Türk kültürünün gizli kahramanı: İbrahim Hilmi Tanışık

Elinde bir büyüteç, fotoğraf makinesi, katlanır merdiven, tebeşir ve kağıt kalemle İstanbul’u bir uçtan bir uca köşe bucak dolaşıp İstanbul’un tarihi camilerini kayıt altına alan İbrahim Hilmi Tanışık tam 36 yıl boyu üzerinde çalıştığı İstanbul Camileri kitabını hazırladı ancak bastıramadan vefat etti. Vefatından 56 yıl sonra Üsküdar Belediyesi tarafından okurla buluşturulan İstanbul Camileri adlı iki ciltlik kitap İstanbul’un kaybolan, yıkılan yok olan camileri hakkında da ayrıntılı bilgi veriyor.

Ayşe Olgun
Hırka-i Şerif Camii

1891 yılında Bursa’da doğan İbrahim Hilmi Tanışık 1967 yılında hac vazifesini yerine getirmek için gittiği Medine taraflarında vefat etmiş İstanbul aşığı bir araştırmacı yazar ve gazeteci. Üsküdar Belediye tarafından ilk kez okurla buluşan İstanbul Camileri kitabıyla bir kere daha gündeme gelen Tanışık’ın arşivinden yola çıkılarak çektiği fotoğraflar, notlar, belgeler ışığında Nevmekan Bağlarbaşı’nda ise İstanbul Camileri adlı sergi açıldı. Tanışık’ın dev arşivi bizi 1930’lardan başlayıp 196o’lara doğru İstanbul sokaklarında unutamayacağımız bir yolculuğa çıkarıyor. Tarih kayıtçısı bir gizli kahramanın peşinde İstanbul’un camileri, sokakları, semtleri arasında bir kez daha eski İstanbul’u geziyor, değişen ve kaybolan eserleri görüyoruz.

Adım adım camileri gezmiş

Bugüne kadar İstanbul Çeşmeleri adlı kitabıyla tanınan ve bu önemli kaynak kitabıyla kayıtlarda yerini alan Tanışık, tam 36 yıl boyu İstanbul’u sokak sokak, adım adım gezerek İstanbul’un bu önemli tarihi eserlerini kayıt altına almış. Böylece İstanbul Camileri kitabı ortaya çıkmış. Bu öremli çalışmayı yayınevine teslim edip Hac vazifesini yerine getirmek için kutsal topraklara doğru yola çıkmış. Ancak Tanışık’ın Medine’de vefatından sonra eser çeşitli sebeplerle basılamamış. Aile arşivinde özenle saklanan kitap ve Tanışık’ın diğer belgeleri bir süre önce tek torunu olan İbrahim Akın Kurtoğlu tarafından Üsküdar Belediyesi’ne “Bu kitabı basarsanız siz basarsınız” denilerek teslim edilmiş. İki yıllık bir çalışmanın sonucunda editör Fatih Dalgalı’nın emeğiyle geçtiğimiz günlerde okurla buluşan kitap İstanbul üzerine araştırma yapanlar için önemli bir kaynak ve internet üzerinden herkese açık. Tanışık’ın uzun süredir baskısı yapılmayan yine kaynak kitaplardan biri olan İstanbul Çeşmeleri kitabı ise önümüzdeki aylarda Üsküdar Belediyesi tarafından okurla buluşacak.

Esir düşüyor gemiyle kaçıyor

Kitabın yazılış hikayesi kadar yazarın da hikayesi ilginç. Bursa ve İstanbul’da eğitimini tamamlayan İbrahim Hilmi Tanışık askerlik yaptığı yıllarda Erzurum’da Ruslara karşı savaşır ve esir düşerek Kırım’a gönderilir. Tanışık buradan kaçıp bir gemide saklanır. Önce Kastamonu’ya oradan da İstanbul’a gelir. Bir süre arkadaşlarıyla Sultanahmet’te köfteci dükkanı işletir ancak ticarette muvaffak olamayınca baba memleketi Bursa’ya döner. Babası Bursa’nın ileri gelen hattatlarındandır ve bugün hala bazı eserleri Ulu Camii’nin duvarlarını süslemektedir. Tanışık, burada bir süre gazetecilik yapar ve o yıllarda da evlenir. Ardından da yeniden ailesiyle birlikte İstanbul Fatih’e taşınır. İstanbul’da devlet matbaasında muhasebe memurluğuna giren Tanışık mesai dışındaki bütün vaktini bir hocasının yönlendirmesiyle cami ve çeşmeleri kayıt altına almaya harcar. İstanbul’u karış karış bir elinde merdiven diğer elinde fotoğraf makinası ve not defteriyle gezerek İstanbul’un başta cami ve çeşmeleri olmak üzerine tarihi eserlerini kayıt altına alır ve bu çabası ölümüne kadar da devam eder.

Türk kültürü için bir kahraman gibi çalışır

Türk kültür ve medeniyetini gelecek nesillere aktarmak için bir kahraman gibi çalışan İbrahim Hilmi Tanışık İstanbul Camileri kitabının ilk cildini 1931 yılında tamamlar ancak yayınlanmaz. Bu arada Tanışık’ın titiz bir çalışmayla ve aynı yöntemle hazırladığı Kitabeli İstanbul Çeşmeleri kitabı 1945 yılında okurla buluşur. Osmanlıca el yazısıyla hazırladığı İstanbul Camileri kitabının ilk cildinden sonra araştırmalarına devam eder. Bir elinde büyüteç, fotoğraf makinası, cebinde kağıt kalem, diğer elinde katlanır bir merdiven ve tebeşirle 36 yıl boyu İstanbul’un camilerini dolaşmaya, kitabelerini okumaya devam eder, yeni yapılanları, yıkılanları ve onarılanları da kaydettiği ikinci cildi de böylece büyük bir emekle hazırlar. 1960-66 yılları arasında hazırlanan ikinci cilt kızlarının da yardımıyla daktilo edilir. 19 bölümden oluşan ilk ciltte 487 cami hakkında bilgi yer alır. Notları 1930-35 yıllarına ait olduğu görülen bu ciltte camilerin kimler tarafından yapıldığı, yaptıranın kabri ve varsa diğer eserleri hakkında da kısa bilgiler eklenir. Kitabın editörü Fatih Dalgalı siyasi çalkantıların çok olduğu bu dönemde yapılan bu çalışmanın çok önemli bilgiler içerdiğinin altını çizerken bazı kitabe bilgilerinde eksik ya da değişik bilgiler olduğu notu kitabın önsözünde paylaşıyor. Yine kitabın ilk cildinde Tanışık’ın şahsi kartpostal ya da fotoğraf kartları kullanılmış. 1960-66 yılları arasında hazırlanan ikinci ciltte ise 291 cami hakkında bilgi yer alıyor.Kitap mimari ve sanat tarihi açısından da son derece önemli bir anlatımla kaleme alınmış. İki cilt birbirinden farklı metodla hazırlanmış. Bazı camiler ise iki ciltte de yer almış. Ayrıca ikinci ciltte sadece tarihi camiler değil yeni yapılan camiler hakkında da bilgi verilmiş ve Tanışık’ın çektiği fotoğraflara yer verilmiş. Yine kitapta İstanbul camileriyle ilgili en kapsamlı istatistik çalışmasının yapıldığı bilgisini de paylaşalım.

Osmanlı dönemiyle karşılaştırıyor

Mimar Sinan Mescidi’nin ayakta kalan minaresi. (1969)

İbrahim Hilmi Tanışık bu işe nasıl başladığını kendi kalemiyle kitabının girişinde anlatıyor. İstanbul Darülmuallimi (Öğretmen Okulu) öğrencisiyken matematik hocası Eyüplü Hafız Kemal Sun’un tavsiyesiyle 1864-65 yılında Fehmi Edhem Bey tarafından hazırlanmış Hadikatü’l-Cevâmi adlı çalışmanın fihristini kendine rehber alarak bu işe soyunmuş. Senelik izinleri ve resmi tatil günleri dahil İstanbul’un her semtini karış karış gezerek bu fihristteki eserlerin son hallerini ya da yıkılmış arsalarını kayıt altına almış. Bu gezileri genellikle yürüyerek yapmış. Tanışık bu çabasını şu cümlelerle anlatıyor: “Mâmur, yâni namaz kılınan 870 cami ve mescidin ibadete açık olanlarının 1930 yılından itibaren herbirinde birer vakit veya Cum’a namazı kılmak vesilesiyle, kitâbesi mevcut olanları istinsâh etmek, olmayanların yapılış veya onarım tarihlerini almak ve hepsinin yaptıranın, imâr ve ihyâ edenlerinin adlarını, biliniyor ise hâl tercümelerini öğrenerek, uyanık komşularından toplayabildiğim malûmatı notlarıma eklemek suretiyle, bu ecdât yâdigârlarından halen harap veya arsa durumunda bulunanları da işaretleyerek aşağıda görüleceği üzere cetvellerini tertipledim”

Kitabını bastıramadan vefat etti

Otuz altı yıl boyu büyük bir çabayla hazırladığı İbadete Açık İstanbul Camileri kitabı 76 yaşında vefat eden Tanışık’ın vefatından tam 56 yıl sonra nihayet okurla buluştu. Kitapta camiler hakkında ayrıntılı bilgiler de yer alıyor. Mesela Mimar Sinan’ın kendi harçlığıyla yaptırdığı Fatih’teki camisi yıkılır ve bu caminin bir tek minaresi kalır. Tanışık, bir dernek kurarak bu caminin yeniden yapılması için büyük çaba harcar. Ancak cami Tanışık’ın vefatından 9 yıl sonra kapısını ibadete açar. Bugün Akşemsettin Caddesi üzerinde olan ve pek çok İstanbullu tarafından bilinmeyen bu caminin yazlık ve kışlık bölümlerinin ilk halinin çizimi kitapta da yer alıyor. Planlanan bazı bölümler ise yapılmamış. Sadece camilerin kitabelerini değil camilerin minare basamaklarını bile kayda alan Tanışık, her bir minareyi toplam altı kez çıkıp inerek saymış ve bu rakamlardan da kitapta bir cetvel hazırlamış. Kitap, yok olan, yıkılan, tamir gören ve yeni yapılan her camiyle ilgili istatistik bilgilerle araştırmacılar için de önemli bir kaynak.

İbrahim Hilmi Bey ile kızları Ülker ve Türkân hanımlar

Yıkılan ve yeni yapılan camiler

Tanışık, 1960-1966 yılları arasında yazdığı ikinci cildin girişinde İstanbul’da neler değiştiğini şöyle anlatıyor: “Geçmiş otuzaltı yıl içinde yeni yapılan veya onarılanlarla, bunlardan kapatılan dört cami ve sonradan hiç izleri kalmayanlar ve arsalar çıktıktan sonra bugün mevcut ve ibadete açık durumda olan cami ve mescitler son altı yıl içerisinde 515’ten 630’a ulaşmış olup; bunlardan İstanbul yakasındakilerin sayısı 270’ten 338’e, Rumeli yakasındakilerin 125’ten 144’e ve Anadolu yakasındakilerin de 120’den 148 rakamına bâliğ olmuşsa da, öbür yandan İstanbul ve Rumeli yakalarında bu müddette kapatılan dört cami de eksilmiş olduğundan, hâlen İstanbul cihetinde 336, Rumeli yakasında 142 ve Anadolu yakasında da 148 açık cami kalmış bulunmaktadır.”

Osmanlı dönemi camileri yıkılmış

“Hadikatü’l-Cevâmi” adlı eseri ana kitap olarak kabul eden Tanışık, elindeki verileri şöyle karşılaştırıyor: “Ayrıca bu kitabın neşri tarihinde mevcut oldukları halde mezkûr esere her nasılsa girememiş bulunan 31 cami ve mescidin ilâvesiyle 80 toplam 906’ya baliğ olacağına göre, bugün bizim bulduklarımızın yekûnu; 317’si İstanbul cihetinde 142’si Anadolu ve 141 tanesi de Rumeli cihetinde olmak üzere 600’den ibarettir (Bu yekûna, o tarihten bu yıla kadar yeni yapılmış olan 174 cami ve mescid de dâhildir). Yüzyıl önceki 906 mevcuttan bugün hayatta olan 600’ünü düşecek olursak, aradaki fark 306 rakamını gösterir ki; yeni yapılmışların ilâvesiyle toplamı olan 480 ma’bedin aynı sürede yanan, yıkılan yollara giden veya değişik durumlara geçen; bu suretle azalan miktarını gösterir. Bir asırda yapılabilen 174 ma’bede daha 320 tane ilâve edilecek olursa, ancak bundan yüzyıl önceki miktar ulaşılabileceği görülmektedir. Fakat, o zamanki İstanbul’un mahdut alanı ile nüfusuna mukabil bugünkü geniş sâha ve kesif vatandaş sayısı karşısındaki büyük fark... Ne hazin sonuç, değil mi?”

HAYAT
Kaybolan eserler İstanbul panoramasında

HAYAT
Nevzat Kösoğlu’nun Söğüt’ü vardı

HAYAT
Avrupa’nın romantik şehri