Yemek, insan hayatının en önemli unsurlarından biridir. Öyle ki, emeğimiz karşılığında aldığımız ücrete “ekmek parası” demekle başlar belki de rızkın, yemeğin dilimizdeki yeri. Romanlarda, hikayelerde, şiirlerde türlü hallerde yemeğe rastlarız. Mesela Cemal Süreya “Kahvaltı” adında bir şiir yazmış, Orhan Veli “Ekmek.” Neşeli tarafı da var bu edebiyatın; fıkralar gibi.
Et buysa kedi nerede, kedi buysa et nerede?
“Fıkra” demek biraz Nasreddin Hoca demek. Kendisiyle özdeşleşen Akşehir Belediyesi’nin Nasreddin Hoca fıkralarını yer verdiği bir yayınında yüzlerce fıkraya ulaşabilirsiniz. Bunların bazılarında da hoca sofradadır. Veya o meşhur fıkradaki gibi göle yoğurt mayalamakta, çok sevdiği ciğer akşam sofraya gelmeyince “kedi yedi” diyen hanımına kilo hesabıyla sormaktadır: “Et buysa kedi nerede, kedi buysa et nerede?” Fıkraların birinde hoca yine ciğer alır eve giderken bir tanıdığı ona harika bir ciğer yemeği tarifi verir. Fakat hoca eve varamadan ciğeri çaldırır. Hırsızın ardından “tarifi bende kaldı” der. Etli pilav ve yoğurt, bal, hoşaf, pirinçle yapılan çorba, keçi boynuzu, tarhana çorbası, turşu, kavurma, ördek geçen fıkralar gibi tuz ve ekmeğin, bal ile sirkenin bir arada anıldığı fıkralar da vardır. Bir fıkrada hoca bıldırcın pişirip komşusunu çağırır. Yemeği çalınmış ve yerine de canlı bıldırcınlar bırakılmıştır. Hoca Allah’a yakarır: “Ya Rabbi! Sana iman ettim muhakkak sen bu kuşları diriltirsin fakat benim yağım, biberim, tuzum nerede?” der. Nasreddin Hoca, kültürel bir miras olarak çok kıymetlidir. Öyle ki düşündüğümüz gibi sadece ülkemizde değil, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan gibi Türk Cumhuriyetleri'nde de Nasreddin Hoca fıkraları anlatılmaktadır. Bu sebeple 2022 yılında “Nasreddin Hoca Fıkraları Anlatma” bir kültürel miras olarak UNESCO “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi”ne eklenmiştir. Akşehir’le bütünleşmiş, Eskişehir’de doğmuş Nasreddin Hoca’nın fıkralarında geçen yemeklerden birkaç tanesinin bu yazının sonunda olmasını istedim. Yemek tariflerini seçerken bu iki mekân arasında kalmaya özen göstererek hocanın çok sevdiği ciğer ile hayalini kurduğu tarhana çorbasının tariflerini paylaşmak istiyorum. Sağlıklı, mutlu pazarlar dilerim.
Tarhana çorbası
MALZEMELER:
l 300 g. sıkma tarhana l 1 su bardağı haşlanmış nohut l 2 diş sarımsak l 3 yemek kaşığı tereyağı l 1 tatlı kaşığı kuru nane l 3- 4 kuru kırmızı biber l 1 çay kaşığı tuz
YAPILIŞI:
Tarhanayı bir gece önceden sıcak su ile ıslatalım. Bir tencereye tarhanayı alıp su ile karıştırarak kaynatalım. Kaynarken ara ara karıştıralım. Sarımsakları soyup doğrayalım, biberleri kıralım. Az tereyağı ile biber ve sarımsağı kavuralım, çorbaya ilave edelim. Nohutları ekleyip karıştıralım. Ayrı bir yerde kalan tereyağını eritelim, naneyi hafifçe kızartalım. Nohutlar piştiğinde naneli sosu ilave edip servise alalım. Afiyet olsun.
Ciğer yahnisi
MALZEMELER:
l 1 kg kuzu ciğeri l 2 domates l 3 yeşil sivri biber l 1 kuru soğan l 3 yemek kaşığı tereyağı l 3 yemek kaşığı pirinç l 1- 1,5 su bardağı su l 1 tatlı kaşığı kekik l 1 çay kaşığı karabiber l 2 çay kaşığı tuz l yarım demet maydanoz l 1 yemek kaşığı pekmez
YAPILIŞI:
Ciğerin zarını ayırıp küp küp doğrayalım. Soğanı ince ince kıyalım. Domatesin kabuklarını soyup küçük küçük doğrayalım. Sivri biberi doğrayalım. Pirinci yıkayalım. Bir tencerede yağı eritelim ve ciğeri kavuralım. Kavrulmuş ciğere soğan ve yeşil biberi ilave edip hafifçe pişirelim. Pirinci ve domatesi ilave edelim. Su, tuz ve baharatları ekleyelim. Maydanozu kıyalım ve sıcakken ilave edip karıştıralım. Kapağını kapatıp 5 dakika dinlendirelim. Servise hazırdır. Afiyet olsun.