31 Mart Yerel Seçimleri: Bir başka bahar için dökülen yapraklar

Devletin başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü ve dirayetli bir liderin olmasını isteyen seçmen, yerel seçimde sandığa gitmeyerek başta ekonomik durumlar olmak üzere bazı sorunlar üzerinden AK Parti iktidarına mesaj verme yolunu seçmiştir. “Siyasi rüşvet” çağrılarına kulak tıkayarak seçime giren Erdoğan ise milli iradenin tezahürüne amasız fakatsız saygı göstermiştir.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Faruk Önalan / Yazar

Ortaya çıkan sonuçları bağlamında; dünyada yapılan seçimler tek tek irdelendiğinde Türkiye ön plana çıkmaktadır zira seçmen siyasi oluşumlara ayrı ayrı mesajlar vermektedir. Sonuçları itibarıyla 31 Mart seçimleri de bu doğrultuda değerlendirilebilir. Pazar günü yapılan sınavın kilit noktası katılım oranının düşüklüğü olmuştur. Ve bu sayının önemli kısmının daha önce AK Parti’ye oy veren seçmen kaynaklı olması dikkat çekicidir. 10 ay önce yapılan seçimlerde, devletin başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü ve dirayetli bir liderin olmasını isteyen seçmen, yerel seçimde sandığa gitmeyerek başta ekonomik durumlar olmak üzere bazı sorunlar üzerinden AK Parti iktidarına mesaj verme yolunu seçmiştir.

SEÇMEN SARI KART GÖSTERDİ

Şöyle ki; 31 Mart 2019 tarihinde 57 milyon seçmenin 20 milyon 583 bini AK Parti’ye, 13 milyon 983 bini ise CHP’ye oy vermiştir. Pazar günü yapılan seçimde ise, 61 milyon 430 bin seçmenden 16 milyon 340 bini AK Parti’ye,

17 milyon 585 bini ise (Bu sayının içinde DEM Parti seçmeninin de payı vardır.) CHP’den yana tercihini kullanmıştır. Rakamların da işaret ettiği üzere DEM Parti oyları çıkarıldığı takdirde CHP’nin 2019’daki oy oranını koruduğu, AK Parti seçmeninin ise eli başka partiye oy vermeye gitmediği için oy kullanmadığı görülmektedir. 2019’a oranla seçmen sayısının arttığı birçok ilde sandığa gidenlerin sayısındaki belirgin düşüş göze çarpmaktadır. Elbette bu duruma neden olan yüksek enflasyon, alım gücünün düşmesi, emeklilerin beklenti içinde oldukları zammın bütçe durumu gözetilerek yapılamaması, bazı yerlerde benimsenmeyen adayların varlığı gibi önemli etkenler bulunmaktadır. Şüphesiz bu sorunlar 1 yıl önce de yaşanmaktaydı ancak 14 Mayıs 2023 seçimlerinde milli irade tercihini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yana kullanırken parlamentoda da çoğunluğu Cumhur İttifakı’na vermiştir. Özetle seçmen sarı kartını yerel seçimlerde kullanmıştır.

DEM PARTİ: BU OYLAR İMAMOĞLU’NUN DEĞİL

Normal şartlarda mahalli idareler yarışında adayların proje bazlı kampanya yürütmesi beklenendir. Ancak bu seçimde “Bana soruyorlar, projen var mı? Benim öyle mega projelerim yok” sözlerini sarf eden adayın belediye başkanı olarak seçildiğini görmekteyiz. Bir önceki seçimde vaatlerinin çoğunu hayata geçiremeyen belediye başkanları yeniden seçilmiştir. İstanbul özelinde bakılacak olursa DEM Parti seçmeninin CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu yoğun bir şekilde desteklediği müşahede edilmiştir. Zaten DEM Parti adayı Meral Danış Beştaş seçim kampanyası yürütmemiş hatta başka illerdeki parti çalışmalarına katılmıştır. Sonuçlar netleşmeye başlayınca Beştaş, CHP yönetimi ve İmamoğlu’na yönelik açık bir uyarıda bulunmayı da ihmal etmemiştir:

“DEM seçmeni de AKP’yi cezalandırmak istedi ve sonuç da budur. İmamoğlu bu oylar benimdir demesin sakın çünkü sadece oylar onun değil bizim seçmenimizin ona verdiği oylardır. … Hiçbir şey yapamadıysak bile İstanbul’un bir Kürt kenti olduğunu göstermiş olduk.”

Bilindiği üzere DEM Parti İstanbul’un 22 ilçesinde aday göstermedi ve çok sayıda partiliyi CHP listelerinden belediye meclis üyesi olarak yazdırmıştır. Özgür Özel’in “Türkiye İttifakı”, DEM Parti’nin ise “Kent Uzlaşısı” olarak tabir ettiği oluşumun nereye evirileceği yakın zaman içinde netleşecektir.

Bu arada özellikle Güneydoğu’da DEM’li seçmenlerde rahatsızlık olduğu açıktır. Misal 2019’da HDP’nin yüzde 60 ile kazandığı Hakkari’de son seçimde DEM ile Ak Parti arasındaki oy farkı sadece 695 olmuştur.

ERİYİP KAYBOLAN SİYASİ PARTİLER

Öte yandan İYİ Parti’den de CHP’ye yoğun kaymalar olduğu açıktır. Dolayısıyla İYİ Parti’de önümüzdeki süreçte hareketliliğin artması beklenmektedir. Genel seçimlerde CHP çatısı altında girip çok sayıda milletvekilliği kazanan Deva Partisi’nin yüzde 0,32, Gelecek Partisi’nin yüzde 0,07, 2019’da İstanbul’u CHP’ye kazandırmakla övünen Saadet Partisi’nin yüzde 1,09 oy oranı ile sadece 1 ilçe (Giresun Çanakçı Belediyesi) ve 3 belde kazanması ise manidardır.

Bu gelişmeler ışığında sonuçlar genel çerçevede yorumlandığında; “CHP’li belediyelerin başarılarından dolayı CHP birinci parti çıktı” görüşünün yanlış bir çıkarım olduğu ortaya çıkacaktır.

Bir diğer konu da Cumhur İttifakı ana bileşeni AK Parti ve MHP’nin yanlı bir strateji ile ayrı ayrı girdiği bazı illerde kayıp yaşamasıdır. Bu hatadan dolayı Kilis, Amasya, Kütahya ve Kırıkkale’de CHP, Yozgat’ta ise Yeniden Refah Partisi adayı Belediye Başkanlığını kazanmıştır. Birçok ilçede de benzer durumlar yaşanmıştır.

LİDERLİK MÜCADELESİ KIZIŞACAK

CHP’nin seçim başarısı 2028 Genel seçimlerine doğru liderlik mücadelesini de hareketlendirecektir. Batı medyası şimdiden Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etmiş durumda. Fransız haber ajansı AFP’nin manşeti dikkat çekicidir: “52 yaşındaki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 2028 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimleri için muhalefetin en büyük umudu gibi görünüyor.” Hiç şüphesiz yüzde 60 gibi bir oy oranı ile yeniden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Mansur Yavaş’ın bu yarışta geri kalacağı düşünülemez. Seçim konuşmasında “erken seçim” söylemine hiç girmeyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, süreç ilerledikçe kendisini Cumhurbaşkanlığı adaylığı için hazırlaması sürpriz olmaz. Seçim sonuçlarını yakinen takip eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrı nasıl şekillenecek o da ayrı bir soru işareti olarak durmaktadır.

SİYASİ RÜŞVET ÇAĞRISINA KULAK TIKADI

31 Mart sonuçlarının Suriye’nin kuzeyinde hava fişeklerle kutlanılması, İsrail Dışişleri Bakanının sevincini X platformunda Türkçe olarak paylaşması, İmamoğlu ve Yavaş’ı kutlaması ve Hollandalı İslam düşmanı, faşist/ırkçı siyasetçi Gert Wilders’in “Güle güle Erdoğan ve AK Parti. Türkiye laiklik ve özgürlük istiyor” paylaşımı ayrıca dikkat çekicidir.

Ekonomi politikasından taviz vermeyip, “siyasi rüşvet” çağrılarına kulak tıkayarak seçime giren Erdoğan milli iradenin tezahürüne amasız fakatsız saygı gösterdi. Yaşanan türlü saldırılara, gelişmelere, olaylara rağmen 22 yıldır partisini zirvede tutan Recep Tayyip Erdoğan hafife alınacak bir lider değildir -ki geçmişte zor zamanlardan tekrar nasıl güçlenerek çıktığı herkesin malumudur. Erdoğan’ın bazı toplantılarda dile getirdiği Mevlana’nın şu sözü yarını anlamamız için anlamlıdır:

“Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük, Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.”

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
İsrail ekonomisinin omuriliği: Siber-güvenlik