Türkiye Yüzyılı için yeni bir ekonomik enstrüman önerisi: Zekat Fonu

Zekat Fonu bir sosyal finans uygulamasıdır ve İslami finansın en önemli bileşenlerinden biridir. Devlet eliyle ve/veya devlet gözetiminde kurumsallaşması, yoksullukla mücadele ve gelir dağılımını düzeltme yanında sosyal uyumu artırıcı etkisi ile de zekatın Türkiye Yüzyılı hedeflerine katkısını artıracaktır.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Prof. Dr. Fatih Yardımcıoğlu

Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü

Toplumsal hayatın olmazsa olmazlarından biri de sosyal güvenlik içerisinde, farklı unsurlardan meydana gelen toplumun, tek bir vücut gibi sağlıklı ve uyumlu işlemesini sağlamaktır. Sosyoekonomik farklılıklardaki artışlar toplumlarda çeşitli problemlere yol açabilmekte, toplumsal uyum ve düzenin sürdürülebilirliği tehdit altına girebilmektedir. Toplumsal adâletin sağlandığı bir yaşamı teşvik eden İslam; toplumsal tabakalaşmayı ve yoksulluğu azaltmak için zarurî olan infakın yâni zekâtın kurumsallaşmasını sağlamıştır. Zekât, sosyal adaleti sağlamak amacıyla, zengin olarak kabul edilen Müslümanlar üzerine bir yükümlülüktür.

MADDİ VE MANEVİ TEMİZLİK

Zekât ve sadakalar sayesinde, toplum içerisindeki muhtaç kesimler yine aynı toplum içerisinde onurlu bir şekilde hayatlarını devam ettirirler. Ayrıca servetin belirli kişilerde toplanmasının önlenmesi, tasarrufların atıl kalması yerine yatırım olarak ekonomiye döndürülmesi ve böylece refahın tabana yayılması da amaçlanmaktadır. Zekât, İslami ölçülere göre “zengin olan” kesimin gelirlerinin bir kısmının fakirlere transfer edilmesiyle orta sınıfın büyümesine katkı sunmaktadır. Böylece ortaya çıkabilecek sosyal ve ekonomik sıkıntı ve olumsuzlukların önüne geçilmesi sağlanmaktadır.

İslam’ın beş şartından biri olan zekâtın ahlaki, iktisadi ve sosyal amaçları bulunmaktadır. Kelime manasının ifade ettiği şekilde zekat maddi ve manevi temizliği ifade eder. Kişinin malından zekât ayırması, onun üzerine geçmiş olabilecek hakları temizlemesi ve bunu yaparken de kişinin manevi dünyasında barındırdığı cimrilik, kibir, hırs gibi kötü hasletlerden kurtularak, nefsin tezkiyesini sağlaması amaçlanmıştır.

Devletler, günümüz krizlerinden kurtulmak için parasal genişlemeye gitmekte ve paranın dönüşüm hızını arttırarak talep yetersizliğini ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Resesyonun en büyük nedenlerinden biri de paranın piyasadan çekilerek birçok olumsuz duruma neden olmasıdır. Zekâtın iktisadi fonksiyonu sayesinde paranın ya yatırım olarak ya da fakirlere transfer olarak piyasaya enjekte edilmesi sağlanmaktadır. Sosyal açıdan da toplumsal düzeyde birlik ve beraberliğin sürdürülebilir olmasını sağlamakta ve toplumu oluşturan mozaik yapının bütünleşmesine de destek olmaktadır.

MUHTAÇLARIN TEMEL İHTİYAÇLARINI KARŞILAYACAK

Zekâtı önemli bir mali enstrüman olarak konumlandırmak mümkündür. Zekat, ibadet olarak bireylerin kendiliklerinden yerine getirdikleri bir yükümlülük olduğunda yoksulluğu azaltıcı etkisi sayesinde devlet bütçesinden yoksulluk oranını düşürmek için ayrılan sosyal transferlerin azalmasına destek olur. Bazı ülkelerde olduğu gibi “Zekat Fonu” ile kurumsallaşması halinde devletin bütçesine doğrudan katkı sunmaktadır. Zekât esasında tahsisli bir vergi olarak konumlandırıldığında, tahsil edilen zekâtlar doğrudan sarf yerlerine ulaştırılmaktadır. Böylece ekonomik anlamda yatırımları teşvik ederek istihdamı arttırması, ekonominin durgun olduğu kriz zamanlarında muhtaçların temel ihtiyaçlarını gidermekle kalmayıp talep arttırıcı bir etki sağlaması da söz konusudur. Gelirin yeniden dağılımını sağlaması ile varlıkların bir kesim arasında dolaşmasına engel olmaktadır. Ayrıca yakın zamanda yaşadığımız deprem gibi doğal afetlerde ihtiyaç duyulan yardımların zekâtlardan karşılanması halinde hem hak sahibinin ihtiyacının giderilmesi hem de bütçe üzerindeki yükün hafiflemesini sağlayacaktır.

VERGİ UYUMUNU ARTIRACAK

Devletlerin zamanla zekâtın toplanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması süreçlerinden çekilmesi, bu işlemlerinin bireylerin ve sivil toplumun inisiyatifine terkedilmiş olması zekattan beklenen fonksiyonların tam anlamıyla yerine gelmesini engellemiştir.

Günümüzde birçok İslam ülkesi zekâtı, yoksullukla mücadelede etkin bir şekilde kullanabilmek için yarı resmi kurumsal yapılar oluşturmuş ve bunlara “Zekât Fonu” adını vermiştir. Devletin denetimi altında olan bu fonlar, mükelleflerinden topladıkları zekâtları doğrudan ihtiyaç sahiplerine aktarmaktadır. Fakirlere yardım yapılması, miskin ve düşkünlerin gıda ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması, yoksul öğrencilerin okutulması gibi birçok hususta projeler geliştiren zekât fonları, ülkelerin hem yoksullukla mücadelelerine hem de ekonomik kalkınmalarına yadsınamayacak bir katkı sağlamıştır. Birçok ülkede yıllar içerisinde zekatını fona ödeyenlerin sayısında meydana gelen artış, insanların zamanla fona olan güvenlerindeki artışa bağlanmıştır.

İnsanların zekatlarını fona vermelerinin çeşitli şekillerde teşvik edilmesi de mümkündür. En yaygın olan yöntem ise fona ödenen zekatların kişilerin gelirleri üzerinden ödenen bir vergi olarak kabul edilmesi ve diğer bağış ve yardımlar gibi yıllık gelir vergisi matrahından düşülmesine imkan sağlanmasıdır. Böylece kişilerin kazançlarının iki kez vergilendirilmesinin önüne geçilmiş olunacak hem de toplanan zekatların devletin denetim ve gözetimi altında gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına olanak sağlanmış olunacaktır. Bu şekilde Zekat Fonu ile sürecin yönetilmesi zekatın kendinden beklenen fonksiyonu yerine getirmesine katkı sunacak aynı zamandan vergi uyumunu da artıracaktır.

SOSYAL HAYATA DOĞRUDAN KATKI SUNACAK

Türkiye’nin yasal altyapı hazırlayarak millî zekât kuruluşunu kurması üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir açılım alanıdır. Zekat Fonu bir sosyal finans uygulamasıdır ve İslami finansın en önemli bileşenlerinden biridir. Zekat dolayısıyla da Zekat Fonu bir sosyal finans enstrümanı olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geliştirdiği “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun ekonomik ve sosyal bir çok başlığına doğrudan katkı sunacak bir araçtır. Devlet eliyle ve/veya devlet gözetiminde kurumsallaşması, yoksullukla mücadele ve gelir dağılımını düzeltme yanında sosyal uyumu artırıcı etkisi ile de zekatın Türkiye Yüzyılı hedeflerine katkısını artıracaktır.

Bu uygulamanın vergi sistemiyle entegre edilmesi mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu olumlu etkileyecektir. Zira devlet tarafından organize edilen Zekât Fonu sayesinde zekât mükellefleri farz ibadetlerini yerine getirirken aynı zamanda toplumsal ve bireysel kalkınmanın gerçekleştirilmesine de katkı sunmuş olacaklardır. Vergi kanunlarında bu yönde yapılacak değişiklikler zekât ödeyen mükellefler üzerindeki mükerrer vergi baskısını ortadan kaldırılacaktır.

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Muhalefetin suni gündemi kime hitap ediyor?