Dr. Hacı Mehmet Boyraz / İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Neslihan Tezcan / İstanbul Medipol Üniversitesi Doktora Öğrencisi
İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’de başlattığı soykırımın üzerinden yedi ay geçti. Dünyanın gözü önünde devam eden soykırım nedeniyle bugüne kadar 35 bin insan hayatını kaybetti ve 80 bin kişi yaralandı. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 2,5 milyona yakın insan ülke içinde yerlerinden oldu. Sözde dünyanın en demokratik ülkeleri arasında gösterilen Batılı ülkelerin yüzsüzce destek verdiği İsrail terörüne karşı bir grup cesur ülke, hiç korkmadan hakikati savunuyor ve Filistin’in yanında yer alıyor. Bu ülkelerin başında ise bölgedeki tarihi sorumluluğu sebebiyle Türkiye geliyor.
HEP DESTEK TAM DESTEK
Türkiye, 7 Ekim’den önce olduğu gibi 7 Ekim’den sonra da Filistin’in yanında duruyor. Bu çerçevede Türkiye, siyasi pozisyonunu ortaya koymak için önce 4 Kasım’da Tel Aviv’deki büyükelçisini geri çağırdı ve İsrail’le Mavi Marmara krizinin ardından başlayan normalleşme sürecini hiç tereddüt etmeden askıya aldı. Bu sayede Türkiye, İsrail’e tepkisini evvela diplomatik sınırlar içerisinde gösterdi. Ayrıca Türkiye, daha önce olduğu gibi günümüzde de iki devletli çözümden yana olduğunu ve bölgede kalıcı barışın tesisi için Filistin devletinin BM’ye üye olması gerektiğini dile getiriyor.
Önemli bir husus olarak Türkiye, İsrail’in Gazze’deki katliamlarına kılıf bulmak için başvurduğu meşru müdafaa yalanını hiçbir zaman kabul etmedi ve yapılan saldırıları Filistin’i yok etmeye yönelik Siyonist projenin uzantısı olarak gördü. Dahası Türkiye, 7 Ekim’de Aksa Tufanı'nı başlatan Hamas’ı hiçbir zaman terör örgütü olarak kabul etmedi. Zira Türkiye, Batı menşeli dezenformasyon kampanyalarına karşın Hamas’ın bir kurtuluş hareketi olduğunu savunuyor. Bu sebeple Türkiye, Hamas’ı terör örgütü ilan eden bölge ülkelerinden tamamen ayrışıyor.
İLETİŞİM KORİDORU
İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını savunan Türkiye, 7 Ekim öncesinde olduğu gibi sonrasında da Filistin’in özgürleşmesi ve Filistin halkının kurtuluşu için yoğun bir diplomatik çaba sarf etti. Bu kapsamda Türkiye, İsrail’in algı operasyonlarına karşı Filistinlilerin maruz kaldığı soykırımı dünyaya duyurabilmek için hakikate ve somut örneklere dayalı bir iletişim stratejisi izliyor. Bunun için Türkiye, konuya dair düzenlediği uluslararası etkinlikler ve yaptığı yayınlar vasıtasıyla uluslararası toplum nezdinde farkındalık oluşturmaya çalışıyor. Nitekim Türkiye’nin surda açtığı gedik sayesinde aradan geçen yedi ayın sonucunda Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Latin Amerika’ya uzanan ve her gün daha da güçlenen bir İsrail karşıtı cephe oluşmuş durumda.
ERDOĞAN’IN ÇABALARI
İsrail karşıtı büyüyen cephenin oluşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özverili çabalarını unutmamak gerekiyor. Meşhur “One Minute” çıkışını yaptığı 2009’daki Davos Zirvesi’nden beri Filistin davasıyla özdeşleşen Erdoğan, 7 Ekim sonrasında mekik diplomasisi çerçevesinde gerek mevkidaşlarıyla kurduğu birebir temaslarda gerekse katıldığı zirvelerde uluslararası toplumu harekete geçirmeye çalıştı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da geçtiğimiz mart ayında Ankara’ya yaptığı ziyarette tüm bunlara referansla Türkiye’nin Filistin halkına karşı tarihi sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmesinden ve Filistin davasına olan sarsılmaz desteğinden ötürü müteşekkir olduğunu beyan etti. Dolayısıyla Türkiye, nereden bakılırsa bakılsın kendine yakışır şekilde Filistin için birçok şey yaptı ve yapmaya devam ediyor.
Türkiye, geçen hafta aldığı kararla Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan soykırım davasına müdahil olacağını da açıkladı. Bu açıklamayla Türkiye, uluslararası toplum nezdinde Filistinlilerin yararına atılan her adımı desteklediğini bir kez daha ortaya koymuş oluyor. Ayrıca Türkiye, önümüzdeki günlerde bu kararın tatbik edilmesiyle nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan oluşan ülkeler içerisinde mezkur davaya müdahil olan ilk ülke olacak.
İNSANİ YARDIMDA BİRİNCİ
İsrail’in yürüttüğü soykırım sebebiyle yaşam mücadelesi veren Filistin halkının acil ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yaptığı insani yardımlar, Türkiye’nin 7 Ekim’den bu yana izlediği politikanın ikinci boyutunu oluşturuyor. Burada önemli bir bilgi olarak hemen paylaşmak gerekir ki COGAT verilerine göre Türkiye’nin 7 Ekim’den beri Gazze’ye yaptığı toplam yardım miktarı, bölgeye yapılan yardımların takriben dörtte birini oluşturuyor. Bu sebeple Türkiye şu an için Gazze’ye en çok insani yardım yapan ülke konu-munda. Diğer taraftan Türki-ye’de kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları eliyle toplanan yardımlar neticesinde Gazze’ye gönderilen 11 yardım gemisinde Filistinlilerin ihtiyacı olan her türlü yardım malzemesi yer alıyor. Türkiye’nin gönderdiği yardımlar, İsrail’in gözetimi altında kısıtlı şekilde yapılıyor olsa da bunların her biri Filistin halkının zulme karşı bir müddet daha ayakta kalmasını sağlıyor.
ATEŞKES YOKSA TİCARET DE YOK
Türkiye, Gazze’deki soykırımın faili İsrail’in caydırılması amacıyla bu ülkeyle ticari ilişkilerini de kademeli şekilde gözden geçirdi. Esasen Türkiye ile Filistin arasındaki ticaret fiilen İsrail’in gözetimi altında gerçekleştiği için Ankara, Tel Aviv’le ticareti durdurma konusunda aceleci olmadı. Zira Türkiye, 7 Ekim’de başlayan saldırılardan hemen sonra İsrail’le ticarete son verseydi bundan en fazla ekonomisi dışarıya bağımlı olan Filistin etkilenecekti. Türkiye, bu durumu dikkate alarak önce 9 Nisan 2024’te aldığı kararla 54 ürün grubu için İsrail’le ticarete kısıtlama getirdi. Daha sonra 2 Mayıs’ta yaptığı duyuruyla Gazze’de ateşkes ilan edilene ve Gazze Şeridine kesintisiz insani yardım akışına izin verilinceye kadar İsrail’le tüm ticari ilişkilerini askıya aldığını açıkladı. TÜİK verilerine bakıldığında Türkiye’nin geçen yıl İsrail’e 5,4 milyar dolar ihracat ve İsrail’den 1,6 milyar dolar ithalat yaptığı görülüyor. Ayrıca sanılanın aksine Türkiye’nin İsrail’e silah sanayii ve tarım sektörü dahil olmak üzere hiçbir alanda bağımlılığı bulunmuyor. 7 milyar dolara ulaşan ticaret hacmi Türkiye’nin lehine olduğu halde Ankara, İsrail’le ticareti sonlandırma kararıyla sadece kendi çıkarını gözeten bölge ülkelerinden bir kez daha ayrışıyor ve Filistin’in haklı davasına sonuna kadar destek vereceğini yinelemiş oluyor.