Huzur Sokağı romanıyla nice gencin hidayete ermesine vesile olan Şule Yüksel Şenler aynı zamanda yazdığı gazete yazılarıyla da binlerce okuruna ulaştı. Anadolu’yu adım adım dolaşarak konferanslar verdi. Genç kızları örtünmeye özendirmek için pek çok giysi ve başörtüsü tasarımı yaptı. 2019 yılında 81 yaşındayken aramızdan ayrılan Şule Yüksel Şenler adına Eyüp’te kapılarını açan Şule Yüksel Vakfı’nda ise geçtiğimiz hafta bir anma programı düzenledi. Evdeki mobilyalarından, kıyafetlerine, gazete yazılarından, kitaplarına kadar pek çok eşyasının da bulunduğu vakıf binasında Şule Yüksel Şenler, vefatının beşinci yılında bir kez daha yad edildi. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Leyla Şahin Usta, Şule Yüksel’in hayatını beyaz perdeye aktarmayı istediklerini söyledi. Usta yaptığı konuşmada Şenler’in Türkiye’nin en karanlık günlerinde korkusuzca verdiği mücadeleyi hatırlattı ve yapacakları filmle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Onun hayatını anlatırken Şule Abla’nın ruhuna dokunmayacak, ona zarar vermeyecek, mirasına sahip çıkacak bir iş ortaya çıkarmamız gerekiyor. Vakfımız daha yeni bir vakıf olduğu için bu konuda çalışıyoruz. İyi bir yapımcı ve bütçe bulunursa arzumuz, hayalimiz hayatını film haline getirmek. Onun mücadelesini film olarak anlatmak istiyoruz.”
Şule Yüksel Şenler’in 1969 yılında gazetede tefrika edilen ve büyük ilgi gören ‘Huzur Sokağı’ romanını ‘Birleşen Yollar’ adıyla sinemaya uyarlayan filmin yapımcısı Ali Osman Emirosmanoğlu ise hem filmin çekim hikayesini hem de Şule Yüksel Şenler’le ilgili anılarını anlattı. Yapımcı, yönetmen ve senarist Emirosmanoğlu, okurdan büyük ses getiren bu tefrika eserden çok etkilenip yönetmen Yücel Çakmaklı ile birlikte filmi çekmeye karar verdiklerini ve Çakmaklı’nın başrol için dönemin en önemli sinema oyuncularından Türkan Şoray’a teklif götürdüğünü onun da bu teklifi gelecek tepkilere rağmen kabul ettiğini söyledi. 60 yıl önce kaleme alınan senaryonun orijinal dosyasını vakıfta görünce çok heyecanlandığını dile getiren Emirosmanoğlu o dönemde filmin seyirci de karşılık bulması için ünlü oyuncuları ikna etmenin yanında film için de büyük paralar harcadıklarını hatta bazı sinema salonlarından avans alarak bu parayı tamamladıklarını söyledi.
Kâbe görüntüsü sansüre takıldı
Emirosmanoğlu, ancak filmin sansür kurulundan ilk başta geçemediğini ve sansür kurulunu ikna için filmden bazı sahnelerin çıkarıldığını da sözlerine ekledi. Emirosmanoğlu’nun anlattığına göre filmin bir sahnesinde rüyada görülen Kâbe sorun oluşturunca filmi sansürden kurtarmak için Kabe görüntüsü filmden çıkartıldı. Aynı zamanda Şule Yüksel Şenler’in filmin çekildiği her sahnede Türkan Şoray’ın giyeceği kıyafetleri bavullarla sete taşıyıp onun tesettür kıyafetlerini elleriyle giydirdiğini ve bir dua sahnesinde ise Şoray’ın sahne öncesi ney taksimleri dinlediğini anlatan Emirosmanoğlu o sahnede Türkan Şoray’ın gerçek göz yaşları döktüğünü ifade etti ve ekledi: “Sahnede her zaman gerçek gözyaşı döken bir oyuncuydu. “
Galaya gelen solcu öğrencilerden alkış
Filme Ankara ve İstanbul’da iki ayrı gala düzenlendiğini ve Ankara’daki galaya protesto amacıyla gelen solcu öğrencilerin filmin bir sahnesini çok beğenip alkışlamaya başladıklarını söyleyen Emirosmanoğlu, “Solcu öğrenciler de filmi beğenip alkışlayınca bu film tutar diye düşündük” sözleriyle o günleri anlattı. Öte yandan Emirosmanoğlu, Ankara’daki galaya dönemin siyasetçilerinden Demirel’in de katıldığını ifade etti. Yine filmin 1970’li yıllarda TRT’de gösterildiğini bunun üzerine gazetelerin bu durumu eleştiren haberler yaptıklarını da Emirosmanoğlu’ndan öğrendik. Emirosmanoğlu o dönemde tıpkı romandan etkilenip örtünen genç kızlar gibi filmi izleyip örtünmeye karar veren de çok sayıda genç olduğunu belirtirken, Türkan Şoray’ın da aynı şekilde rolünden çok etkilendiğini kendilerine sohbet arasında dile getirdiğini sözlerine ekledi.
Çakmaklı, Şule Yüksel’in hayatını da çekmek istiyordu
Programda yazar Demet Tezcan da “Şule Abla’nın hayatını ben 2005 yılında kaleme aldım. O dönemde Şule Yüksel Şenler adına yüzleştirmeler de gerçekleştirmem gerekiyordu. Bunlardan birisi de merhum Yücel Çakmalı idi. Çok heyecanlandı. ‘Ben ilk sinemamı Şule Hanım’ın romanıyla yazdım. Hadi bu kitabı bitirin de hayatını çekelim’ dedi fakat ömrü vefa etmedi” ifadelerini kullandı.
Hâlâ Huzur Sokağı büyük ilgi görüyor
Ülkemizde en çok satan romanlar arasında yer alan Huzur Sokağı 1969 yılında tefrika edildi ve çok ilgi görünce farklı yayın evleri tarafından kitap olarak basıldı. Timaş Yayınları tarafından 1988 yılından bu yana basılan Huzur Sokağı romanı bugün sadece bu yayınevinde 130. baskısını yaptı.
‘Benden izler olan bir romandır’
Huzur Sokağı romanının yazılmasıyla ilgili ise Şule Yüksel bir yazısında şunları söylüyordu: “Romanda benden izler var. Mesela Feyza’nın uzanışı, Bilal’in sırt üstü yatıp düşünüşü Huzur Sokağı’nı kurgularken ki hallerim aslında… Sadece çatı halinde kitap kafamda, hiç not almadım. Öyle gözlerim tavanda, yatağımda düşünürken birdenbire doğdu konusu… Asri açık bir genç kız ile imanlı bir genç arasındaki aşk. Bu hikaye sonraları İslami romanlarda gelenek halini aldı. “ Yine bir başka anısında ise romanın yazıldığı dönemde pek çok gencin kendilerine ulaşarak Huzur Sokağı diye gerçekte bir sokak olup olmadığını sorduklarını ve orada oturmak istediklerini dile getiren Şenler’in bu eseri aynı zamanda bir furyaya dönüşen hidayet romanı türünü de edebiyata kazandırmış oldu.