Annelik deneyimi kitabi bilgi ile sınırlı değil

“Çocuk sağlığı ve gelişimiyle ilgili herkesin kendine göre farklı bir tavsiyesi var. Bu durum annelere kendileri için uygun olanı seçme gibi bir avantaj sağladığı gibi diğer taraftan da onları tercihte bulunmaya zorluyor” diyen Dr. Zehra Zeynep Sadıkoğlu, yaşadıkları deneyimlerin kitabi bilgiye uymadığı zaman ise bu bilgiyi olduğu gibi uygulamak yerine, bilgiyi kendilerince uyarladıklarını söylüyor.

Latife Beyza Turgut
Dr. Zehra Zeynep Sadıkoğlu.

“Yeni anneliğin sosyokültürel bağlamına duyduğum sosyolojik merakın arkasında, teyze olduktan sonraki gündelik hayat tecrübelerimin akademik bir sorgulamaya dönüşmesi hikâyesi yer alıyor” diyen Dr. Zehra Zeynep Sadıkoğlu, “Yeni Anneliğin Sosyolojisi” çalışması ile postmodern zamanda anne olmanı ne demek olduğuna dair bir kapı aralıyor. “Flashback bir sahne var zihnimde. Teyze olduğum zaman bebek görmesine gelmiş bir komşu topluluğu hatırlıyorum. Orada çocuklarının hiperaktivitesinden şikâyet eden, kendi bunalımlarından, postpartum depresyonlarından dem vuran bir anneler grubu vardı. Bu durum beni şaşırtmıştı. Niye çocuklarını yaramaz değil de hiperaktif olarak tanımlıyorlar? Ya da yalnızlığından şikâyet etmek yerine neden depresyonda olduğunu söylüyordu anneler?” sorularını soran Sadıkoğlu, o sırada bunların kendisi için sadece birer gözlem olduğunu anlatıyor. İlerleyen yıllarda kendisi de iki çocuk sahibi olduğunda ve annelikte tecrübe kazanıp yol katettikçe ister istemez bazen mantıksız gelen, tutarsız olan şeyleri kendisi de yaşamaya başlamış. “Annelik ile ilgili edindiğim kitabi bilgiyi uygulamaya kalktığımda onun her zaman deneyimlerimle uyuşmadığını fark ettim. Oysa anneler edindikleri bir kitabi bilgiyi ve bu bilginin doğruluğunu sonuna kadar savunuyorlardı. Fakat uygulamaya geldiğinde onu olduğu gibi uygulamıyor, onu bir şekilde kendilerince uyarlıyorlardı” diyen Sadıkoğlu, doktorasında “Anneler uzman bilgisiyle nasıl bir ilişki kuruyorlar?”, “Bu bilgiyi nasıl algılayıp anlamlandırıyorlar?”, “Annelik deneyim nasıl şekilleniyor?” gibi soruların yanıtını bulmaya çalışmış. “Yeni Anneliğin Sosyolojisi” kitabı yazarı Dr. Zehra Zeynep Sadıkoğlu ile postmodern zamanda anne olmayı konuştuk.

Uzman rehberliği bu döneme özgü değil

Annenin uzman bilgisi ile kurduğu ilişki hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu postmodern döneme has bir şey mi?

Öncelikle, annelerin uzman bilgisine başvurması, uzman rehberliği bu döneme özgü değil. Modernleşme tecrübesi ile birlikte artık çocuğun yetiştirilmesi anneye bırakılamayacak, sadece annenin içgüdüleriyle halledemeyeceği bir mesele olarak ele alınıyor. Bu Türkiye’de de böyle. Modern ulus devletlerinin yeni kurulduğu dönemde ülkeler savaşlardan çıkmış ve genç nüfusa ihtiyacı var. Bu konjonktür içerisinde annelerin çocuk yetiştirme sorumluluklarını yapılan vurgunun arttığını ve “Çocuğun hijyeni nasıl sağlanacak? Nasıl beslenecek? Uykusu nasıl olmalı?” diyebileceğimiz daha ziyade teknik meselelerde bir takım önerilere, tavsiyelere muhatap kaldıklarını görüyoruz. Fakat süreç ilerledikçe bilimsel çalışmalar biyolojik olandan psikolojik olana doğru kayıyor. Özellikle 1950’ler sonrasında Bowlby’nin öncülük ettiği bağlanma literatürü önemli bir mihenk taşı niteliğinde. Bowlby, kurum bakımında kalan çocuklarda görülen bir takım davranışsal problemlerin altında yatan unsurları ortaya çıkarmaya çalışıyor ve “anne yoksunluğu” kavramını geliştiriyor. Yakın ve istikrarlı bakım alamamanın çocuklarda birtakım davranışlar problemlere neden olduğunu söylüyor. Ancak literatür geliştikçe odağını çocuktan anneye doğru kaydırıyor ve anneyi de bir inceleme nesnesine dönüştürüyor. Anneler de tabii ki bundan etkileniyor. Türkiye’de ise 1960’lara kadar uzman rehberliğinin daha ziyade kentsel alanda yaşayan anneleri etkisine aldığını söyleyebiliriz. Doktorların yazdığı bir takım makaleler var veya devlet birtakım sağlık hizmetlerini hem sağlıyor hem de ulaşılabilir kılıyordu. İlk başta kentli kadın bu hizmet ve bilgilere erişebiliyordu. Ancak 1960’lardan sonra kentleşme süreciyle birlikte bunun daha geniş toplum kesimine yayıldığını ifade edebiliriz. Oradan günümüze gelecek olursak artık anneler bir bilgi bombardımanı ile karşı karşıya.

Anneler deneyimsel destekten uzak

Peki, günümüzde annelerin uzman bilgisiyle nasıl bir ilişki kurduğunu gözlemlediniz? Geçmişte annelik bilgisi anne, anneanne ve babaanneden aktarılabilirken günümüzde bu durum değişti mi?

Bugün birçok kadın annelik yaparken aslında kendi annesinden, kayınvalidesinden yardım almak istese bile çoğunlukla onlardan daha uzakta yaşıyorlar. Aynı zamanda komşuluk ilişkileri eskisi kadar yoğun değil veya etraflarında çocuk sahibi olan insanların sayısı az. Dolayısıyla yeni anne olan bir kadın gözlemleyerek veya deneyimleyerek çocuğu nasıl yetiştirebileceği veya bakabileceği bilgisine pek sahip değil. Yani deneyimsel bir destek ve bilgiden uzaktalar. Aslına bakarsanız o bilgiyi de çok geçerli ve yeterli bulmuyorlar. Bir önceki kuşaktan aktarılan bilgi, özellikle çocuğun fiziksel bakımı söz konusu olduğunda, denemiş olması nedeniyle değerli bulunsa da pedagojik anlamda yetersiz görülüyor. Dolayısıyla anne tabii ki kitabi bilgiyle ilişki kurmak zorunda. Ancak örnek vermek gerekirse günümüzde anneliğin ana uğraşlarından birisi çocukta güvenli bağlanmayı sağlamak. Fakat anneler güvenli bağlanmanın nasıl sağlanacağı ile ilgili farklı farklı tavsiyelere maruz kalıyorlar. Çünkü dijitalleşmeyle herkesin kendince bir bilgi üreticisi haline geldiğim bir durum söz konusu. Anneler merak ettikleri konularda sonsuz tavsiyeye ulaşma durumuyla karşı karşıyalar. Bu bir taraftan bir avantaj. Çünkü annenin okuduğu bilgi kendi deneyimine uymadığında, dönüp başka bir uzmanın söylediğine bakabiliyor. Bu da aslında anneyi güçlendiren bir şey oluyor. Ama her zaman kitabi bilgi gündelik hayata uymuyor. Kuraldan sapmalar olduğu zaman ise kendilerini yetersiz ve suçlu hissediyorlar. Esasında olanı araştırmam sırasında sahada görüştüğüm aynı zamanda bir çocuk hekimi olan anne şu şekilde aktarmıştı: “Anneler internetten eriştikleri bilgiye sanki mutlak bilgiymiş, olması gerekenmiş gibi algılıyorlar ve onu uygulamaya çalışıyorlar. Oysa normal dediğimiz şey bir aralık. Bazı çocuklar o normal aralığının başında bazıları sonunda. Dolayısıyla gündelik deneyimde o aralığın neresinde iseniz deneyiminiz ona göre farklılaşıyor.”

İdeal belli fakat deneyim idealden farklı

Annelerin olmak istedikleri “ideal anne”ye dair düşünceleri neler?

Çocuğunu seven, ona güven veren, onunla kaliteli vakit geçiren, iyi iletişim kuran, eğitimine destek olan ve eğitimine destek olurken sadece iyi bir okul değil, aynı zamanda okul dışı etkinliklerle veya sosyal hayatta farklı alternatifler sağlayarak çocuğa, onun hem kültürel hem de sosyal sermayesini geliştirecek etkinliklere yönlendiren anne aslında, iyi/ideal anne. Benim araştırma sahamdan çıkan ideal anne bu. Fakat araştırmam sırasında bir katılımcımız şöyle demişti: “İlk çocuğumu büyütürken televizyonda ‘Dadı’ isimli bir program vardı. Programda çocuğun olumlu davranışlarını desteklemek ve anneden bağımsızlaşmasını sağlamak için ne olursa olsun çocuğun anneden ayrı yatması gerektiğini söylüyordu. Ben de bunu takip ettim. Ama ikinci çocuğum da tentene temas yaptık ve birlikte uyuduk. İkinci çocuğumun sevgisi bana birinci çocuğumdan daha fazla.” Evet ideal bir annelik var. Fakat o bahsettiğimiz uzman önerilerindeki çoğulluk annelerin o ideali müzakere etmesinin kolaylaştırıyor. Ayrıca ilk çocukları değilse, annelikte tecrübe kazanmışlarsa ideal ile deneyim arasındaki uyuşmazlığı gördükçe “Evet, böyle diyorlar ama bu benim çocuğuma uymuyor” diyor. Her ne kadar ideal olarak normları kabullenseler de bir şekilde o normları yok saymadan gündelik hayata uyarlıyorlar. Dolayısıyla uzman önerileri o idealin çerçevesini belirliyor. Fakat hem gündelik hayat hem geçmiş deneyimler onun müzakere edilmesini sağlıyor. Bir başka katılımcımız ise bana şöyle demişti: “Benim ilk çocuğum bir proje çocuktu. Okula gidecek, gelecek. Birlikte etkinlik yapacağız, kaliteli vakit geçireceğiz. Oradan oraya koşacağız. Şu an bunun çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü o çocuğun aslında bazı şeyleri kendisi veya arkadaşlarıyla yapması gerekiyor. Benim ona bu kadar mesai harcamam tabiri caizse yatırım yapmam beni de onu da zorluyor.” Dolayısıyla ideal belli fakat gündelik deneyim idealden farklılaşıyor.

Uzmanlara kulak tıkamak mümkün değil

Anneler, takip ettikleri uzmanlar ya da kamusallaşan anneleri gördükçe kendi annelik lerini nasıl değerlendiriyorlar?

Çocuk gelişimiyle ilgili herkesin farklı bir söylencesi, tavsiyesi var. Bu durum annelere kendileri için uygun olanı seçme gibi bir avantaj sağladığı gibi diğer bir taraftan da onları seçmeye zorluyor. Bu tercihte bulunma zorunluluğu anneliğin artık kendilerine atfedilmiş bir sosyal rol olmaktan öte kendilerini inşa ettikleri bir kimlik haline gelmesine neden oluyor. Artık annelik yaparken çocuğun üstün yararı, sağlıklı gelişiminin ötesinde anne kendine yatırım yapmaya başlıyor. Yaptığı tercihlerle, aldığı kararlarla sadece çocuk için değil, kendisi için de bir yol tutturmuş oluyor. Fakat burada tabii ki şunun da farkında olmak lazım anne bu yaptığı tercihlerde tamamen özgür değil çünkü uzman görüşleri bu tercihleri çerçeveliyor. Peki, uzmanlar annelik üzerine nasıl etki gösteriyor? Birtakım risklere işaret ederek. Çocuğuyla ilgili kararlarda annelere eğer şunu yaparsan şöyle bir risk var şeklinde uyarılar da bulunarak. Yani eğer sen çocuğunu atıyorum, etkili dinlemezsen çocuğuna iyi bir ilişki kuramazsın, güven ilişkisi getiremezsin, Dolayısıyla güvenli bağlanması yeterli düzeyde gelişmeyebilir gibi birtakım risklere işaret ediyor uzmanlar. Anneler açısından bunlara kulak tıkamak çok da mümkün değil. Çünkü annelik ahlaki ve sorumluluk isteyen bir iş.

Risk bilinçli annelik için doğrudan deneyime gerek yok

Günümüzde risk bilinçli anneliği farklı kılan nedir?

Uzmanların annelerin muhatap almasının modern bir olgu olduğundan bahsetmiştik. Ancak Anneleri muhatap alan geçmişteki uzman tavsiyelerini günümüzdekilerden ayıran en önemli fark, daha çok reçete niteliğinde talimatlar içermeleridir. Annelerin bu talimatları yerine getirmediği takdirde çocuğunun sağlığını riske edeceğine işaret eden ancak çerçevesi daha net uyarılardı bunlar. Fakat günümüzdeki riskler daha az anlaşılır ve daha çok olumsuz ihtimaller üzerinden anlaşılıyor, uzmanlar ise birtakım risk senaryoları üzerinden anneleri uyarıyor. Hatta bugün birçok annenin çocuğunu tehdit eden risklere dair bilgisi kendi deneyimlerinden değil, uzmanlardan geliyor. Demek istediğim, mesela bugün pek çok anne çocuğun fazla teknoloji kullanımının taşıdığı tehlikelerin farkında. Fakat bu farkındalık etraflarında uygunsuz içeriklere maruz kalıp da psikolojisi bozulan veya davranışlarında problem oluşan çok çocuk olmasından çok uzmanların uyarılarından kaynaklanıyor. Annelerin risk algılarının yoğun olduğu bir diğer konu, istismar konusu. Birçok insanın etrafında istismara maruz kalan çocuklar elbette ki vardır ama bizim bununla ilgili artan farkındalığımızın kaynağında doğrudan somut deneyimden çok uzmanların pek çok farklı kanal üzerinde anneleri bu ihtimale karşı uyarması, gündeme taşıması yer alıyor. Uyarılara artan muhatabiyet ise ister istemez risk bilincini arttıran ve annelerin daha fazla teyakkuzda olmasına neden olan bir durum ortaya çıkarıyor.

Sosyal medya anneliği kamusallaştırıyor

Postmodern zamanda anne olmak neyi ifade ediyor?

Bugün postmodern toplum dediğimizde ilk aklımıza gelen insanların daha özgür ve kurallardan azade oldukları. İnsanların kendi bireyselliklerini dışa vurabilme imkanına kavuşmalarının onları güçlendikleri gibi bir yargı var. Fakat annelik söz konusu olduğunda durumun böyle olmadığını görüyoruz. Çünkü temelde annelik, yani çocuk yetiştirmek sorumluluk gerektiren ahlaki bir iş. Ancak bir taraftan da iyi anneliğin tam olarak tanımlanmadığı, fakat sürekli tartışıldığı ve anneden beklentilerin pekiştirildiği bir bağlam var.

Bu bağlamda kadın ister istemez iyi bir anne olmak için sürekli bir çaba göstermek durumunda. Günümüzde ev işi çok değer gören bir iş değil. Peki, kadın nerede değer kazanıyor? Eğer çalışıyorsa para kazanıyorsa değer kazanıyor. Çalışmıyorsa da aslında anneliğini icra ederek değer kazanıyor. Sosyal medya ise bugün kadınlara anneliklerini dışarıya aktarma, kamusallaştırmaları için büyük bir imkan sağlıyor. Kadınlara nasıl annelik yaptıklarını göstererek değer kazandıkları bir mecra açıyor. Anneliğin bu şekilde kamuya açılması ise onun bir kariyer niteliği kazanması, farklı bir değer yüklenmesi gibi bir etki üretiyor. Bu ise anneliğin tanımlı bir sosyal rol olmasından öte anneliğin tanımlı bir sosyal rol olmaktan öte, kadının kimliği ise bağlantılı bir şey haline gelmesine neden oluyor. Böylece kadınlar sadece çocuklarına katkı sunmak için değil aynı zamanda kendi kimlikleri açısından önem taşıyan bir kariyer olduğu için de anneliklerine yatırım yapıyor. Bu ise aslında günümüzde anneliğin zorlaşmasına neden oluyor.

HAYAT
Yıldız Tozu oğlumun hayaliydi