Safa Tepesi’nden Merve’ye doğru yürüyorum. Mescid-i Haram’ın ana kapılarından biri olan Bab-ı Safa’nın önündeyim. Biraz ötedeki 14 numaralı kapı Bab-ı Nebi. Üzerinde Darülerkam yazılı 16 numaralı kapı ise ilk Müslümanların ‘ilk medrese’sinin bulunduğu yeri yani Erkam’ın evini temsil ediyor. Erkam b. Ebü’l-Erkam, Safa Tepesi’nin eteğindeki evini İslam’ın hizmetine sunmuş, Peygamberimiz de burada bir yandan ashaba dini bilgiler öğretirken bir yandan da tebliğ faaliyetlerini sürdürmüştü. Yıllarca çeşitli tamiratlardan geçirilen uzun bir müddet de devlet misafirhanesi gibi kullanılan ev, Osmanlı döneminde Üçüncü Murad tarafından mescide çevrilmişti. İslam tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğundan Darülislam olarak da bilinen bu ev, 1955’te Mescid’i Haram’ı genişletme çalışmalarında yıkılarak arsası Harem’e dâhil edilmişti.
KAPI KAPI GEZİYORUM
Safa ile Merve arası yaklaşık 400 metre ve bu koridorun avlusundan Mescid-i Haram’a açılan kapılar İslam tarihinin sayfalarını da bir bir açıyor. 20 numaralı kapının önüne geldim. Burası Peygamber Efendimiz’in amcası Abbas b. Abdülmuttalib’in yıkılan evinin yeri. Bu nedenle de Bab Abbas olarak isimlendirilmiş.
23 numaralı kapı diğerlerine göre daha büyük. İsmi Merve ve doğrudan Merve Tepesi’ne açılıyor. Aslında Safa da Merve de coğrafi şekil olarak uzun süredir tepe görünümünde değil. Her ikisinin de bugün sadece küçücük bir kısmını cam paravanların arkasından görebiliyoruz. Safa’nın birkaç metrelik bir yükseltisi olsa da Merve dümdüz durumda.
Safa ve Merve tepeleri arasındaki yol Hz. Hacer’in oğlu İsmail’in susuzluktan ölmesinden korkup telaş içinde su aradığı o günden beri hep bir ‘hareket’ ve ‘arayış’ın merkezi. Ben de bugün burada İslam’ın ilk yıllarına dair izler, hatıralar arıyorum ama özellikle bulmak istediğim bir yer var ki o da Hz. Hatice’nin evi. Ancak evin yerine dair bilgilendirici hiçbir levha yok. Görevliler de bu konuda ya malumat sahibi değil ya da cevap vermek istemiyorlar.
BU ÖYLE BİR EVDİR Kİ
Oysaki Hz. Hatice Validemiz’in evi Mekke’deki en mukaddes mekânlardan. Çünkü bu, öyle bir evdir ki:
Peygamber Efendimiz on beş yılı nübüvvetten önce, on üç yılı da sonra olmak üzere, yirmi sekiz sene bu evde yaşamış, evlatları Kasım, Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah bu evde dünyaya gelmiştir. Peygamberimiz’e mesajını yaymasını ve insanları İslam’a davet etmesini emreden ayetler burada inmiştir. Ev içerisinde Cebrail’in indiği nokta, sonraları Vahiy Kubbesi olarak bilinmiştir. Bu evde Hz. Hatice İslam’ı kabul eden ilk kişi oldu ve bu ev Hz. Hatice tarafından büyük bir misafirperverlik gösterilen yeni Müslümanları ağırladı…
SELAM KAPISINA BAKAN LAMBA DİREĞİ
Neyse ki bu hanenin konumu, yapısı ve mimarisi üzerine çok değerli bilgiler sunan Ahmed Zeki Yamani’nin Hz. Hatice’nin Evi kitabından altı çizilmiş bir bilgiye sahibim ve orada evin yeri şu şekilde tarif ediliyor:
Hz. Hatice’nin evi eski zamanlarda El-Attarin Sokağı olarak bilinen El-Hacer Sokağı’ndadır. Ev daha sonra Fatıma’nın doğduğu ev olarak da tanınmıştır. Bu mübarek evin yeri mescidin doğu tarafında, Mültezem yönüne doğru 12 metre güneyde Selam Kapısı’na bakan büyük lamba direğinin bulunduğu açık alandır.
Bu tarif Safa’dan Merve’ye giden koridorun avlu kısmından sonunu, Merve Kapısı’nın karşısını, yani şu an tam da adımladığım alanı işaret ediyor. Böylece Safa ve Merve arasında Darülerkam ve Peygamber Efendimiz’in amcası Abbas’ın evinden sonra, Hz. Hatice’nin o mübarek hanesinin kapısı da bugün bana aralandı. Görünürde bu evin yerini belli eden tek emare zemindeki karo. Karo genele göre küçültülerek evin sınırları bir şekilde çizilmiş. Üzeri Mekke’nin güvercinleriyle şenlenmiş bu mukaddes mekânın altındaki ‘değeri’ ise bize baştan sona Ahmed Zeki Yamani’nin Hz. Hatice’nin Evi kitabı anlatsın:
İKİ KÜÇÜK ODA
Hz. Hatice bu evi Peygamberimiz’in doğduğu Ebu Haşim Mahallesi'ne yakın olan Benu Abdi Şemş kabilesine ait mahalleden satın aldı. Evin biri Hz. Fatıma’nın doğduğu oda, diğeri ise Vahiy Kubbesi olarak isimlendirilen iki odası ve bu iki odaya bakan açık avlusu vardı. Avlu, Gizlenme Yeri olarak adlandırılıyordu. Hz. Fatıma’nın doğduğu oda 2,74m x 1,89m. Vahiy Kubbesi 4,88mx4,79m. Gizlenme Yeri ise 2.44mx2.06 metreydi.
TEKRAR ÖRTÜLÜR
Peygamber Efendimiz’in Medine’ye hicret etmesinin ardından evi Hz. Ali’nin abisi Akil bin Ebu Talip, sonra da Muaviye bin Ebu Süfyan satın almış ve evin ana formunu bozmadan bazı eklemelerle mescide çevirmişti. Abbasiler, Eyyûbiler, Memlükler ve Osmanlılar döneminde defalarca onarılan ev, 20. yüzyılın başından itibaren bakımsız kalınca yıkılıp, toprak altında kaldı. 1951’de evin arsasına hafızlık okulu inşa edildi ama bu okul da 1989’da Harem-i Şerif’i genişletmek için yıkıldı. İşte bu çalışma sırasında işçiler Safa ve Merve tepeleri arasındaki koridorun güneydoğusunda aralarında eski bir mihrap da olan kalıntılar keşfetti. Bu keşif üzerine devreye 1962-1986 yılları arasında Suudi Arabistan Petrol Bakanı olarak görev yapmış ve İslam mirasına sahip çıkmak için El-Furkan İslam Mirası Vakfı’nı kurmuş olan Ahmed Zeki Yamani girer. Yamani Hz. Hatice’nin evini ortaya çıkarmak için 29 Kasım 1989’da uzman mühendisler ve deneyimli işçilerden oluşan bir ekiple kazı çalışması başlatır. Kazıda, Hz. Fatıma’nın doğduğu oda, vahiy kubbesi, gizlenme yeri, ağıl ve mescitten oluşan yapı gün yüzüne çıkarılır. Çalışma süresince her aşama fotoğraf, harita ve planlarla belgelenir ve sonrasında tüm evin üstü herhangi bir tuz veya katkı maddesi içermeyen özel bir tür ince kumla tekrar kapatılır.