Üstad Necip Fazıl'ın manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın destekleriyle, Star Gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nde onuncu yıla özel ödül sayısı da 10 kategoriye çıkartıldı. Bu yıl ilk kez verilen Çocuk Edebiyatı Ödülü, özenli çalışmalarıyla Figen Yaman Coşar’a layık görüldü. Masal İstanbul serisiyle çocukların gönlüne taht kuran Coşar’la, bu ödülü almanın önemini ve çocuk edebiyatını konuştuk.
*Ödül törenindeki konuşmanızda “Necip Fazıl’ın başı dik çocuklarıydık” ifadesini kullandınız. Bu ödül sizin için ne anlam ifade ediyor?
Bu duygu belki insanın çocukça sevinmesi olarak tarif edilebilir. Çocuk yaşta Necip Fazıl şiirlerini ezberleyip dizelerinin inşa ettiği bir fikir dünyasında büyümüşseniz, böyle bir ödül bin bir başlı kartalı taşıma sorumluluğu yüklenmiş bir kanarya gibi de hissettiriyor insana kendini. Çocuk için yazmak zaten ağır bir sorumluluk. Üzerine bir de böyle bir dava adamının adına ihdas edilmiş ödülle anılmak eklenince, her kelimeyi sarraf terazisi ile tartma vazifesi yüklüyor adeta.
EN PROFESYONELLİK GEREKTİREN ALAN
*Çocuk edebiyatı neden önemli? Bu konuda dikkat edilmesi gerekenler neler?
Çocuk, zaman ağacının geleceğe atılmış bir tohumu. Çocuk edebiyatı, tohumun sağlıkla kabuğunu kırıp meyveye kadar yol alması için kelimeleri, bereketli bir toprak, üşütüp yakmayan bir güneş, kurutup çürütmeyen bir su gibi kullanma sanatıdır. Kurguladığımız dünyaları filtresiz kabul eden bu zihinlere karşı mesuliyetimizin farkında olarak eser yazmalı, çizmeli ve basmalıyız. Çocuğa uygunluktan anladığımız kendi zihnimizdeki “çocukça”lık olmamalı. Edebiyatın en profesyonellik gerektiren alanı çocuktur bana kalırsa. Ne yalnızca kaleminizin yatkınlığı ne de pedagoji bilmeniz yeter. Ama bu ikisinin, halis bir niyetle birlikte muhakkak bulunması gerekir.
TAKİPÇİ SAYISINA GÖRE YAZAR
*Ülkemizde yeterince anlaşılıyor mu bu alan? Çocuk edebiyatında ne durumdayız?
Şu an kendi içimizde en fazla konuştuğumuz meselelerden biri, yazar olmayan tanınmış isim eserlerinin, takipçi ebeveynler tarafından çok satan kitap haline getirilmesi. Aynı fikri benimseyen insanların, kitabın edebi zevki geliştiren ve besleyen yönünü göz ardı ederek tercihte bulunması, ne yazık ki kıymetli kalemlerin görünmezliğine sebep olabiliyor. Bazı yayınevleri, yazarlık sözleşmelerini sosyal medya takipçi sayısına göre imzalıyor.
*Bu durumda kaliteden de bahsetmek mümkün olmuyor öyle değil mi?
Eserde öne çıkan kişi yazar olmakla birlikte, kaliteyi belirleyen esas unsur aslında yayınevi. Çocuk eseri basan yayınevinin niyeti, tecrübesi, kapsamlı bakışı, çalışanlarının aynı idealde birleşmiş profesyoneller olması şart. Yeni doğmuş bir bebek için kıyafet alırken aradığımız kalite standartlarını onun için üretilmiş kitaplarda da aradığımız zaman, çocuk edebiyatımız iyi durumda diyebiliriz sanırım.
Aksiyon tarzı eserlerin filistin davasına katkısı yok
*On yıllardır işgal altında bir Filistin, günümüzde ise dozajı artırılmış bir soykırım var. Çocuk edebiyatı bu konuda bir şeyler yapıyor mu?
Filistin’deki zulüm bir insanlık ve vicdan meselesi, ancak her kesimden yayıncının sahiplendiği bir tema değil. Bu konuyu dini anlamda dert eden kesim dışında pek içerik üretilmiyor. Bizde de ne yazık ki iyi niyetle üretilen ancak dil bilgisinden kurguya, tasarımdan baskıya ciddi sorunlar içeren eserler epeyce mevcut. Kudüs’ü, Filistin’i sevdirmek için ürettiğimiz kalitesiz işlerden sonra çocuk okuyucu Batı edebiyatının güçlü işleri ile karşılaştığında, yüzünü Mescidi Aksa’ya dönmüyor ne yazık ki. Güzeli, bütün unsurları ile en güzel şekilde sunmadığımız sürece, heyecanla üretilmiş aksiyon tavırlı eserlerin edebiyata da çocuklara da bir katkısı olmayacaktır. İşimizi iyi yapmak zorundayız. Bu bir tercih değil zorunluluk…