Krallar ayakta ölür

Fik Meijer akıcı ve anlaşılır bir üslupla imparatorların kişisel tarihlerini anlatırken, aynı zamanda Roma İmparatorluğu’ndaki siyasi entrikaları ve dramları çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Roma İmparatorlarının son günlerini antik tarihçilerin kaleme aldıkları eserlerden hareketle anlatan kitapta ayrıca imparatorlarının soy ağaçları ve haritalar yer alıyor.

R. Rüveyda Okumuş
Arşiv.

Klasik çağ üzerine çalışmalarıyla tanınan Amsterdam Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Profesörü Fik Meijer’in 2001’de Kaizers Sterven Niet in Bed adıyla Amsterdam’da yayınlanan kitabı İstanbul Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Ana Bilim Dalı’nda görev yapan Doç. Dr. Gürkan Ergin tarafından İngilizceden Türkçeye çevrildi. İlk Türkçe tercümesi 2006 yılında Homer Yayınları tarafından İmparatorlar Yataklarında Ölmez adıyla çıkan eser, bu defa Kronik Kitap etiketiyle okuyucuyla buluştu.

Roma tahtına oturan imparatorların ölümleriyle ilgili yazılmış birinci el kaynaklar ve daha geri planda kalan edebi eserlerden istifade edilerek kaleme alınan kitapta M.Ö. 44’te öldürülen Iulius Caesar’dan M.S. 476’da tahttan feragat eden Romulus Augustulus’a kadar tahta geçmiş seksen yedi Roma imparatorunun yaşam öyküleri ve ölüm hadiseleri konu ediliyor. Kitapta açıkça gözlemlenebildiği gibi imparatorları ölüme götüren sebepler aynı zamanda onların yaşamlarına dair ipuçları sunmaktadır.

Yazar kitabın giriş bölümünde M.Ö. 44’ten M.S. 476’ya yaklaşık beş yüz yıl boyunca hüküm sürmüş Roma imparatorlarının son günlerini ele aldığını şu satırlarla anlatıyor:

“Her ne kadar Roma İmparatorluğu M.Ö. 27’de Octavianus Augustus ile resmen ilân edilmişse de ben öyküyü Julies Caesar’ın M.Ö. 44’ten önce ölümüyle başlayacağım. Ömür boyu diktatör olarak Caesar, imparatorluk sisteminin temellerini atmıştı. Roma ordusunda subaylığa yükselmiş bir Germen olan Odovacar tarafından M.S. 476’da tahttan indirilen Romulus Augustulus ile kitap sona erer. Doğunun imparatorları 476’dan sonra tahtta kaldılar, ama onları buraya almadım. Zira, söz konusu tarihten itibaren merkezi Roma ve İtalya olan bir Roma İmparatorluğu’ndan söz etmek mümkün değildir.”

MUAZZAM BİR GÜÇ VE ZENGİNLİK

Dünya tarihine baktığımızda Roma İmparatorlarından daha fazla güce ve toprağa sahip olmuş lider çok azdır. İmparatorluk döneminin ilk iki yüzyılı içinde Roma İmparatorları batıda İngiltere’den doğuda Fırat’a, güneyde Sahra Çölü’nden kuzeyde Ren ve Tuna nehirlerine kadar geniş topraklarda hüküm sürüyorlardı. Kartaca ve Helenistik dünyanın kralları, Orta ve Batı Avrupa’daki germen kavimleri Romalıların durdurulamayacağını anlamıştı. Roma imparatorları vergileri topluyor, savaş ve barış kararları alıyorlardı. Birçok imparatorun gücünün kaynağı muazzam servetleri, orduların güçlü desteği ve her isteklerini yapmaya hevesli destekçileriydi.

İmparatorluk devrinin ilk iki yüzyılında kendilerine fazla güvenen birkaçı dışında çoğu imparator uzun yıllar tahtta kalmış ve hayatları sakin bir şekilde sona ermişti.

Üçüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu ilk iki yüzyılın gölgesinden ibaretti. İmparator ve senato arasındaki iş birliği yerini anarşi ve kişisel çıkarlara bırakmıştı. Artık imparatorlar senatodan çıkmıyor bunun yerine ordunun kademelerinden yükselerek komutan olanlar tahta oturuyordu. Ordu arkalarında olduğu sürece de tahtta kalabiliyorlardı.

TAHT SAVAŞLARI

Üçüncü yüzyılın sonu ve dördüncü yüzyıl başlarında Diocletianus ve Constantinus imparatorluğun çöküşe doğru gidişine durdurmayı başarsalar da Roma ilk iki yüzyıldaki istikrarına kavuşamadı ve imparatorlar da hayatlarından emin olamadılar. İmparatorluk ne kadar kötü durumdaysa tahtta olan en güçlü adamın mevkii de o derecede saldırıya açıktı.

Roma imparatorları her ne kadar dünya hâkimiyetine talip olabilecek kudrete sahip olsalar da tahttan indirilme tehlikesi her an kapıda bekliyordu. Bu bakımdan imparatorlarının pek azı doğal sebeplerden ölmüştür. Ölümle cesurca yüzleşen imparatorlar olduğu gibi yaklaşan felaketlerle başa çıkamayanlar da olmuştur. İmparatorların ölüm nedenleri arasında suikast, zehirlenme, intihar etme ve savaşta öldürülme sıralanabilir. Publius Septimius Geta annesinin kucağında hançerlenmiş, Çılgın Caligula tiyatrodan çıkarken, Caracalla ihtiyacını giderirken suikasta uğramıştı. Caesar en yakınında bulunanlar tarafından yirmi üç kez hançerlenerek öldürülmüş Otho ise bir et kancasına takılarak Tiber Nehri’ne atılmıştı.

Fik Meijer akıcı ve anlaşılır bir üslupla imparatorların kişisel tarihlerini anlatırken, aynı zamanda Roma İmparatorluğu’ndaki siyasi entrikaları ve dramları çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Roma’da imparator olmanın, tehlikelere ve tahtı ele geçirmek için birbiri ardına ortaya çıkan aç gözlü rakiplere rağmen çekiciliğini tarih boyunca nasıl koruduğunu ortaya koyuyor. Bununla birlikte yazar kitabında imparatorların ölümleri hakkında daha fazla ayrıntı öğrenmek isteyen okuyucular için her bir yaşam öyküsünün sonuna en önemli kaynakları da eklediği görülüyor.

Roma İmparatorlarının son günlerini antik tarihçilerin kaleme aldıkları eserlerden hareketle anlatan kitapta ayrıca imparatorlarının soy ağaçları ve haritalar yer alıyor. İmparatorlarının yaşamları boyunca elde tutmaya çalıştıkları iktidarları, güç mücadelesi ve ölümlerini konu edinen kitap, Roma tarihine dair geniş ve sıra dışı bir perspektif sunuyor.

HAYAT
Eğlencenin beyaz perdedeki izleri