Osmanlı tasavvuf tarihi deyince akla gelen ilk isimlerden biri Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak. Yazdıklarıyla bazı çevreleri kızdırsa da Ocak’ın her satırının arkasında büyük bir emeğin ve birikimin olduğunu kimse inkâr edemez. Kitaplarını ya da bazıları neredeyse kitap hacmindeki makalelerini okumak insana hem bilgi verir hem de konulara farklı bakış açılarından bakmayı sağlar. Yakında zamanda çıkan Bektaşilik: Tarih, İnanç, Efsane kitabını okurken de bir meraklı olarak aynı hisleri yaşadım. Hatta bu hissiyatıma ek olarak biraz şaşırdım: Neden mi?
Kitabın bir bölümü Hacı Bektaş-ı Veli’nin meczup bir derviş mi ya da derin bir İslam alimi mi olduğu tartışmalarının analizine ayrılmış. Ocak, burada Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar ile modern tarih araştırmalarını başlatan Fuat Köprülü’nün de görüşlerine yer veriyor ve Köprülü’nün Hacı Bektaş’ın İslamî ilimleri üst düzeyde bilecek kadar âlim olduğunu ileri sürdüğünü, bu iddiasını da Makalât’a ve ona ait olduğu iddia edilen bazı risalelerden örnekler göstererek desteklediğini belirtiyor. Ayrıca Köprülü’nün Makalât’ı tevellâ ve teberrâyı öğütleyen, Şiî motifleri vurgulayan üst düzey bir eser olarak gördüğünü ekliyor.
İşte tam burada geliyor Ahmet Yaşar Ocak can alıcı tespiti: “Aslında Köprülü’nün bu söyledikleri Makalât’ı okumadığını, hatta yalnız onu değil, ona atfedilen diğer eserleri de okumadığını, onları yalnız isim olarak bildiğini gösterir. Çünkü Makalât tasavvufa ilk girenlere kılavuz mahiyetinde, onun ilkelerini basitleştirilmiş ve kolay anlaşılır bir şekilde, Sünnî tasavvuf anlayışına tam olarak uyan bir yaklaşımla kaleme alınmış küçük bir el kitabıdır. Bugün ortada dolaşan yayımlanmış veya yazma halindeki Makalât metinlerinin hiçbiri Köprülü’nün ileri sürdüğü mahiyette olmadığı gibi, o mahiyette bir Makalât nüshası da henüz ortaya çıkmamıştır.”
KİTAP YAZDI MI YAZMADI MI?
Evet, anlıyoruz ki, Fuat Köprülü de olsanız bu şekilde talihsiz yorumlar yapmaktan kurtulamıyorsunuz. (Bu arada Ocak’ın çalışmalarında Köprülü’yü ve yazdıklarını her zaman büyük bir saygıyla zikrettiğini de belirtmeden geçmeyeyim.)
Ocak, Makalât ile ilgili Köprülü’nün görüşlerini değerlendirirken değindiği bazı hususları daha ayrıntılı olarak ele almış, kitabın “Hacı Bektaş-ı Veli kitap yazdı mı?” başlıklı bölümünde. Şaşırmaya bu bölümde de devam ediyoruz. Çünkü Ahmet Yaşar Ocak’a göre, pek çok nüshası bulunan Makalat başta olmak üzere, Kitâbü’l-Fevâid, Nesâyih-i Hacı Bektaş-ı Veli, Tefsîr-i Fâtiha, Şathiyye, Şerh-i Besmele gibi eserin Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait olarak gösterilmesi sadece bir yakıştırmadan ibaret: “Hacı Bektaş-ı Veli’ye izafe edilen diğer eserler gibi Makalât’ın da onun kaleminden çıkmış olduğu iddiadan öte tarihen ispat edilmemiştir. Ayrıca Hacı Bektaş-ı Veli gibi, misyonu neredeyse bütünüyle şifahi kültür geleneğine dayanan, büyük bir ihtimalle okuma yazma dahi bilmeyen, konar göçer bir Türkmen şeyhinin bu tarz eserler yazıp yazamayacağı hususu ise çok tartışma götürür. Nitekim bu çevrelerdeki tasavvuf geleneğinin yazılı eserlerden çok sözlü geleneğe dayandığı bilinmeyen bir şey değildir.”
YENİ MAKALAT’IN SÖYLEDİKLERİ
Bütün bunları Prof. Dr. Azmi Bilgin’in hazırladığı ve Kapı Yayınları’nın “Ölümsüz Klasikler” dizisinden çıkan Makalat’ın yeni bir yayını dolayısıyla yazdım. Acaba bu son yayında Makalat’ın Hacı Bektaş-ı Veli’ye aidiyetine dair yeni bir bilgi ya da yorum var mıydı?
Bilgin, kitabında Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatına ve eserlerine yer verdikten sonra, Makalat’ı ayrıntılı olarak değerlendiriyor. Otuz civarında nüshası bulunan eserin pek çok nüshasından yararlandığını belirterek iki önemli yazmasını esas alıp önce Makalat’ın Latin harfli bir versiyonunu ortaya koymuş, ardından da günümüz Türkçesine aktarmış. Ayrıca metinde geçen ayet, hadis ve Arapça sözlerin de Türkçe çevirilerine yer vermiş. Böylece Makalat metnini rahatça okuyup anlayabileceğimiz, emek mahsulü yeni edisyonu artık elimizde…
Gelelim asıl aradığımıza: Evet, Bilgin, daha önsözde Makalat’ın Hacı Bektaş-ı Veli’ye aidiyetine dair kanaatini paylaşıyor ve yayına hazırladığı Makalat’ın mütercimi veya müstensihinin eserin ilk sayfasında çok açık bir şekilde iki defa, eserin Hacı Bektâş-ı Velî’ye ait olduğunu belirttiğini söylüyor. Ayrıca 30 kadar tercüme nüshası tespit edilen Makalat nüshalarında müellif olarak Hacı Bektaş-ı Velî’nin adının zikredilmesinin de eserin bir başkasına isnat edilmesinin doğru olmayacağını gösterdiğini ekliyor.
Azmi Bilgin, kaynaklardaki farklı bilgilerden dolayı Hacı Bektaş-ı Veli’nin dini ve tasavvufi kişiliği hakkında bugüne kadar birbirine zıt çeşitli fikirler ileri sürülmüş olsa da Makalat’ın ona aidiyetinden şüphe duymadığını şu sözleriyle vurguluyor:
“Ancak Makalat’ın gerek manzum gerek mensur bütün nüshalarında onun adının geçmiş olması eserin ona ait olduğunu göstermektedir. Bir eserin, belirtilen müellif adına değil de başka bir müellifin adına yazıldığını iddia etmek pek mümkün değildir. Şöhretinden yararlanmak için böyle bir şeyin yapıldığını söylemek de hiç inandırıcı gelmemektedir.”
Anlaşılan bu meselenin çözümü için ya başka elyazmalarının ortaya çıkışını bekleyeceğiz ya da Ahmet Yaşar Ocak’ın önerdiği gibi Makalat’ın “esaslı bir muhteva kritiği”ni? Bakalım hangisi önce gelecek?