Yapay zekayı sihirli değnek sanıyoruz 

Değişen dünya sisteminde dijitalleşme de önemli bir faktör. Uluslararası dijital sanat festivali düzenleyen Nebat Kara ailelerin çocuklarla birlikte dijital dünyada olması gerektiğini söylüyor. Kara, dijital dünyanın son buluşu yapay zeka hayatımıza bomba düşerken kendisi bunun en çok ilişki tavsiyeleri ve burç yorumlarında kullanıldığının ve asıl potansiyelenin açığa çıkmadığını belirtiyor ve ekliyor: Yapay zeka sihirli bir değnek sanılıyor. Oysa beynimizin dijital ikizi."

Arşiv.

Türkiyenin ilk ve tek uluslararası dijital sanat festivali olan İstanbul Dijital Sanat Festivalinin kurucusu olan Dr. Nebat Kara, ailerin çocukları ile birlikte dijital dünyaya girmesi gerektiğini söylüyor. Aksi takdirde yasaklamanın çocuğa daha cazip geldiğinin altını çiziyor. Aynı zamanda temasını aile ve dijitalleşme olarak belirleyen “Darıca Film Festivali” nde jüri üyeliği de yapan Nebat Kara ile dijitalleşme, aile ve yapay zaka üzerine gündeme dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

* Dijital ve yapay zeka hayatımızın her alanında. Nereye gidiyor bu yolculuk?

Dijital ve yapay zeka artık hayatımızın bir parçası, bu bir dönüşüm değil, artık bir varoluş biçimi. Bu yolculuk, aslında teknolojinin insanlıkla iç içe geçtiği, yeni bir çağın kapısını aralıyor. Bizler, yapay zekanın sadece bir araç olmaktan çıkıp, günlük rutinlerimizi, iş yapış biçimlerimizi ve hatta düşünce yapımızı etkilediği bir döneme tanıklık ediyoruz. Daha önceki teknolojilerle adaptasyon daha yavaşken, yapay zekada bu süreç çok daha hızlı ilerliyor. Darıca Uluslararası Kısa Film Yarışması gibi bir platformda bile bu konunun ele alınması, yapay zekanın artık hayatın her alanında benimsendiğini gösteriyor. Önemli olan, bu yolculuğun kontrolünü elimizde tutarak, teknolojiyi fayda ve değer yaratmak için kullanabilmek.

Yapay zeka insan beyninin bir yansıması aslında

* Yapay zekanın hayatımızı kolaylaştırdığını düşüneneler kadar onu ürkütücü bulanlar da var. Siz nasıl tanımlıyorsunuz yapay zekayı?

Bu soruya “ürkütücü” demem zor. Yapay zekanın maksimal derecede verimli kullanılıp geliştirildiği bir alanda çalışıyorum. Örneğin, Türkiye’nin ilk yapay zeka küratörünü ve Azerbaycan›ın ilk yapay zeka sanatçısını oluşturmamız gibi örnekler, benim için yapay zekanın insanlığa fayda sağlayan tarafını temsil ediyor. Benim için yapay zeka, insan beyninin bir yansıması, bir nevi “dijital ikiz”dir. Tıpkı bir çocuğun zekası gibi, onu nasıl eğittiğiniz ve neye yönlendirdiğiniz çok önemli. Potansiyeli sınırsız ama etik ve ahlaki değerlerle beslenmediği sürece, tıpkı insan gibi yanlış yollara sapabilir. Dolayısıyla, yapay zekayı bir tehdit olarak görmek yerine, onu doğru yönlendirerek ve onunla iş birliği yaparak, insanlığa hizmet etmesini sağlamalıyız.

* Yapay zekayı doğru kullanıyor muyuz peki sizce, gözlemleriniz neler?

Gözlemlerime göre, yapay zekanın potansiyelini henüz tam olarak kullanamıyoruz. Bu noktada en önemli konu, sadece dijital okuryazar olmak değil, artık yapay zeka okuryazarı olmamız gerektiğidir. Maalesef, yapay zekayı bir «sihirli değnek» gibi görüyor, ondan mucizeler bekliyor ama onu nasıl doğru eğiteceğimizi bilmiyoruz. Size ilginç bir bilgi paylaşayım: Yapay zekada en çok araştırılan çıktılar hala burç yorumları, ilişki tavsiyeleri gibi gündelik konular oluyor. Oysa yapay zeka, içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli buluşlarından biri. Bu önemli buluşu böyle gündelik konular için kullanmak, yapay zekanın potansiyeline ters bir eylem aslında. Asıl mesele, yapay zekanın sadece bir çıktı aracı olmadığını, aynı zamanda bir öğrenme ve gelişme süreci olduğunu anlamaktan geçiyor.

Dijital okuryazarlık çok önemli

* Dijital kölelik de son zamanlarda fazlaca duyduğumuz bir tanım oldu. Siz ne düşünüyorsunuz dijital kölelik kavramı konusunda?

Bu sadece bu konu için değil, her şeyin aşırılığı zararlıdır; dijital de buna giriyor. Dijital kölelik, teknolojinin bize hizmet etmesi gerekirken, bizim ona hizmet etmeye başlamamızdır. Bu kavram, özünde irade ve farkındalık kaybıdır. Bu noktada da dijital okuryazarlık büyük öneme sahip. Dijital dünya ve yaşadığımız fiziksel dünya arasında bir denge kurmak ve teknolojiyi bu dengeyi sağlamak için etkili ve verimli kullanmak gerekiyor. Dijital kölelikten kurtulmanın yolu, teknolojiyi bilinçli kullanmak ve onunla sağlıklı sınırlar oluşturmaktan geçiyor.

Dijitale Kalpten Bağlı Aile kitabınızda ve söyleşilerinizde ‘ailelerin dijital okur yazar olması’ konusunun önemle altını çiziyorsunuz. Nedir bu dijital okur yazarlık ve ebeveynlere nasıl bir sorumluluk düşüyor bu konuda?

Benim her zaman mottom “yasaklama, teşvik et” üzerine olmuştur. Yasaklandığı zaman çocuk merak eder ve bu arayışta yalnız kalır. Ailelerin çocuklarıyla dijital dünyayı birlikte keşfetmeleri çok önemli. Bu da ancak ebeveynlerin dijital okuryazar olmasıyla mümkün olur. Dijital okuryazarlık, sadece teknolojiyi kullanabilmekten ibaret değildir. Bu, dijital dünyanın dinamiklerini, risklerini, fırsatlarını ve etik kurallarını anlamak demektir. Ebeveynlere düşen en büyük sorumluluk, teknolojik araçları yasaklamak yerine, çocuklarıyla birlikte bu dünyayı keşfetmek ve onlara rehberlik etmektir. Aile içinde bir “dijital anayasa” oluşturmak, ekran sürelerini belirlemek ve en önemlisi, çocuklara eleştirel düşünme becerisi kazandırmak hayati önem taşıyor.

Tüketmek yerine üret

* Gençlere tavsiyleriniz var mı bu noktada, dijitali ve yapay zekayı en verimli kullanmanın yolu nedir sizce? Mesela festivalde sinemacılar nasıl işlemişlerdi bu konuyu?

Gençlere en önemli tavsiyem, teknolojiyi sadece tüketmek yerine üretim için kullanmalarıdır. Kendi içeriklerini oluşturmaları, bir algoritmanın sadece takipçisi olmamaları gerekir. Yapay zekayı bir yardımcı, bir asistan olarak kullanın. Mesela bir makale yazarken, bir kod geliştirirken veya bir sanat eseri üretirken ondan ilham alın. Darıca Film Festivali’nde “yapay zeka ve aile» temasında yapılan filmlerin hepsi harika çalışmalardı. Her birinde, yapay zeka araçları aile ve ailenin bir ferdi olma yolunda özenle işlenmişti. Bu, gençlerin konuya ne kadar yaratıcı ve derin bir bakış açısıyla yaklaştığını gösteriyor.

* Siz aynı zamanda ülkemizin dijital sanat festivalinin de kurucusununuz. Nasıl bir noktada ülkemiz dijital sanat kavramı konusunda? Festival ile ilgili önümüzdeki yıl sürprizler var mı?

Türkiye, dijital sanat kavramı konusunda oldukça dinamik ve gelecek vadeden bir noktada. Özellikle genç sanatçılar, dijital araçları kullanarak çok özgün ve cesur işler ortaya koyuyorlar. IDAF (İstanbul Dijital Sanat Festivali) olarak, bu alandaki sanatçıları Türkiye’de ağırlamak ve genç nüfus potansiyelimizi yurt dışından getirdiğimiz dünyaca ünlü sanatçılarla bir araya getirerek, Türk gençlerinin ufkunu açmak misyonlarımız arasında. Ayrıca, Ars Electronica gibi yurt dışında kendini kanıtlamış öncü festivallerle partnerlik yaparak ülkemizi dijital sanat alanında farklı uluslararası organizasyonlarda temsil etmeye devam edeceğiz. Bu adımlar, dijital sanatın sınırlarını zorlamaya devam ettiğimizin en büyük göstergesidir.