Sinemanın gücü ve etkisini konuştuğumuz meseleler ve dönemlerin değişmeyen başlığı Filistin ve Kudüs… En azından 2 senede bir Filistin’de işgal ve savaş alevlenir ve biz de sinemanın bu husustaki duruşunu, etkisini, olması gerekeni vurgulamak zorunda hissederiz. Ne yazık ki Filistin’de yine katliam söz konusu ve insanlığın modern zamandaki utanç vesikalarından biri olarak insanlık sabıkasındaki yeri perçinleniyor.
Filistin konusunda sinemanın yerini hep ters cepheden ele almak zorunda kalıyoruz. Şöyle ki; sinemanın endüstriyel merkezi olan Hollywood’da siyonistler çok etkilidir ve her dönem mutlaka holokostu ele alan filmler yapılır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin uyguladığı zulmü ele almak eleştirilecek bir şey değil elbette. Ancak bu ele alış meselesi perde arkasından bugünkü İsrail ve uygulamalarını aklama potansiyeli barındırınca ciddi bir haksızlık vuku buluyor. Haksızlığın er meydanı sinema üretimi. Çünkü ekonomik olarak da dünyanın en ciddi gücü haline gelen Siyonist sermaye, sinemayı destekliyor ve kendi politikaları çerçevesinde şekillendiriyor. Öyle bir şekillendirme ki, bugünkü İsrail’in katliamlarını ve soykırım girişimini eleştiren her yaklaşım ve üretim, Yahudilerin Nazilerden gördüğü zulmü yok saymak olarak itham ediliyor. İsrail’i eleştirmek bu küresel algı üzerinde değerlendirildiği için Filistin’in maruz kaldığı zulüm hakkıyla anlatılamıyor.
NEDEN HEP AYNI ŞEYİ KONUŞUYORUZ?
Tablonun acı tarafı şu ki, belli aralıklarla bunu vurgulamak zorunda kalıyoruz. Zulüm bitmiyor. Daha kötüsü, zulmü anlatan film üretimi çoğalamıyor. Çünkü politikanın, ekonominin, kültürün yönlendiricisi sermaye siyonistlere ulaşıyor. Bağlantılar politik ve ekonomik olunca da Filistinlilerin mağduriyetini anlatacak, gerçekleri insanlara ulaştıracak yapımlar destek bulamıyor. Türkiye de bu manzaranın içerisinde. Neden ülkemizde Filistinlilerin yaşadığı zulümü ele alan filmler yapılmıyor. Dünyanın merkezi konumunda olan Kudüs ve Kudüs’ün başkenti olan Filistin, sinemacıların üretim havuzuna neden giremiyor? Evrensellikten söz edilen noktada evrenselliğin ve modern söylemlerin yerle yeksan edildiği noktaların yaşanmışlıklarını ele almak neden ve nasıl engellenir? Ya da sinemacılar buna neden ilgi göstermez? Türkiye’de bariz bir Filistin hassasiyeti varken filmleri neden olmaz?
ZULMÜ ANLATAN FARKLI TÜRLERDEKİ FİLMLER
Can yakan bu soruların ışığında bazı filmlerden bahsetmek de boynumuzun borcu oluyor. Filistin’de yaşananların hakikatine işaret eden, çeşitli yöntemlerle farklılaşan ve evrensel çerçevede kabul gören yapımlarla bir tablo oluşturmak gerekiyor. Filistin’deki mücadelenin ve zulmün sadece dramatik unsurlar üzerinden anlatılmaması gerektiğini de vurgulayan özel filmler söz konusu. İşte Filistin direnişi ve İsrail zulmünü anlatan en özel yapımlardan bazıları:
Burası Cennet Olmalı: Filistinli yönetmen Elya Süleyman’ın son filmi, ironik ve hiciv barındıran yaklaşımı ile özellikle Batılı bakış açısını eleştiriyor. Sadece Filistin’in değil dünya sinemasının da en önemli isimleri arasında yer alan Süleyman, birçok şehre seyahat eden ve hepsinde de anavatanı Filistin ile türlü benzerlikler bulan bir adamın hikayesini anlatıyor. Başrolde de kendisi var. Kutsal Direniş filminde de olduğu gibi kamera karşısına geçen Elya Süleyman, Filistin’den başlayıp, New York, Doha ve Paris’e seyahat ederek modern Batı’nın yaklaşımını eleştiriyor.
Vaat Edilen Cennet: Hany Abu-Assad’ın filmi Filistin denince akla gelen ilk yapımlardan… İntihar bombacısı meselesi üzerinden eleştiri ve özeleştiri yapan film, İsrail zulmünün içeriden bir fotoğrafı gibi… İki çocukluk arkadaşı, intihar bombacısı olarak yetiştirilirler. İkisinin de amacı Tel Aviv’de büyük bir eylem gerçekleştirmektir. Olay öncesi aileleriyle son bir gece geçirirler ve olaylar başka yere varır.
Kurtlar Vadisi Filistin: Diğer filmlerden farklı olarak aksiyon türünde olan film Türk yapımı olarak ayrı bir yerde duruyor. Zaten Türkiye’de yapılan nadir Filistin filmlerinden biri. Ülkemizde çok ciddi gişe yapması da önemli. Kurtlar Vadisi dizisinin uzantısı olarak sinema perdesine çıkan yapım, köşeli de olsa bölgede yaşanan mezalimi anlatıyor.
Limon Ağacı: Filistinli Hristiyan bir yönetmen olan Eran Riklis’in filmi, mülkiyet, toprak ve vatan kavramlarını işgal üzerinden ele alıyor. Bir bahçe ve uluslararası kamuoyuna uzanan ihlaller, Filistin meselesini tamamen insani doku üzerinden işliyor.