İnsan diğer canlılarla kurduğu ilişkilerini herhangi bir korku, endişe ve belirsizlik duymadan sürdürmek ister. Bu aynı zamanda insanın yaşam mottosudur. Çünkü özellikle yalan, kuşku vesvese veya şüphe güveni ortadan kaldıran en büyük tehlikedir. Oysa güven sevgi, doğruluk, güç ve kudret üzerine kurulur.
ZAMAN İÇİNDE GELİŞİR
Güven duygusu bir anda oluşmaz. İnsanlar ilişki kurdukları diğer insanlarla zaman içinde gelişen olaylar neticesinde güven duygusuna ulaşırlar. Çünkü insan ihtiyaç halinde yanında kimin sağlam durduğunu dikkat eder. Bu güven duygusunun oluşmasında belki de en önemli etkendir. İnsanda birine karşı güven duygusu oluştuğunda aynı zamanda o kişiye karşı sevgi duygusu da oluşmaya başlar. Böylece sevginin temeli güven duygusuna dayanmış olur. İnsanda güven duygusu sarsıldığında ise sevgi azalır ve insan güven duygusu azalan kişiden uzaklaşmayı tercih eder.
İKİ YÖNLÜ BİR ERDEMDİR
Güven duygusu hem güvenilmek hem güvenmek açısından ele alındığında, iki yönü olan bir erdemdir. Çünkü ihtiyaç halinde bir insana güven verirken yine ihtiyaç ortaya çıkması durumunda güven duyulacak insan aranır. Bu aynı insanda ortaya çıkabilirken bazen iki farklı insanda ortaya da çıkabilir. İnsan, bazı durumlarda diğer insanlar için güven unsuru olurken, başa çıkamadığı bir durumla karşılaştığında kendisi de güvenecek başka bir insana ihtiyaç duyabilir. Bu durum insan olmanın gereğidir.
GÜVENİLECEK İLK VARLIK ALLAH’TIR
Peki, Bu durumda insan neye ve kime güvenmelidir?
İnsan özellikle Müslüman açısından ele alındığında güvenilmesi gereken ilk ve tek varlık elbette Allah’tır. Çünkü insan, güveneceği varlıkta güç ve kudret olmasını ister. Diğer taraftan insan Allah’ı, örneğin dua ettiğinde karşılığını bulacağını, sığınmak istediğinde gerçek adaleti sağlayabilecek varlık olarak görür. Ancak burada ince bir nokta var. O da insan önce istişare etmeli, çalışıp elinden geleni yapmalıdır. Son aşamada karar verdiğinde artık Allah’a güvenmelidir. “…iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever. Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.” (Al-i İmran 3/159-160) ayetleri gerçek anlamda güven veren varlığın Allah olduğunu ayrıca insanın bir işe karar verdiği zaman artık Allah’a güvenmesini, içindeki her türlü endişe ve korkudan kurtulmasını tavsiye eder.
EVLİLİKTE SEVGİ VE SADAKATTİR
Diğer taraftan eşler arasında güven sevgi ve sadakat üzerine kuruludur. Sevgi ve sadakat ortadan kalktığında güven zedelenir ve evliliğin sürdürülmesi ortadan kalkar. Özellikle eşlerin birbirlerine yalan söylemesi güveni ortadan kaldıran en önemli sebeptir. Çünkü insan bir kere yalan söylediği zaman artık ne verdiği sözün hayrı kalır ne de geçmişinden emin olunabilir. Eşler arasına şüphe bir kere girdi mi evlilik hayatı dinamitlenmiş olur.
SIRLARIMIZI PAYLAŞIRKEN DİKKAT
Arkadaşlar arasında güven, dostlukta ve düşmanlıkta sır tutabilmek, ihtiyaç olduğunda yanında bulunmak, ölçülü davranış geliştirme ve ihtiyacını giderecek durumda ise tereddüt etmeden arkadaşının sıkıntısını giderme üzerine kuruludur. Zaman zaman dertleşmek, içini dökmek arkadaşlığın gereklerindendir. Ancak arkadaş olarak gördüğümüz her insana kendi sırlarımızı paylaşmak gerekmez. Bu konuda Hz. Peygamber (sav), “Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir.” (Tirmizi, Birr, 60) buyurur. Bu açıdan insan dostuna bütün sırlarını söylememelidir. Çünkü belki bir gün düşmanı olabilir. Düşmanlıkta da aşırı gitmemek gerekir, belki bir gün dost olabilir. Bu tavsiye arkadaşlıkta güvenin ölçülü olma üzerine kurulduğunu göstermektedir.