BioNTech tarafından geliştirilen ve ABD’li ilaç devi Pfizer ortaklığı ile tüm dünyada kullanıma girecek olan Kovid-19 aşısının ilk acil kullanım onayı İngiltere’de çıktı. İngiltere, bu onayla birlikte öncelikle yüksek risk grubundaki sağlık çalışanları ile huzurevleri ve bakım merkezlerindeki yaşlıları aşılayacak. Dünyanın en önemli tıp merkezlerinden
“20 YILDAN FAZLADIR ÜZERİNDE ÇALIŞILAN BİR TEKNOLOJİ”
Prof. Dr. Özpolat, şu an yaklaşık 58 tane aşı adayının insanlarda Faz 1-2 ve Faz 3 aşamalarında denendiğini söyleyerek, “Bunların da yaklaşık 14 tanesi gen aşısı. 7'si DNA, 7'si RNA aşısı olarak çalışılıyor. Şu anda en önde giden mRNA aşısı kullanan firmalardan BioNTech/ Pfizer ve Moderna’nın geliştirdiği aşılar da mRNA teknolojisine dayanıyor. Gen aşılarının kullanılması yeni bir mesele değil aslında. Benim için de özellikle kişisel bir mutluluk kaynağı. Çünkü bundan yaklaşık 21 yıl önce, 1999 yılında immünoloji doktora tezim de bu aşılar üzerineydi. Biz, midede ülsere neden olan Helicobakter Pylori ve meme kanserinin bir alt türü olan HER 2 pozitif meme kanserine karşı RNA aşıları geliştirerek bunların konsept olarak kullanılabileceğini göstermiştik” dedi.
“GEN AŞILARINI BU SALGINDA ÖNE GEÇİREN AVANTAJLARI OLDU”
Şu an klinik denemelerde olan aşılardan üçte birinin gen aşıları olduğuna işaret eden Prof. Dr. Özpolat, koronavirüs salgınında neden gen aşılarının öne geçtiğini ise şu şekilde açıkladı:
İLK ONAY ALAN AŞININ ARDINDAKİ İLGİNÇ DETAY
RNA teknolojisindeki bu gelişmelerin bilim dünyasının bu konudaki biriken başarıları ile olduğuna işaret eden Prof. Dr. Özpolat, bu başarının ardındaki en önemli isimlerden birinin ise halen BioNTech’de RNA İlaçları Bölümü’nde Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak çalışan Kıdemli Macar asıllı bilim insanı ve Biyokimya Uzmanı Dr. Katalin Karikó olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Özpolat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“MAKİNELERDE ÜRETİLEN SENTETİK RNA ENJEKTE EDİLİYOR”
mRNA aşılarının kas içerisine enjekte edildikten sonraki mekanizmalarını da anlatan Prof. Dr. Özpolat, “Aşıyla enjekte edilen bu sentetik RNA, yani makinelerde üretilmiş, virüsteki RNA’nın küçük bir kısmını kodlayan mRNA, ki bu kodladığı kısım da virüsün yüzeyindeki spike (dikensi) dediğimiz protein oluyor; insan hücresine verildiği zaman, hücre bunu proteine çeviriyor. Sentetik RNA üzerindeki kod sayesinde virüs proteini yapılmış olunuyor. Üretilen bu virüs proteini, çeşitli mekanizmalarla hücrenin dışına çıkıyor ve bağışıklık sistemi bu yabancı proteini tanıyıp, buna karşı antikor ya da hücresel bağışıklık sağlayan T hücre yanıtı oluşturuyor. Antikor dediğimiz yapılar da çatal şeklinde, Y harfi gibi olan proteinlerdir. Bunlar kanda ya da dokularda gezip virüsü bulduğu zaman buna bağlanan ‘drone’ gibi düşünebileceğiniz moleküller. Bağışıklık sistemi bu sentetik RNA tarafından kodlanan ve oluşturulan virüsün diken proteinine karşı duyarlılık kazandığı için, gerçek virüsle karşılaştığı zaman, hemen bu antikorlar ve hücreler bu bölgede virüsü etkisiz hale getirebiliyor. Dolayısıyla virüsün hücre içerisine girmesini ve orada çoğalmasını önlemiş oluyor bu aşılar” dedi.
“TEDAVİ EDİCİ ÖZELLİĞİ VAR MI HENÜZ BİLİNMİYOR”
Aşıların henüz tedavi edici özelliklerinin olup olmadığının bilinmedğini söyleyen Prof. Dr. Özpolat, “Bu aşılar şimdilik daha çok koruyucu özellikleriyle ön plana çıktı. Tedavi edici özellikleri var mı, henüz buna dair bir veri yok. Yani Kovid hastalarına aşılama yapıldığı zaman tedavi edici özelliği olacak mı bu henüz bilinmiyor. Bunu da zaman içerisinde görmüş olacağız” diye konuştu.
“UZUN VADELİ YAN ETKİLERİ HENÜZ BİLİNMİYOR”
En çok merak edilen konuların aşıların yan etki meselesi olduğunu belirten Prof. Dr. Özpolat, şimdiye dek yapılan Faz çalışmalarında çok büyük bir yan etkiye rastlanmasa da uzun vadede nasıl bir etkinin görüleceğinin henüz bilinmediğini söyledi. Prof. Dr. Özpolat, on binlerce gönüllü üzerinde yapılan denemelerin, bu anlamda da büyük bir soruna işaret etmediğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
90’LARDA FON BULAMAYAN KEŞİF, ŞİMDİ DÜNYAYI SALGINDAN KURTARACAK
Şu anda BioNTech’de RNA İlaçları Bölümü’nde Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak çalışan Dr. Katalin Karikó, Nobel’in en güçlü adaylarından biri olarak görülüyor. Dr. Karikó’nun salgında dünyanın kaderini değiştirecek araştırması, eşi ve 2 yaşındaki kızıyla, arabasını satıp parasını kızının oyuncak ayısının içinde saklayarak 1985'te Macaristan'dan ABD'ye akademik kariyer yapmak için gitmesiyle başladı.