Sağlıklı yaşam değil kalori takıntısı

Akıllı saat ve uygulamalarla sürekli sağlık verisi takip etmek, özellikle gençlerde sağlıklı yaşam takıntısını ve yeme bozukluklarını artırıyor. Haftada bir tartı ve günde bir kez adım takibi gibi sınırlı kullanımın önemine dikkat çeken Diyetisyen Tuba Kayan Tapan, “Sürekli ‘kaç kalori aldım, kaç harcadım’ gibi düşünceler yeme bozukluklarının başlamasına zemin hazırlıyor” dedi.

Aybike Eroğlu
Tuba Kayan Tapan

Akıllı saatler, yüzükler ve akıllı telefon uygulamaları sayesinde günlük sağlık verilerine erişim hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Adım sayısından kalp sağlığına, kandaki oksijen düzeyinden tansiyona kadar birçok değer saniyeler içinde görülebiliyor. Yine diyet yapanlar için geliştirilen kalori ölçer uygulamalar, “tabağın fotoğrafını çek,kaç kalori olduğunu söyleyeyim” mantığıyla çalışırken; dijital tartılar da yağ oranı, su oranı ve kemik yoğunluğunu anlık olarak telefona iletiyor. Ancak bu kadar yakın ve kolay takip, özellikle gençlerde ciddi bir takıntıya dönüşmüş durumda. Günde defalarca tartılan, uygulamalardan gözünü ayırmayan, gelen her küçük veriye göre ruh hali değişen sıfır beden olma yolunda mücadele veren bir kesim oluştu. Akıllı cihazların sağlık açısından faydalı olduğu kadar riskli sonuçlara yol açabildiğini belirten İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dr. Dyt. Tuba Kayan Tapan, "Bu teknolojiler aslında iyi amaçlarla kullanılıyor. Kişi ne kadar yürüdüğünü kontrol ediyor. Kalbi nasıl çalışıyor, tansiyonu yükseldi mi gibi detayları takip edebiliyor. Ancak bu takip aşırıya kaçtığında sağlıklı yaşam takıntısı dediğimiz ortoreksiyoner davranışlara dönüşüyor. Bu durum da obsesif–kompulsif bozukluğu tetikleyebiliyor. Sürekli ‘Kaç kalori aldım, kaç harcadım’ gibi düşünceler yeme bozukluklarının başlamasına zemin hazırlıyor” dedi.

SIFIR BEDENE ODAKLANDILAR

Özellikle gençlerdeki “sıfır beden” algısının kalori takibini bir yarışa dönüştürdüğünü söyleyen Tapan, “Maalesef çoğunda 34 beden olma algısı var. Kaç kalori harcadığını görüp kilo kaybetmek istiyor. Arkadaş çevrelerinde de birbirleriyle bunu konuştukça trend haline geliyor. Hedefledikleri kiloya ulaştıklarında bu kez ‘Daha da düşebilirim’ düşüncesi başlıyor. Bu bir memnuniyetsizlik ve tatminsizlik döngüsüne dönüşüyor” diye konuştu.

GÜNLÜK TAKİP TAKINTIDIR

Teknolojiyle gelen kontrol kolaylığının insanları yanılttığını belirten Tapan, sınırlara dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, "Bir kişi her gün tartılmaz. Haftada bir kez, aç karınla yapılır. Gün içinde tartılan var, tuvaletten sonra tartılan var, her yemekten önce ve sonra tartılan var… Bunların hepsi yanıltıcıdır. Su içmiş olursunuz, kabız olursunuz, uykusuz kalmışsınızdır, yolculuk yapmışsınızdır – tümü tartı sonucunu etkiler. Adım takibi de kontrollü yapılmalı. Gün içinde sürekli Kaç adım attım?’ diye bakmak takıntıdır. Gün sonunda bir kez bakmak yeterli. Harcadığınız enerjiyi takip edin ama aldığınız kaloriyi hesaplama boyutuna geçmeyin. Çünkü kalori hesabı aslında artık çağdaş diyet yaklaşımının bir parçası değil, diyetisyenler uyguladığı programları zaten bu durumları dikkate alarak hazırlıyor” ifadelerini kullandı.

DIŞARIDA YEMEK İYEMİYORLAR

Akıllı teknolojilerle birlikte iyiden iyiye artan sağlık takıntısına dikkat çeken Tapan, “Yani düşünün ki besini alma aşamasından itibaren önünüze gelene kadar sağlıklı olmasını istiyoruz. Doğru işlenmiş yerlerden alınması, doğru pişirme yöntemlerinin yapılması, doğru saklama koşulları, pişirirken doğru kapları kullanmak gibi. Bunlar güzel detaylar. Fakat insanlar bir süre sonra o kadar obsesif oluyor ki, dışarıda yemek yiyemez hale geliyor. Sürekli kullanılan yağ, kullanılan içerik, organik mi değil mi, nerede yetişmiş, yumurtası nasıl, işte içine katılan yağlar nasıl, unu nasıl gibi şeyleri düşünüyorlar. Sağlıklı olanı seçip tüketmek ve yaşamına öyle devam etmek yerine artık hiçbir şeyi tüketemez hale geliyor. Ciddi ağırlık kaybına yol açan bu süreç yeme bozukluğuna kadar gidiyor. Çünkü buna bağlı kan parametreleri değiştiği için bireylerin hastaneye yatışları gerekebiliyor” değerlendirmesi yaptı. Tapan, böyle sorun yaşayanlar için mutlaka psikiyatr, diyetisyen ve dahili hekimi iş birliğiyle müdahale edilmesi gerektiğini anlattı.

HEDEF TUTMAZSA SUÇLULUK BAŞLIYOR

Kişinin psikolojisinin bu süreçte ciddi şekilde zarar gördüğünü söyleyen Dr. Tapan şöyle konuştu: "Bir hedef koyuyor, tutturamayınca suçluluk duyuyor. Tutturunca da daha fazlasını istiyor. ‘50 kiloya düşeyim’ diyor, düşüyor, bu kez ‘45 de olur’ diyor. Bu tatminsizlik hali çok tehlikeli. Bazıları sağlıksız bir şey yediğinde kusmak istiyor, bağırsak ya da idrar yoluyla attığını düşünmek için takviyelere yöneliyor. Bu artık çok net bir yeme bozukluğu tablosudur."

Teknolojinin sınırlarını koruyun