Masası ve kalemleri bıraktığı gibi duruyor

“Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler” ve “Müslümanca Yaşamak” gibi eserlerle düşünce hayatımızda derin izler bırakan Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören’in vefatının üzerinden bir yıl geçti. Eşi Ayşe Özdenören’in acısı taze. “Kitapları onun için çok kıymetliydi, kimsenin ellemesini istemiyorum. Ne masasına ne de kalemlerine dokunmadım, bıraktığı gibi duruyor” diyor.

Sevda Dursun
Rasim Özdenören ve eşi Ayşe Hanım.

Bir yıl önce aramızdan ayrılan Rasim Özdenören, dün ailesi ve yakınları tarafından Mihrişah Valide Sultan Mezarlığı’nda dualarla anıldı. Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Müslümanca Yaşamak gibi nice eserleriyle her okuyucuda derin izler bırakan Özdenören, mütevazi hayatıyla da iyi bir örnekti. Yeterince anladık mı veya anlatabildik mi konusu gündemimizden hiç çıkmadı. Hem biraz daha anlayabilmek hem de ölüm yıl dönümü vesilesiyle anabilmek için sevgili eşi Ayşe Özdenören’le görüştüm. Acısı hala taze olsa da tüm içtenliğiyle sorularımı cevapladı.

Bir yazarın en çok ev hali merak edilir zannımca. Eskiler, şimdiki gibi ortaya da dökmezlerdi evlilik yaşantılarını. Ayşe ablayı da bir vesileyle evlerine gidenler tanırdı ancak. İki çocuk ve sürekli çalışan bir eş, nasıl bir evlilikti diye sorduğumda, uyumlu bir evlilikleri olduğunu ifade etti. Hala hatıralarından kopamadığını ise şu ifadelerle belirtti: “Gittiğimiz yerlerde hep evdeki kitaplarının çokluğundan rahatsız olup olmadığımı sorarlardı. Çok şükür hiç sıkıntı çekmedim. Hala onun bıraktığı gibi duruyor kütüphanesi. Kitapları onun için çok kıymetliydi, kimsenin ellemesini istemiyorum. İki masası vardı, biri yatak odasında, seyyar olanı salonda. Ne masasına ne de kalemlerine dokunmadım, bıraktığı gibi duruyor.”

ALLAH PEYGAMBER AŞIĞIYDI

Dile kolay, elli küsur yıllık evlilik, gençlik zamanında veya çocuklar küçükken ayrı, büyüyüp evden gidince ayrı merhaleleri var. “Yaş ilerledikçe insan birbirine daha çok düşkünleşiyor” diye anlatıyor Ayşe abla. Titiz çalışma hayatından bahsederken de bir kelime için günlerce araştırdığını dile getirerek şunları söylüyor: “Konuşma yapmak için ilkokula bile gitse, hazırlıksız çıkmazdı. Herkese karşı çok sevecendi. Eve gelenler, ‘Biz buraya geldiğimizde kendimize bir değer katılmış olarak gidiyoruz’ derlerdi. Ufacık çocuğa bile saygı gösterir, gençlere yol açardı. Bazıları yazılarını okuttuğunda, iyi olmasa da yazmaya devam etmesini isterdi. ‘Hiç kimse okumazsa ben okurum’ derdi. Çok da duygusal bir insandı. Herkes onun edebiyat yönünü bilir, ama o Allah ve Peygamber aşığıydı aynı zamanda. Peygamber Efendimiz anlatılırken gözünün yaşı hiç dinmezdi.”

HALİNDEN HİÇ ŞİKAYET ETMEZDİ

Hiçbir halinden şikayet etmeyip her haliyle mutlu olmayı bilen birisiydi Rasim abi. Son anına kadar da çalışmayı bırakmadığını söyleyen Ayşe Hanım, “Masasından kalktığı zaman, onun için boşa geçen zamandı. Çok mecbur kalmadıkça gezmeye bile gitmezdik. Hayatı hep çalışma ve tefekkürle geçti. ‘Sen burada yaşıyorsun ama hep öbür taraftasın’ derdim ona. Çünkü dünyanın nimetleriyle ilgilenmezdi. Hiçbir şeyden de şikayet etmezdi. Hastalığını soranlara, ‘Ben bilmiyorum, Ayşe’ye sorun’ derdi. Ben onun nefes almasından iyi olup olmadığını anlardım, ama o devamlı şükrederek yaşardı” yaşardı” diyerek anlattı bunu.

Edebiyat dünyasından isimlerle ailece görüştüklerini de söyleyen Özdenören, Cahit Zarifoğlu’nun askerden döndüğünde uzun bir süre onlarda kaldığını, Erdem Beyazıt, Akif İnan gibi edebiyatçılarla hafta sonları bir araya gelip, onlar edebiyat konuşmaları yaparken, hanımların da ayrı bir yerde sohbet ettiklerini söyledi. Özdenören, “Cahit çocukları çok sever, onlarla oynardı. Bizim çocuklar da ona tezahürat yapardı” dedi.

Ayşe Özdenören ve kızı Merve İlter Özdenören

BABAMI İNCİTMEKTEN KORKARDIM

Babasıyla çok güzel ilişkileri olduğunu söyleyen kızı Merve İlter Özdenören, şimdilerde uzmanların duygusal bağlanmadan söz ettiğini, babasının ise bunları çocukluğundan beri kendilerine hissettirdiğini söyledi. Babasının yol gösterici tavrını ise şu sözlerle anlattı: “İslamiyeti anlamamız ve yaşamamız noktasında yol göstericimizdi. Ama bunu ders verir gibi yapmadı. Ben babamın bana kızacağını düşünmezdim hiç. Onu incitmekten ve kırmaktan korkardım. Ben geldiğimde ayağa kalkmasından hicap duyardım. Araştırınca bunun bir sünnet olduğunu öğrendim. Bunun gibi fırsatları hiç kaçırmazdı. Herkese değer verdiği gibi bize de verirdi. Hayatının bütün rollerini bence çok iyi yaşamış bir insandı. Çalışmalarından dolayı bize çok vakit ayıramasa da bizimle ilgili her şeyi yakından takip ettiğini, desteğinin ve duasının arkamızda olduğunu bilirdik.”

HAYAT
Mezarlık içinde unutulan tarih koruma altına alınacağı günü bekliyor

HAYAT
Umut ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir Oppenheimer portresi

HAYAT
Barbie LGBT mi oldu? Rüya evinde erkeğin adı yok