Kur’an ruh sağlığı için de bir rehber

Modern yaşam bir bütün olarak insanlığa pek çok faydalar temin etmesine rağmen, birçok çağdaş sorunun ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Müslüman toplumlar da çağımızın ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlarından etkilenmektedir. Oysa Kur’an, kendisini Müslümanlar için bir rahmet ve şifa kaynağı olarak tanıtır ve Kur’an’ın psikolojik iyileştirici bir yönü de vardır. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Köylü yazdı.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Modern yaşam, insanlığa sunduğu teknolojik ve ekonomik kolaylıklara rağmen ruhsal anlamda ciddi sorunlar doğurmuştur. Hızlı yaşam tarzı, kapitalist tüketim kültürü, bireyselleşme ve rekabet baskısı, insanları yalnızlığa, kaygıya ve psikolojik kırılganlığa sürüklemektedir. Günümüzde ruhsal sorunlar sadece yetişkinlerde değil, çocuk ve gençlerde de artış göstermektedir. Batı toplumları bu psikolojik yük karşısında dini ve manevi değerlerden yararlanma yoluna gitmiş, psikiyatri alanında din-ruh sağlığı ilişkisine yönelik kapsamlı çalışmalar ortaya çıkmıştır. Buna karşın İslam toplumlarında durum aynı düzeyde gelişmemiştir. Oysa Kur’an, kendisini bir “şifa ve rahmet” kaynağı olarak tanımlamakta ve insanın psikolojik iyilik hâline dair güçlü mesajlar sunmaktadır. Bu makalede Kur’an’ın ruh sağlığına olumlu katkısını oluşturan temel ilkeler analiz edilmektedir.

DÜNYA HAYATININ İMTİHAN OLUŞU

Kur’an’ın insan psikolojisine sunduğu en önemli çerçevelerden biri, dünya hayatının bir imtihan alanı olduğudur. İnsan, tarih boyunca korku, açlık, mal ve can kaybı gibi çeşitli zorluklarla sınanmış; bu sınavlar sabır, olgunlaşma ve kulluk bilincinin gelişmesi için fırsatlar olarak sunulmuştur. Kur’an, peygamberlerin bile farklı imtihanlara tabi tutulduğunu ifade eder: Peygamberler kimi zaman kavimleriyle mücadele etmiş, kimi zaman eşleri, çocukları veya babalarıyla sınanmışlardır. Nuh’un oğlunun iman etmeyişi, İbrahim’in babasının şirk üzerindeki ısrarı, Lut ve Nuh’un eşlerinin inkarı bunun en çarpıcı örneklerindendir. Bu anlatılar, inanan bireyin aile ve toplum içindeki sorunları imtihan perspektifiyle anlamlandırmasına katkı sağlar; suçluluk, umutsuzluk ve çaresizlik duygularını azaltır.

YAŞAM VE ÖLÜM ANLAYIŞI

Kur’an, dünya hayatını geçici; ahireti ise ebedi yurt olarak tanımlar. Bu yaklaşım, bireyin dünyevi hırs ve beklentilerini sınırlarken, yaşanan kayıpların kaçınılmaz oluşunu kabul etmeyi kolaylaştırır. Kur’an’a göre her canlı ölümü tadacak ve herkes için belirlenmiş bir ecel vardır; bu süre ileri-geri alınamaz ve Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse ölmez. Bu anlayış, özellikle ölüm kaygısı yaşayan birey için yatıştırıcı bir çerçeve sunar. Ölümün mutlak bir son değil, yeni bir başlangıcın kapısı olması; yaşamın geçici ve sınırlı oluşu; dünyaya aşırı yaslanmanın anlamsızlığı ruh sağlığı açısından önemli bir sükûnet ve kabullenme zemini oluşturur.

GEÇİM (RIZIK) KONUSU

Rızık meselesi, insan psikolojisinin en temel kaygılarından biridir. Kur’an, rızkın insanların çabalarından bağımsız olarak Allah tarafından garanti edildiğini bildirir. Bu ilke, geçim derdiyle aşırı kaygılanan bireyin ruhsal yükünü hafifletir. Kur’an, zenginliğin akılla veya çalışmayla tam olarak açıklanamayacağını; zenginlik ve fakirliğin ilahi takdirin bir parçası olduğunu belirtir. Bu çerçevede maddi durum, bireyin değerini belirleyen bir ölçüt olmaktan çıkar; rızkın dağılımındaki farklılıklar ise toplumsal dengenin ve imtihanın bir unsuru olarak görülür. Böylece birey ekonomik kaygılarını mutlak bir tehdit olarak algılamaz.

HAYIR VE ŞERRİN İZAFİLİĞİ

Kur’an’a göre insanlar, bazı olaylarını hayır veya şer olarak değerlendirmede yanılabilirler. Çok istenen bir şeyde şer, kötü görünen bir olayda ise hayır olabilir. Bu ilke, bireyin yaşadığı olumsuzlukları anlamlandırmasını, olaylar karşısında umut ve sabrını korumasını sağlar. Yaşanan sıkıntıların ardında ilahi bir hikmet olabileceği düşüncesi, bireyin ruhsal dayanıklılığını artırır ve travmatik deneyimlerle başa çıkmasını kolaylaştırır.

ALLAH’IN GÜCÜ

Kur’an’ın ruh sağlığını destekleyen en güçlü unsurlarından biri, Allah’ın kudret sahibi, yardımcı ve dost olarak tasvir edilmesidir. Allah’ın kulunu yalnız bırakmadığı, yardımının yakın olduğu, müminleri desteklediği yönündeki ayetler bireyin yalnızlık ve çaresizlik duygularını azaltır. Bu inanç, kişinin hayata daha güvenli bir yerden bakmasını, zorluklar karşısında psikolojik olarak ayakta kalmasını sağlar.

MÜSLÜMAN'IN GÖREVİ NEDİR

Kur’an sadece inanç, ibadet ve ahlak esasları gibi dini içerikli konuları değil, aynı zamanda ruh sağlığı gibi psikolojik anlamda da önemli bir kaynaktır. Zira olaylara Kur’an açısından bakarak, dünya hayatının bir imtihan yeri olduğuna, herkesin farklı şekillerde sınava tabi tutulacağına, yaşam ve ölümün tamamen Allah’ın takdiri ve gücü dahilinde meydana geldiğine, geçim konusunda endişelenmeye gerek kalmadığına, zira tüm canlıların rızkının Allah’a ait olduğuna, hayır ve şerrin izafi olduğuna, dünyada yegane güç sahibinin yalnızca Allah olduğuna, Allah’ın dilemesi ve takdiri dışında hiçbir şeyin meydana gelemeyeceğine inanan bir kişinin güçlü bir ruh sağlığına sahip olacağı söylenebilir. Ancak burada şu hususu da hatırlatmamız gerekir. Yukarıdaki bahsettiğimiz konular çerçevesinde insanın hiç mi sorumluluğu yoktur? Ya da böyle bir anlayış bağlamında Müslüman’a düşen görev ve sorumluluk nedir? Bu konuda Kur’an’ın önemle üzerinde durduğu iki husus vardır:

Birincisi, Kur’an insanları kaldıramayacakları bir sorumlulukla mükellef tutmamıştır, ikincisi ise, Kur’an’a göre önemli olan bireysel sorumluluktur. Birinci ol arak, Kur’an, hiçbir şekilde insanı kaldıramayacağı bir sorumlulukla mükellef tutmamıştır. Kur’an insanlara ancak kaldırabilecekleri tarzda bir sorumluluk verildiğini göstermektedir. Dolayısıyla inanan bir kişi ancak yapabildiği şeylerle sorumlu olacağını bildiğinden, kendisini aşan konularda herhangi bir sıkıntıya, stres ve kaygıya düşmez. O sadece elinden geleni yapar, gerisini Allah’a bırakır.

BİREYSEL SORUMLULUK

Kur’an’ın önemle üzerinde durduğu ikinci bir husus da bireysel sorumluluktur. Dolayısıyla kişi, üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirdikten sonra, artık diğer kişi ve olaylarla sorumlu tutulmaz. Burada önemli olan kişinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesidir. Bu tezi de doğrulayan pek çok ayet vardır. Örneğin; “Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez.” (İsra, 15)

Burada da Müslüman bir kişiye düşen görev, öncelikle kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmek, gerisini Allah’a havale etmektir.

Sonuç olarak, günümüzün karmaşık dünyasındaki olaylara biraz da Kur’an açısından bakarak, onun ilke ve prensiplerini hayatımıza uyguladığımızda, bizleri rahatsız eden pek çok psikolojik sorunu rahatlıkla halledeceğimizi söyleyebiliriz. Zira Kur’an, müminler için bir rahmet kaynağı olduğu kadar aynı zamanda bir de şifa kaynağıdır.