peş peşe gelen haberler... Darbecilerin teslim alınması, ülkemizin bu hain saldırıyı püskürtmesi..." değerlendirmesinde bulundu.

Uyanık olmalıyız

Sanat ve hafıza ilişkisi üzerinden bakıldığında şairlerin 15 Temmuz'u destanlaştırıp güzel anlattıklarına değinen Yargıcı, yazılan pek çok kıymetli romanın o dönemi iyi yansıttığını, müzik alanında ise akılda kalan çok eser olmadığını, sinema ve dizi sektöründe ise 15 Temmuz'un daha iyi yansıtılabileceğini kaydetti. 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında Türkiye'nin nasıl büyük bir beladan kurtulduğunu daha iyi idrak edip şükrettiğine değinen Yargıcı, sözlerine şöyle devam etti: "Daimi bir güvensizlik, kendisini saklayan giderek görünmez hale gelen gizli düşmanlar… Hala daha çok uyanık olma zorunluluğu vardır. 15 Temmuz'da çok kıymetli insanlarımızı kaybettik. Bunlardan biri benim de yakından tanıdığım Mustafa Cambaz’dı. Sadece iyi bir fotoğraf sanatçısı değil, aynı zamanda medeniyetimizin özelliklerini kişiliğinde toplayan mümtaz bir şahsiyetti. Genç kuşaklar 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine borçlu olduklarını unutmasın. Olayla ilgisi olsun ya da olmasın, belki de en iyi eserler onlara ithaf edilmelidir."

Toplumsal hafıza canlıyken çalışmalıyız

Fatma Ersem Yargıcı toplumsal hafızanın öneminin altını çizerek "15 Temmuz çok daha önceye uzandığından, bu kadar insanın darbe için seçilmesi, eğitilmesi, kışkırtılması tam olarak toplumsal hafızanın konusu olmalıdır. 15 Temmuz öncesinin gizli örgütlenmesi meselenin basit olmadığını göstermektedir. Bu tür olaylar her zaman yaşanabilir. 'Su uyur, düşman uyumaz.' diye büyüklerimizden yadigar atasözümüz var. Toplumsal hafıza henüz canlıyken yaşananları, yaşayanların ağzından dinleyerek belgeseller hazırlayıp ibret hikayeleri olarak topluma yeniden anlatmak gerekiyor ki tekrar tuzaklar kurulmasın" dedi.