Kanada taşeron

Doç. Dr. Mehmet Şahin, üç İngiliz kızın IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye geçişini organize eden kişinin Kanada ajanı olmasını değerlendirdi. “Bu iş Kanada işi değil” diyen Şahin, Kanada’nın istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir ülke olduğunu belirtti.

Yeni Şafak Nil Gülsüm

Suriye’de savaş beşinci yılına girerken, bölgede sular durulmuyor. Bir tarafta IŞİD tehdidi devam ederken, diğer tarafta IŞİD üzerinden bölgede bir tasarım sürecinin içine girildiği görülüyor. Avrupa’da ise IŞİD üzerinden körüklenen İslamofobi artarak devam ediyor. Bu arada çok sayıda Avrupalının IŞİD saflarında savaşmak için bölgeye geçişleri de sürüyor. Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Programı Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Şahin’le bölgede yaşanan gelişmeleri, IŞİD ile savaş bağlamında İran’ın Irak’ta giriştiği yayılma hareketini ve bu gelişmelerin Türkiye’ye yansımasını konuştuk.

Suriye’de savaş beşinci yılına girdi. Esed’in gidişi neden gerçekleşmedi bunca zamandır?

Suriye’de savaş başladığında ‘Esed’in gitmesi çok zor, kalması imkansız’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Geldiğimiz noktada durum, benzer. Esed’i ayakta tutan İran ve Hizbullah’tır. İran Suriye rejimini ayakta tutmak için sadece ekonomik ve diplomatik destek değil, askeri destek de veriyor. Esas olarak Esed’i ayakta tutan da İran’ın verdiği bu askeri destek. Rusya’nın verdiği destek de bilinmekte. Muhalefete yeterli desteğin verilmemesi de Esed’in gidişini zorlaştırıyor.

ESED ORTADOĞU’YU ZEHİRLEDİ

Bu süreçte Batı’nın tavrı nasıldı?

Ben Batı’nın Ortadoğu siyasetinde samimi olmadığını düşünüyorum. İslam dünyasının topyekûn bir çöküntüye götürülmek istendiğini ve alternatif olma durumundan çıkarılmaya çalışıldığını görüyoruz. Esed, hem Arap hem İslam dünyasını hem de Ortadoğu’yu zehirledi. Bu durum başta İsrail olmak üzere bazı devletlerin işine gelen bir durum.

IŞİD DİKTATÖRLERİN KURTARICISI

IŞİD’in bölgedeki dengelerin değişimine nasıl bir etkisi oldu?

Batı ile İran arasında yeni bir ortaklık süreci oluşturuldu. Çünkü IŞİD Şiilere karşı hareket eden Selefi bir örgüt gibi gösteriliyor. Bugün Irak’a baktığımızda ABD ile İran’ın birlikte çalıştığını görüyoruz. IŞİD bölgedeki diktatörler için kurtarıcı oldu. Müslüman Kardeşler gibi siyasal sistem içinde var olmak isteyen ılımlı yapılar, IŞİD gibi gruplar üzerinden tanımlanmaya çalışılarak çirkinleştirildiler ve siyasal sistemin dışına atıldılar.

IŞİD’e Avrupa’dan asker/militan temini de hayli yüksek düzeyde. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Avrupa’dan çok sayıda kişi IŞİD’e katılıyor. Böylece Avrupa sorunlu bir kesiminden kurtulurken, İslam dünyasını da terörize ediyor. Avrupa’dan savaşçıların IŞİD saflarına gitmesine izin veriyorlar ama ‘Türkiye izin vermesin’ diyorlar. 15-16 yaşındaki kızlar, birilerinin desteği olmadan ‘çantayı aldık, gidiyoruz’ diyemez. Demek ki Avrupa kendi Müslüman kesimini absorbe edemiyor. Batı, bu kesimi kendi içlerinde eritmek yerine IŞİD’e gitmelerine müsaade ediyor. Tabi IŞİD sadece yabancı askerlerden oluşmuyor. Saddam’ın eski kalıntıları ve başka unsurlar da mevcut.

BU İŞ KANADA İŞİ DEĞİL

Üç İngiliz kızın Kanada istihbaratından bir kişinin aracığıyla IŞİD’e katılması Avrupa’dan bu katılımların nasıl gerçekleştiği sorusuna da bir cevap oldu. Siz nasıl değerlendirirsiniz?

Bu iş Kanada işi değil. Kanada, hem istihbarat örgütlerinin etkin çalıştığı, hem de emekli istihbarat mensuplarının yoğun olarak yaşadığı bir yer. İngiliz istihbaratı ve MOSSAD çok güçlüdür Kanada’da. Bu kişinin Kanada istihbaratında çalıştığı ve Amman’daki bir kişi üzerinden iletişim kurduğu görülüyor. Bu kişiye paralar da İngiltere’den yatıyor.

Batı Ortadoğu’yu kolay yedirmez

Ortadoğu yeniden tasarlanırken İran nasıl bir pozisyon takındı?

İran, 1979’dan bu yana ‘direniş ekseni’ diye adlandırdığı bir eksen inşa etti. Bu eksen İslam Cumhuriyetini içeriyor olsa da birinci derecede kendi rejimini koruma esaslıdır. Bu eksende Saddam’la mücadele, Hizbullah’ın desteklenmesi ve Suriye’de Esed rejimine her ne pahasına olursa olsun destek vardı. Bugün gelinen noktada, Sünni İslam dünyasını karşısına alma pahasına Esed’i desteklediğini görüyoruz. Basra Körfez’inden Akdeniz’e kadar bir İran çizgisinin oluşturulmak istendiğini görüyoruz. Maalesef ABD’nin, Irak’ı ve Afganistan’ı işgali, İran’ın önünü açıcı bir etki doğurdu. Hatta Amerikalılar Irak’ı altın tepsi içinde İran’a sundu.

İRAN’I İRAN’A YEDİRMEYEN ORTADOĞU'YU YEDİRİR Mİ?

Bölgedeki gelişmelere bakıldığında İran’ın artan bir etkinliği dikkatten kaçmıyor.

Baktığımız zaman İran’ın bölgede etkisi artıyor. Lübnan, Irak, Suriye’deki etkisine ilaveten son aylarda Yemen’de İran’ın desteklediği Husilerin darbe süreciyle birlikte İran’ın artan bir gücünün olduğu görülüyor. Ancak ben bu durumun bir illüzyon olduğu kanaatindeyim. İran hem iç hem de dış politika açısından tıkanmıştı. Bir açılım politikası izlediler ve bu İran’ı biraz rahatlattı. Ancak İranlılar Batı'nın bu bölgeyi kendilerine yedirmeyeceğini de bilmeliler. İran’ı İran’a yedirmeyen Batı, Ortadoğu’yu İran’a yedirir mi! Bugün Sünni kabarmayı engelleyen Batı, yarın İran’ın güç kazanması durumunda onu da çevreleyecektir. İran’a yönelik ambargonun kalkması gibi bir gelişme olursa bu İran’a ekonomik açıdan çok yarayacaktır. Ama Batı bu parayı İran’a bir savaşta harcatmak istiyor. Önümüzdeki süreçte de Ortadoğu’yu çok konuşmaya devam ederiz gibi gözüküyor.

İSLAM DÜNYASINDA İTİBAR KAYBEDİYOR

Nasıl?

Batı bölgede bir ülke güç kazandığı zaman bölgeden başka bir güçle o ülkenin gücünü kırar. 79’da İran’da bir Şii kabarma oldu. Batı buna karşı Sünnileri kullandı ve İran devrimini kısıtladı. Arap Baharı ile Sünni kabarma ortaya çıktı ve bunu engellemek için İran’ı kullandı. Ayrıca Sünniler Selefilik üzerinden okunmaya başladı. Sünnilik bir anlamda kirletilmek istendi ve bu süreç hala devam ediyor. Ayrıca İran’ın bölgedeki etkisi artıyor gözükse bile İslam dünyasındaki itibarının ciddi bir kayba uğradığını göz önünde bulundurmak gerekir. Bu durumdan da İsrail ve bölge dışı ülkeler kazançlı çıkıyor.

ABD işgali bitiyor İran işgali başlıyor

Irak ordusu Tikrit’e girdi ancak operasyonu İranlı askerler yönetiyor. Irak ordusu içinde çok sayıda İranlı komutanın olması nasıl okunmalı?

Irak, ABD’nin işgalinden bir nebze olsa da kurtuluyor; ancak İran’ın işgali altına giriyor. Amerikan işgali belli bir süre sonra sona erer. 15-16 bin kilometre öteden bu işgalin ancak belli bir süre devamı mümkündür. Ancak İran burayı tarihsel olarak kendi yaşam alanı olarak görüyor. Unutmayalım ki Saddam döneminde Şiilere baskı uygulandığı zaman başta Maliki olmak üzere Şii liderler uzun süre İran’da yaşadılar. O kadronun tamamı bugün Irak’ta iktidarda. Irak’ta İran’ın işgali Amerikan işgalinden çok daha kalıcıdır ve esas tehdit budur. Irak’taki yöneticiler belki de IŞİD gibi bir tehdide karşı İran’la birlikte hareket etmeyi uygun görüyor ama İran kendi rejimi ve kendi çıkarları için bölgenin çıkarlarını ciddi şekilde çıkmaza sokuyor.

IRAK KURBAN EDİLİYOR

Irak bu durumun farkında değil mi?

İran, Irak’ı işgal ediyor cümlesini özellikle kuruyorum. Irak nasıl bir hata yaptığını zamanla fark edecek. Bir ilginç örnek vereyim. Firdevsi meydanında yıkılan Saddam Hüseyin heykeli yerinde bir bilboardda Hümeyni ile Hamaney’in resmi vardı geçenlerde. O meydanda Iraklı Şii bir dini liderin resmi olabilirdi ama bu fotoğrafın olması hiç normal değil, o fotoğraf günlerce o meydanda tutuldu. Maalesef şu anda Irak, İran’ın rejim güvenliği için kurban ediliyor.

İran’ın Tikrit’e girmesi yeni terör doğurur

Kasım Süleymani yönetimindeki askerlerin Tikrit’e girmesi IŞİD’le mücadele için bir aşama sayılabilir mi?

Kasım Süleymani, bugün Irak’ın ve Suriye’nin Polat Alemdar’ıdır. Devrim muhafızları İran’ın en önemli askeri gücüdür ve doğrudan dini lidere bağlıdır. Bu ordunun Kudüs Gücü diye bir kolu var ve bunlar ülke içinde değil de kendi sınırları dışında operasyon yürütüyor. Kasım Süleymani işte bu Kudüs Ordusunun komutanıdır. Kasım Süleymani’nin Tikrit’e girmesi İŞİD’i bitirmez. Tersine Tikrit’e girip Şii milislerle resim vermesi önümüzdeki süreçte yeni terör örgütlerinin ortaya çıkmasının ana nedenlerinden birisi olur.

TEK DERTLERİ ERDOĞAN

Batı’nın bölgedeki gelişmelerle Türkiye’yi ilişkilendirmek istemesi onların zaviyesinden anlaşılabilir belki. Ancak Türkiye’de bir kesim de Ortadoğu’da yaşanan bu karmaşayla Türkiye’nin ilişkili olduğu iddiasını ısrarla söylüyor. Bu ilişkilendirme ısrarı neden sizce?

Türkiye’deki bir kesim, -ki bunlar eski düzenin sahipleri ve eski düzencilerin yerine geçmek isteyen yeni düzencilerdir- bunların tamamının istediği tek şey var. Türkiye’de Tayyip Erdoğan ve AK Parti gitsin de bunu IŞİD mi, PKK mı, ABD mi, İsrail mi, İran mı götürür hiç umurlarında değil. Bunlar Türkiye’nin geleceği ile ilgilenmiyorlar. Bölge bunların umurunda bile değil. Tek dertleri Tayyip Erdoğan’ın gitmesi. Rahmetli annemin bir sözü vardı, ‘Ayının iki türküsü vardır; biri armut, biri alıç üzerine’ diye. Bunların da iki türküsü var biri Erdoğan’ın, biri de AK Parti’nin gitmesi üzerine.