Türk edebiyatının en sevilen şiirlerinden Mona Roza, içinde barındırdığı gizemli aşkla da yıllar yılı ilgi odağı oldu. Sezai Karakoç’un kaleme aldığı bu naif satırlar, her kıtaya sevdiği kadının isminin harflerini ustalıkla işlemesiyle, aşkın okunur haline dönüştü. Şiirin tamamı okunduğunda, akrostiş şeklinde “Muazzez Akkayam” ismi yazıyor. Mona Roza’nın Muazzez’i şairin vefatından sonra ilk kez sessizliğini bozarak, hem hakkında yazılan şiirlerle ilgili konuştu hem de Cemal Süreya’nın soyadından bir harf eksiltme sebebini anlattı.
Mülkiye Mektebi’nin 1950’li yıllardaki öğrencileri Cemal Süreya ve Sezai Karakoç, gönlünü sınıf arkadaşları Muazzez Akkaya’ya kaptırmıştı. Aynı zamanda yakın arkadaş olan, birbirlerine Akkaya’ya yazdıkları şiirleri okuyan iki büyük şair, genç kadın için kaybeden tarafın soy isminden bir harfi eksilteceği iddiaya bile tutuştu. Yaşama veda eden iki şairin hafızalara kazınan aşk şiirlerinin başkahramanı, şimdilerde 94 yaşında ve 6 torun sahibi.
Karakoç ve Süreya’nın kendisine olan sevgisinden haberdar olduğunu söyleyen Muazzez Akkaya, Cemal Süreya’nın cebine şiirler koyduğunu, şiirlerin ona ait olduğunu sonradan öğrendiğini ifade etti. Cemal Süreya’nın soy isminden bir harfi eksilttiği olayla ilgili ise şunları aktardı: “Bir iddiaya girmişler, onun sonucu soy isminden bir harfi attığı doğru. Hangimiz daha ileride olursak, diğeri bir şeyinden vazgeçecek diye iddiaya girmişler. Bu olay olduğunda Mülkiye’nin kafesinde arkadaşlarımızla oturuyorduk. Arkadaşlarım yanlarında Sezai Karakoç’la gelmişti. Aynı masadaydık. Sonra diğer arkadaşlar kalkıp gidince ve sadece Sezai Karakoç’la benim masada kaldığım anı görünce Cemal Süreya, soyisminden bir harfi sildirmiş. Bana böyle izah etmişlerdi.”
Sezai Karakoç’un birkaç yaş küçük olmasının kendisi için ilk handikap olduğunu belirten Akkaya, Karakoç’la da detaylı hiçbir diyaloğunun olmadığını vurguladı. Karakoç ve Süreya’ya umut verecek bir davranışta bulunmadığının altını çizen Akkaya, “Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum. Evlenirken problem olmasın diye düşünerek ablamın evinde bir yere koymuştum. Maalesef orada da şiirler zamanla telef oldu. Buna gerçekten üzülüyorum, keşke o şiirleri saklasaydım” şeklinde konuştu.
Akkaya, okul sonrası yine Mülkiye mezunu olan rahmetli Orhan Giray’la evlendi. 4 çocuğu olan Akkaya’nın hayatı yakın zamanda, “Mahrem Şiir: Mona Roza” ismiyle Emine Öte tarafından kitaplaştırıldı. Akkaya, bir yazar veya şair olmasa da iki şairin mısralarında yer almasıyla edebiyat dünyasının gündeminden hiç düşmedi.
Sezai Karakoç’un ömrü boyunca evlenmemeyi tercih etmesiyle ilgili de konuşan Akkaya, “Böyle bir duruma sebep verdiysem diye üzülüyorum ama bir yerden de teselli oluyorum çünkü hiçbir yakınlık göstermedim, umut vermedim. Ancak üzüldüğüm bir şey var, Sezai Karakoç’u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki... Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim” dedi.