AYHAN DEMİR
Kartpostallar, bir kültürü, medeniyeti veya anıları taze tutmanın yanı sıra propaganda maksatlı olarak yayınlanırlar. Gazi Hüsrev Bey Camii de tüm bu maksatlarla, 1907 yılında Simon Kattan editörlüğünde yayınlanan bu ve benzeri, birçok kartpostala konu olmuştur.
Şehrin kurucusu Gazi Hüsrev Bey, Tebrizli mimar Acem Esir Ali’ye inşa ettirdiği bu camiye ilaveten, aynı bölgede medrese, kervansaray, han, bedesten, hamam, hanikâh, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden oluşan bir külliye yaptırmıştır. Bu yapıların birçoğu, büyük bir mesuliyet duygusu ile Boşnaklar tarafından muhafaza edilerek, günümüze kadar ulaştırılmıştır. Fonksiyonları doğrultusunda, aktif olarak hizmet vermeye devam etmektedirler.
Yollar ve köprüler, yerleşim birimlerini birbirine yaklaştırır. İnsanları, birbirine ve Allah’a, yaklaştıran ise camilerdir. Gazi Hüsrev Bey Camii, bunun en başarılı örneklerdendir. Saraybosna’ya gelenler, tam bir Türk muhiti olan Başçarşı isimli eski çarşının çekim gücüne kapılarak, soluğu bu caminin avlusunda alırlar.
Gazi Hüsrev Bey Camii, yılın her günü, günün her saati canlıdır. Avlunun orta yerindeki şadırvanın fıskiyesinden ve oluklarından akan suyun şırıltısı, ıhlamur ve kavak ağaçlarındaki kuşların cıvıltısı, ortalıkta koşturan çocukların neşesi. Hepsi birbirine karışır.
Bu cami, vakit namazlarının yanı sıra, cuma, Ramazan, kandil ve bayram günlerinin Saraybosna’daki en özel mekânlarındandır. Ramazan ayında, bayramlarda, diğer özel gün ve gecelerde, bir merdiven gibi gökyüzüne uzanan minaresine ve avlu duvarlarına yeşil-beyaz zeminli ay-yıldızlı bayraklar asılır. Ramazan ayı boyunca, mukaveleler ve teravih namazları vesilesiyle, caminin içerisi ve avlusu tüm gün boyunca insan seline uğrar.
Bayram namazlarının favori mekânı yine bu camidir. İslam Birliği Başkanı bayram namaz namazlarını burada kıldırır. Devlet temsilcileri ve rahmetli Aliya İzetbegoviç’in partisi SDA’nın genel başkanları bayram namazlarını bu camide kılarlar.
Caminin şadırvanı, yoldan geçenlerin içme suyunu temininin yanı sıra, misafirlerinin abdest almasına imkânı sağlıyor. Eskiden şadırvan etrafında, hem abdest almayı kolaylaştırmak, hem de sohbet etme imkânı sağlamak masadıyla, banklar bulunuyormuş. Bugün, bunları, göremiyoruz.
Cami inşa edildiği günden beri, minareden veya cami girişindeki ahşap ezan kürsüsünden, çıplak sesle ezan okurlar. Yalnızca Ramazan ayında, avluda bulunan taş üzerine çıkılarak, iftar vaktini haber veren akşam ezanı yine çıplak sesle okunur.
1697, 1831 ve 1879’da üç büyük yangın atlatan bu caminin, içyapısı klasik Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerine sahiptir. Ancak Avusturya idaresi altındayken, mahfili, pencereleri ve süslemeleri tahrif edilmiştir. Ardından, 1992-95 Bosna Savaşı’nda Sırp topçuları tarafından, üstüne yağdırılan onlarca top mermisine rağmen, ayakta kalmayı başarmıştır. Savaş esnasında, Boşnaklar için, önemli bir sığınak, büyük bir moral ve motivasyon kaynağı olmuştur. Aldığı yaralar, savaşın ardından yapılan restorasyon çalışmalarıyla, büyük oranda sarılmıştır.
Bu camiye gelenler, avlunun solunda yer alan, iki türbeyi de mutlaka ziyaret ederler. Gazi Hüsrev Bey ve onun kethüdası, gaza arkadaşı ve vakfının mütevellisi Murat Bey Tardiç için hayır dua ederler.
Caminin dış duvarına yaslı, iki oluklu bir çeşme vardır. Oradan gelip geçenlere ferahlık verir. Rivayet o dur ki, bu çeşmenin, bir oluğundan su içen yeniden Saraybosna’ya gelir. Diğerinden içen ise bu şehirden evlenir. Başkasını bilmem ama bu rivayet, benim için gerçek oldu. Darısı diğer isteyenlerin başına…