Sof kumaş medeniyetimizin belleğini taşıyor

Türkiye’nin unutulmaya yüz tutan dokuma hazinelerinden sof kumaş, Emine Erdoğan’ın himayesinde Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde açılan “Anadoludakiler: Sof’un Zamansız Yolculuğu” sergisiyle gün yüzüne çıktı. Erdoğan, “Bugün, tezgahlarda tekrar sof kumaşı dokumak, ‘Medeniyetimizin ruhunu, başarısını, kimliğini ve belleğini dokumak’ demektir” dedi.

Emine Erdoğan sof kumaşın, Ankara’nın taşına, toprağına sinmiş bir hafıza, asırlara yayılmış bir kültür birikimi olduğunu belirtti.

15. yüzyıldan itibaren Ankara’da tiftiğe dayalı bir dokuma sanayisinin gelişmesiyle birlikte Ankara keçisinden elde edilen tiftik ipliğiyle üretilen sof kumaşlar, uzun yıllar boyunca yurt içinde ve dışında büyük rağbet gördü. Ancak zamanla azalan ilgi nedeniyle kaybolmaya yüz tutan sof kumaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde ülke genelinde başlatılan “Dokuma Atlası” projesiyle yeniden hayat buldu. Proje kapsamında, Anadolu’nun önemli kültürel miraslarından olan sof kumaşının tanıtımı ve üretiminin canlandırılması için Ankara Olgunlaşma Enstitüsü’nce çalışmalar yürütüldü. Yapılan analizlerde Enstitü tarafından üretilen sof kumaşın, aslına en yakın sof kumaş olduğu tescillenince, Ankara Valiliği’nin 2022 Aralık ayında Türk Patent Enstitüsüne yaptığı başvuru kabul edildi. Sof dokumasının yaygınlaştırılması amacıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Kalkınma Ajansları tarafından zanaatkârlara destek sağlanırken, “Anadoludakiler: Sof’un Zamansız Yolculuğu” sergisine ev sahipliği yapan Anadolu Medeniyetleri Müzesi de geçmişte sof üretim ve satışının yapıldığı yerlerden biri olarak bu kültürün yaşatılmasında simgesel önem taşıyor.

Kurdele nakışından tel kırmaya 35 parçalık koleksiyon

Ankara’nın kadim dokuma geleneğini çağdaş tasarımlarla buluşturan “Zamansız Zarafet: Sof Dokumanın Yeniden Doğuşu” koleksiyonu Ankara Valiliği İz Ankara Tasarım ve El Sanatları Merkezi’nde hazırlandı. Bu koleksiyon Ankara Tiftik keçisinin ipeksi tiftiğinden dokunan, coğrafi işaret tescilli sof kumaşın yeniden yorumlanmasıyla oluşturuldu. Toplamda 35 parçadan oluşan koleksiyonda, çarpana, suzeni, tel kırma, kurdele nakışı, filkete oyası, punch, ebru ve halkar gibi geleneksel el sanatları, el eğirmesi, doğal boyama ve sıfır atık yaklaşımlarıyla birleşti. Her biri ustalıkla işlenmiş bu tasarımlar, Anadolu’nun sabırla dokunan zarafetini günümüz estetiğiyle yeniden canlandırarak, geçmişin ruhunu bugünün çizgisine taşıyor.

Hünerli kadınlara emanet

Anadolu Medeniyetleri Müzesinde ziyarete açılan “Anadoludakiler: Sof’un Zamansız Yolculuğu” sergisinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan sof kumaşın, Ankara’nın taşına, toprağına sinmiş bir hafıza, asırlara yayılmış bir kültür birikimi olduğunu belirtti. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Kalkınma Ajansı ile Ankara El Sanatları ve Tasarım Merkezinin unutulmaya yüz tutmuş bu mirası büyük bir emekle hayata döndürdüğünü belirten Erdoğan, onu, müze vitrinlerinden çıkarıp, usta ellerle buluşturduklarını, medeniyete karşı takdire şayan bir vefa örneği gösterdiklerini söyledi. Erdoğan, emeği geçenleri içtenlikle kutladığını belirterek, “Biliyorum ki bu büyük çaba, millet olarak köklerimizi diri tutmak, bizi biz yapan özümüzü ve kültürümüzü geleceğe taşımaktır. Ayrıca, projede yer alarak, ‘sof dokuma usta öğretici’ unvanı kazanan hünerli kadınlarımızı gönülden tebrik ediyorum. Ankara’nın sof mirası artık onlara emanettir” dedi.

Sof kumaşın zarafeti seyyahların kaleminde

Küreselleşen dünyada, kültürel değerlerin bir bir gündelik yaşamdan silindiğine dikkat çeken Erdoğan, tıpkı Ankara’nın bir zamanlar, dillere destan sof kumaşının ve her göreni kendine hayran bırakan tiftik keçilerinin önce nostaljiye, sonra hatırlanması bile mümkün olmayan, yitik birer hazineye dönüştüğünü vurguladı. Ankara’ya gelen seyyahların bu hayranlığı seyahatnamelerinde kaleme aldıklarını ve sof kumaşın zarafetini övmekle bitiremediklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “Mesela, 1618’de Ankara’da bulunan Polonyalı bir seyyah, ‘Buradaki şehir halkının hepsi sofçulukla uğraşır, iyi cins sof dünyanın her tarafına buradan dağılır.’ diye yazmıştır. 1640’larda Ankara’ya gelen Evliya Çelebi, ‘Bu kumaş Ankara’ya özgüdür, dünyanın hiçbir yerinde üretme olanağı yoktur. Kadın-erkek herkesin işi, tiftikten kumaş dokumaktır. Hatta, Ankara’dan eğrilmiş iplik alalım, Fransa’ya götürelim, tiftik kumaşı üretelim dediler, ama dokudukları şey yine sof olmadı.’ diye ifade eder. Tarih boyunca, pek çok seyyah ve tüccarın uğrak yeri olan Ankara ve çevresinin üretim ve ticaret faaliyetleri, üç yüz yıl boyunca sof üretimi etrafında şekillenmiştir. Sof kumaşının desenlerindeki zevkiselim ve dokumasındaki ustalık, onu 16. ve 17. yüzyıllarda, dünyaca tanınan bir kumaş haline getirmiştir. Bilhassa İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde çok rağbet görmüş, seçkin çevrelerin ve kent kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bunlar, sadece tarihi notlar değil, Ankara’nın yüzyıllar boyunca taşıdığı bir gururun kayıtlarıdır. Görüyoruz ki, tiftik keçisi ve sof kumaşı, Ankara’nın alametifarikalarıdır. O nedenle bugün, dokuma tezgahlarında tekrar sof kumaşı dokumak, medeniyetimizin ruhunu, başarısını, kimliğini ve belleğini dokumak demektir.”

Bir zarafet şöleni sunuyor

Emine Erdoğan tüm dünyada, yerel, otantik ve doğal ürünlere olan talebin günbegün arttığını, “yavaş ve sürdürülebilir moda”ya yönelik büyüyen bir ilginin olduğunu söyledi. İnsanların artık gardıroplarını açtıklarında evladiyelik giysiler görmek istediğini, etik, doğa-dostu ve sürdürülebilir üretimi desteklediklerini belirten Emine Erdoğan, bunun hem sof kumaşın hem de tüm Anadolu dokumalarının, hak ettikleri ilgiyi yeniden kazanmaları için bir fırsat olduğuna işaret etti. Erdoğan, “Sof, o kadar özel bir kumaş ki, ipeksi yapısıyla, başlı başına bir zarafet şöleni sunuyor. Ayrıca, yazın serin, kışın sıcak tutan yapısı, neme karşı dirençli olması ve kırışmaması gibi özellikleriyle öne çıkıyor. İz Ankara Tasarım ve El Sanatları Merkezimiz, halihazırda, sof kumaşından, şal, fular ve erkek atkısı üretiyor. Ayrıca, dantel, iğne oyası, keçe gibi geleneksel el sanatlarımızı, sofla buluşturuyor” bilgisini paylaştı. Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geleneksel sanatlarımızı birbiriyle konuşturmak ve çağın tasarım anlayışlarına cevap verir hale getirmek, gerçekten takdire şayandır. Bu noktada, moda tasarımcılarımıza ve tekstil sektörümüze de önemli bir sorumluluk düştüğü kanaatindeyim. Çünkü, bizim gerçekten hem çok yetenekli tasarımcılarımız hem de büyük bir tekstil gücümüz var. Dolayısıyla yeni bir açılım yapmak ve Anadolu’dan dünya markaları çıkarmak bir hayal değil, ulaşabileceğimiz bir hedeftir. Bu anlamda, Ankara sof kumaşı için atılan adımların, ilham verici olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte, medeniyetimizin kültür mirasını, evrensel kültür ile tanıştıracak, yeni projelerin yapılacağına yürekten inanıyorum.”