Çin’in Tianjin şehrinde toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü Liderler Zirvesi ve Pekin’de düzenlenen Zafer Günü Kutlamaları, uluslararası siyasette Doğu-Batı dengesinde yaşanan değişimi gözler önüne serdi. Ben de bu değişimi, 28-31 Ağustos tarihleri arasında Rusya’ya bağlı Tataristan’ın başkenti Kazan’a yaptığım ziyarette ziyadesiyle gözlemleme fırsatı buldum. Hani derler ya çok gezen mi bilir çok okuyan mı, diye; işte okumak görmekle birleşince bambaşka bir fotoğraf ortaya çıkıyor. İslam İşbirliği Gençlik Forumu’nun (ICYF) davetiyle katıldığım 4. Kazan Küresel Gençlik Zirvesi çerçevesinde hem katılımcılarla yaptığım sohbetler hem de Kazan şehrinin sokaklarını gezdiğimde (bir günde 20 bin adımdan fazla attım) yükselen doğu gerçeğini yakından gözlemleme fırsatı edindim.
Doğayla bütünleşik ve modern
Kazan, bin yılı aşkın tarihiyle, Tatar/Türk kültürüne beşiklik eden önemli bir kültürel ve tarihi merkez. Avrupa’nın en uzun nehri Volga ile Kazanka nehirlerinin kesişiminde kurulan Kazan şehri doğasıyla da etkileyici. Bunu THY ile beş saatlik bir uçuşun ardından havalimanından şehre uzanan 25 kilometrelik yol boyunca rahatlıkla görebiliyorsunuz. Uçsuz bucaksız yemyeşil bir ova sizi karşılıyor. 1,3 milyonluk nüfusuyla Tataristan’ın en büyük şehri olan Kazan’a giriş yaptığınızda modern mimari ve tarihi yapının uyumu ilk bakışta sizi ele geçiriyor. Tüm Sovyet bakiyesi şehirlerde görülen geniş caddeler ve düzenli parklar ise hemen dikkatinizi çekiyor. Rusya’nın ekonomik gelişmişlik anlamında ilk sıralarda yer alan Tataristan’da, başkente giriş yaparken, yeni konut projeleri hemen dikkatimizi çekiyor. Sanki üç yıldır süren bir savaşın etkisi altında değilmiş gibi bir imar faaliyetinin devam ettiğini şahit oluyorsunuz. Şehirde ise başka bir etkileyici manzara var; düzen ve temizlik. Yoğun nüfuslu bir şehir olmasına rağmen, trafik oldukça akıcı, sürücüler kurallara riayet ediyor, yaya geçitleri ve trafik ışıklarının anlamlı olduğu bir şehir. Kaldırımlar geniş, çevrede tek tük çöp kutusu var ama yerde tek bir atığa rastlamak mümkün değil; tertemiz sokaklar. Şehrin aynı zamanda su sporları merkezi olarak da görev yapan Kuban Gölü’nün etrafında oluşturulan peyzaj, yürüyüş ve bisiklet yolları, birçok Batılı ülkedeki benzerlerinden çok daha iyi. İnsana kendini iyi hissettiren bir şehir; mimarisi tepeden tırnağa sizi sarıyor. İnsanları güler yüzlü ve yardımsever.
Capcanlı Tatar kültürü
Tatar nüfusun yoğun olması, Türkiye’den gelenleri evinde hissettiriyor. GZT Genel Yayın Yönetmeni Doğukan Gezer ve Albayrak Medya Dijital Reklam Müdürü Mevlüt Özfidan ile şehre ulaştığımız gün şans eseri Tatar Kültür Festivali’nin yapıldığını öğrendik. Rusya’nın pek çok bölgesinden Tatarların bir araya geldiği festivalde, kurulan panayır bölgesi bize Türkiye’de olduğumuz hissini verdi. Son yıllarda Kazan’da Türk/İslam kültürünün giderek geliştiğini yetkililerden ve tabii ki gördüklerimizden tespit ettik. Türk çayı en fazla tüketilen içecekler arasında, şehrin farklı noktalarına yayılmış camilerden ezan sesleri duyuluyor, cemaat canlı, Türk kültürüne dair işaretleri görmemek imkânsız. Kazan’da ticaret anlamında Türklerin geçen 15-20 yılda önemli bir varlık oluşturduğu da belirtiliyor. Özellikle gıda sektöründe yapılan yatırımların arttığı görülüyor. Bunda Türkiye ile Rusya arasındaki turizmin gücünün etkili olduğu söylenebilir. Türkiye denince her gittiğiniz yerde yüzler gülüyor. İlk söylenenler ise İstanbul ve Antalya oluyor. Türkçeyi Türk dizilerinden öğrendiği söyleyen Kazanlılarla karşılaşmak işten değil.
Türkiye’nin gücünü hissetmek
Ukrayna’daki savaşın yansımaları da hissedilmiyor değil. Kimi zaman Ukrayna’nın drone saldırıları sonucu Rus hava sahası tamamen kapanabiliyor ve internette yavaşlama oluyor. Biz de dönüş yolculuğumuzda benzer bir durumla karşılaştık. İstanbul’a uçuşumuz hava sahasının kapatılması nedeniyle iptal edildi. O anda Türkiye’nin gücünü bir kez daha hissettik. Başta Türkiye Kazan Başkonsolosluğu olmak üzere THY Kazan Temsilciliği bizi hiç yalnız bırakmadı ve tüm ihtiyaçlarımızla ilgilendi. Kendilerine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Nihayetinde Kazan’da gördüklerim, doğunun 21. Yüzyıla damgasını vuracağına yönelik tahminleri bir kez daha doğruladı. Sadece gelişimin Çin ve diğer güneydoğu Asya ülkeleriyle sınırlı olmadığını topyekûn bir doğu uyanışından bahsetmenin mümkün olduğunu, Batı’nın standartlarına eşit hatta kimi zaman geçen bir sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmenin hızla yaşandığını birebir tecrübe ettim. Kazan’dan güzel hatıralarla ve verimli bir programla bir sonraki sefere kadar görüşmek üzere ayrıldık.
Tarihi ama genç şehir
Troleybüsler ve ÇakÇak
Dumansız hava sahası