Gazze’de hastanemiz mahşer gibiydi

Filistinli Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esmat Abo Asaker, İsrail’in hedef aldığı hastanelerde çalışmanın zorluklarına dikkat çekti. “15 bin kişi İsrail askerlerinden kaçıp çalıştığım hastaneye sığınmıştı. Mahşer gibiydi” diyen Asaker, “İsrail askerleri hastanenin çevresini kuşattığı için bir ay boyunca hastaneden çıkamadık. Bir aylık hapisten sonra hastaneden çıkarken cesetleri öylece bırakmak zorunda kaldık” sözleriyle yaşadıklarını anlatıyor.

Dilber Dural
Esmat Abo Asaker

1955 yılında Gazze’de doğmuş olan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esmat Abo Asaker, dokuz kardeşin en büyüğü. Asaker, Gazze’de Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) bağlı okullarda ortaokul ve lise öğrenimini tamamlamış. 1973 yıllarında ne Gazze’de ne de Batı Şeria’da üniversite olmadığı için küçüklüğünden beri en büyük hayali olan doktorluk mesleğinin ilk adımı için Mısır’a gitmek zorunda kalmış. Mansoura Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Gazze’ye dönmüş olan Asaker, bir süre Gazze’de kaldıktan sonra evlenip Arapça öğretmeni eşiyle birlikte Suudi Arabistan’a çalışmaya gitmiş. 7 yıl boyunca çalıştıktan sonra 1990 yılında eşiyle birlikte doktora eğitimi için Türkiye’ye gelmiş. Hacettepe Üniversitesi’nde dokuz yıl çocuk doktoru olarak çalışmış olan Asaker aynı zamanda Türk vatandaşlığına sahip. Türkiye’den döndükten sonra Batı Şeria’da da iki yıl görev yapan Asaker, annesinin rahatsızlığı sonrası 2001 yılında Gazze’ye dönmüş. 2005 yılına kadar European Gaza Hospital’da (Avrupa Gazze Hastanesi) çalışmış. 2005’ten 2015 yılına kadar ise Gazze Sağlık Bakanlığı’na bağlı Nasr Çocuk Hastanesi’nde 10 yıl boyunca Danışman Pediatri Uzmanı ve Tıbbi Direktör olarak görev yapmış. 23 yıldır Gazze’de yaşayan Asaker, 2016-2018 yılları arasında Gazze El Ezher Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış daha sonra ise yine aynı üniversitede yarı zamanlı olarak çalışmış. Asaker, El Ezher Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çalışırken aynı zamanda 7 Ekim saldırılarının ardından da İsrail’in yoğun bombardımanı altındaki Gazze Şeridi’nde bulunan Filistin Kızılay’ına bağlı Kudüs Hastanesi’nde çalışmaya devam etmiş. Asaker, işgalci İsrail’in 7 Ekim’deki saldırılarından sonra evini, arabasını, kliniğini ve pek çok yakınını kaybetmiş. Saldırılarda bacağından yaralanan oğlunu Gazze’den tahliye edemeden eşi ve üç çocuğuyla birlikte başka bir seçeneği olmadığı ve Türk vatandaşlığı da bulunduğu için yaklaşık 23 yıl sonra tekrar Türkiye’ye gelen Asaker ile bir araya geldik. Asaker bir aydır ailesiyle birlikte İstanbul’da bir otelde kalıyor. 23 yıl boyunca hiç Türkçe konuşmamasına rağmen sohbetimiz esnasında yarı Türkçe konuştu. Zorlandığı noktalarda ise arada İngilizce konuşarak sohbetimizi sürdürdük. Asaker ile 7 Ekim öncesini, sonrasını ve İsrail’in hedef aldığı hastanelerde çalışmanın zorluğunu konuştuk.

7 Ekim’den sonra hiçbir şeyim kalmadı

69 yaşındaki Filistinli çocuk doktoru Esmat Abo Asaker, Gazze’de doğup büyümüş. Evli ve dört çocuk sahibi olan Asaker, ne yazık ki pek çok Filistinli gibi İsrail’in Gazze’deki katliamının ortasında kaldı. Asaker, “7 Ekim öncesi hayatım çok güzeldi. Sabah hastaneye giderdim ya da üniversiteye giderdim dersimi verirdim. Öğrencilerimle bir arada olmayı çok severdim. Özel bir kliniğim vardı oraya da uğrardım akşamları da ailemle vakit geçirirdim. Yaklaşık 50 yıldır da doktorluk yapıyorum, bir gün olsun sıkılmadım. Her gün severek yaptım işimi. Çünkü Filistin’in iyiliğini düşünüyorsan üzerine düşeni en iyi şekilde yapman gerekiyor. Benim için de iyi bir Filistinli demek çok çalışmak ve ülkeme iyi hizmet etmek demek. Fakat şimdi ne hastane kaldı ne üniversite ne klinik ne de öğrencilerim. Saldırılardan sonra hiçbir şeyim kalmadı” diyor. 7 Ekim saldırıları başladıktan sonra işgalci İsrail ordusunun “Sizin yeriniz çok tehlikeli, apartmanı boşaltın” diye uyarı yaptığını ifade eden Asaker, “Nereye gideceğiz? dedik. ‘Refah’a gidin’ dediler. Biz komşularımızla tüm apartmanı boşalttıktan sonra yerle bir ettiler” şeklinde anlatıyor. Ben şu an bu satırları yazdığım sırada ise İsrail, güvenli bölge dediği Mısır sınırına sıkıştırdığı 1.5 milyon Gazzeliyi bombalamaya başladı. Asaker de “Belki inanamayacaksınız ama şu an durum çok vahim” diyor. Evleri yıkıldıktan sonra kardeşinin Refah’taki evine eşini ve çocuklarını yerleştirdikten sonra yaralanan Gazzelileri iyileştirmek için işinin başına dönerek kolları sıvamış Asaker. İsrail’in yoğun bombardımanı altındaki Gazze Şeridi’nde bulunan Filistin Kızılay’ına bağlı Kudüs Hastanesi’nde Gazzelilere şifa olmak için çalışmaya devam ettiğini belirten Asaker, yaşadıklarını şu sözlerle paylaşıyor: “İsrail hastaneye hem havadan hem de topçu atışlarıyla saldırıyordu. Saldırılar o kadar şiddetliydi ki ambulanslar hiçbir çağrıya cevap veremiyordu. Durum o kadar kritikti ki hastaneye gelenlerden kaç kişinin öldüğünü ve yaralandığını bile bilmiyorduk. Saldırıların başında diğer hastanelere nazaran iyi koşullardaydık ama sonra tıbbi malzemelerimiz, suyumuz, elektriğimiz, yakıtımız kesildi. Çaresiz kaldık, yaralı sayımız çok fazlaydı. Kısıtlı imkanlarda elimizden geldiğince yaralıları tedavi etmeye çalışıyorduk. Ne gerekiyorsa yapmaya çalıştık ama içinde bulunduğumuz durum çok acıydı. 15 bin kişi İsrail askerlerinden kaçıp çalıştığım hastaneye sığınmıştı. Hastanenin merdivenleri, koridorları her bir köşesi insanlarla doluydu. Adeta mahşer alanı gibiydi. İsrail askerleri hastaneyi yakmadan önce yavaş yavaş hastanenin çevresini sardı. Bu kez ne hastaneden kimse çıkabiliyordu ne de girebiliyordu. Hastaneye hapsolmuştuk. Hastaneden çıkamadığım için bir ay boyunca hiç ailemi göremedim. Sonra hastaneyi boşaltmamızı istediler. O zaman da ölüler vardı ama cesetleri defin edemedik. Mecburen hastaneyi boşaltıp çıkmak zorundaydık. Kızılay’ın bizim için çıkarttığı izin sayesinde sadece hastanedeki bütün yaralı hastaları alıp Refah’a götürüp tedavi edebildik.” Açlık ve susuzluk sorunun yaşandığı Gazze’de Asaker, “Günde belki bir kez yemek yiyebiliyorduk. İnsanlar hastane içinde yemek yapıyorlardı. Ama günde kaç öğün yemek yiyebildiğimiz önemli değildi. Zaten her yer bütün gece bombalanıyordu. Her an ölebilirdik. Ölüme de, açlığa da, susuzluğa da alışmıştık artık. Gazze’de ölümle yaşam arasında hiç fark yok şu an. Hayatım boyunca hiç zayıf olmadım, pek çok olaya şahit oldum. Ama her zaman Allah’a güvendim” diyor.

69 yaşındaki Filistinli çocuk doktoru Esmat Abo Asaker, işgalci İsrail’in saldırılarından dolayı eşi ve üç çocuğuyla birlikte Türk vatandaşlığı bulunduğu için yaklaşık 23 yıl sonra tekrar Türkiye’ye geldi. Asaker bir aydır ailesiyle birlikte İstanbul’da bir otelde kalıyor.

Evden hastaneye gidişim bazen 12 saat sürüyordu

Prof. Dr. Esmat Abo Asaker, ikinci intifadanın başladığı yıllarda Gazze’de European Gaza Hospital’de (Avrupa Gazze Hastanesi) çalışmış. Asaker, ikinci intifada İsrail askerlerinin zorluklarıyla karşı karşıya kalmış. Asaker, şöyle anlatıyor: “Avrupa Gazze Hastanesi Almanlara ait özel bir hastaneydi. Bir grup Alman, İngiliz, Filistinli doktorlar olarak çalışıyorduk. Gazze’de ikinci intifada başlayınca yabancı doktorlar bırakıp gittiler. Gazzeli doktorlar olarak ben ve diğer doktor arkadaşlarım kalıp çalışmaya devam ettik. Evimle hastane arası aşağı yukarı kırk kilometreydi ama hastaneye gidip gelmek çok zorlu oluyordu. İsrail askerleri sivillere saldırıyordu. Evden hastaneye gidişim bazen 12 saat sürüyordu. Bazen evimize dönmüyorduk bile. İsrail askerleri bizi bazen 24 saat alı koyuyordu, gidişimizi engelliyordu. Eğer sorun çıkartırsak bizi cezalandırıyorlardı, işkence ediyorlardı hatta öldürmekle tehdit ediyorlardı. Kapıları kapatıp giriş çıkışımıza müsaade etmiyorlardı. Ben de o zorlu şartlara rağmen kendi ülkem için söylenenleri yapmaya çalıştım.”

Oğlumun bacağına kurşun isabet etti

“İsrail, bu saldırılarla Gazze’yi şu an elli yıl geriye götürdü. Ben her zaman Filistin’i sevmek için işimi çok iyi yapmam gerektiğini düşündüm. Çocuklarıma da küçüklüğünden beri İsrail askerleriyle savaşmak istiyorsanız Filistin için çok çalışmaları gerektiğini aşıladım. Çünkü eğer ilimle başarılı olursanız Filistin’de başarılı olur, Filistin’de gelişir, Filistin’de kalkınır dedim. İsrailli askerlere taş atmak veya onlara karşı gelmek bir şey ifade etmeyecek. Ama ilmimizle savaşırsak onları yeneriz. Dört çocuğuma da bu nasihati verdim. Ama ne yazık ki şu an Gazze’de hayata tutunmaya çalışan insanlar zar zor ölüm kalım mücadelesi veriyor” diyor. İşgalci İsrail’in bir apartmanı bombaladığı sırada oğlunun da yaralandığını anlatan Asaker, “İsrailliler bir evi bombaladığı sırada en büyük oğlumun da bacağına kurşun isabet etti. Oğlum yaralandı ve ameliyat sonrasında alt ekstremitesinde yanlış kaynama ve kısalma meydana geldi. Gazze’de hastaneler ana baba günü olduğu için maalesef ki oğluma yanlış operasyon yapıldı” ifadelerini kullanıyor. Başka seçeneği olmadığı ve Türk vatandaşlığı da bulunduğu için eşi ve çocuklarıyla Gazze’den Türkiye’ye gelen Asaker şimdi de yaralı oğlunu, gelinini ve torunlarını Gazze’den tahliye edebilmek için uğraşıyor. Asaker, “İsrail engellediği için oğlumun gelmesini engellediği için getiremedik. Bizi Gazze’den çıkardıkları için Dışişleri Bakanlığı’na, bizi ağırlayıp yardımlarından dolayı AFAD’a özellikle teşekkür ederiz. Saldırılar bittikten sonra tekrar ana vatanım olan Gazze’ye dönüp insanıma hizmet etmek istiyorum” ifadelerini kullanıyor.

HAYAT
Bir çocuğun gözünden ilk oruç