Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kuyumcu, avukat ve doktorların düşük vergi vermesiyle ilgili açıklamaları üzerine, gözler bu meslek gruplarına çevrildi. İstanbul Kuyumcular Odası Başkanı Mustafa Atayık, kuyumcuların devletin zor günlerinde piyasalara güven veren en önemli dinamiği olduğuna değinerek, vergi kaçıran bir imaj içinde gösterilmekten rahatsız olduklarını dile getirdi. 2004’ten beri uygulanan Enflasyon Muhasebesi’nden vazgeçilmesini isteyen Atayık, “Kuyumcular için Altın Esaslı Muhasebe sistemine geçilmesi gerekiyor” dedi.
SİSTEM SORUNLARI ÇÖZMÜYOR
2004’ten beri beri uygulanan mevcut Enflasyon Muhasebesi ile sektörün sorunlarının çözülemeyeceğini hatırlatan Atayık, “İki tarih arasında enflasyon oranındaki değişim altının uluslar arası piyasalarda belirlenen fiyatındaki değişimin yarı yarıya aşağısında kalıyor. Bu nedenle Enflasyon Muhasebesi çözüm olamıyor. Kuyumcuları kayıt dışına iten ve zorlayan en büyük sebep de budur. 20 yıldan beri uygulanan ‘Enflasyon Muhasebesi’ deyim yerindeyse kuyumcuların elini kolunu bağlamıştı. Hareket kabiliyetlerini sınırlandırdığı gibi sektör firmalarının büyümesi, kurumsallaşması ve markalaşmasının de önüne set çekiyordu. Türkiye gibi enflasyonla başı her zaman belada olan bir ülkede ‘Enflasyon Muhasebesi’ uygulanınca özellikle hammadde fiyatları dünya piyasalarında anlık olarak belirlenen kuyumcular için işleri daha da karmaşık hale getiriyordu. Birçok firma, bu muhasebe sistemi nedeniyle oluşabilecek astronomik vergi yükü nedeniyle bilançosunu tam olarak gösteremiyor, dükkanını kapatmak istese bile önüne çıkabilecek fatura nedeniyle bunu yapamıyordu. Buna paralel olarak firmalar, bilanço ve stoklarını gerçek anlamda gösteremediği için arzuladığı miktarda altın kredisini almakta da zorlanıyordu” şeklinde konuştu.
BAŞKAN ATAYIK TALEPLERİ SIRALADI
Atayık yeni vergi paketiyle ilgili kuyumcuların taleplerini de şöyle sıraladı: “Sürekli olarak işlenmiş altın alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler, altın satış tarihindeki İstanbul Altın Borsasında oluşan has altın değeri ile satılan mamulün has altın maliyet bedeli arasında oluşan farkı, maliyet bedeline ilave ederler. Söz konusu fark, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında izlenir. Bu fon, sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, o yılın kazancına dahil edilerek vergiye tabi tutulur. Bu mükelleflerin kullandıkları yabancı kaynaklara ait gider ve maliyet unsurlarının sadece ilgili dönemde ayrılan fonu aşan kısmı gider kabul edilir. Bu metin, 32 Sayılı Karar kapsamındaki kıymetli madenler dikkate alınarak genişletilebilir.
Burada tek amaç; hammaddenin dolaylısıyla kuyumcunun sermayesinin vergilendirilmesinden vazgeçilmesi yönündedir.”
ÖZEL HASTANEDE HÜLLE YÖNTEMİ
Hekimlerin vergi durumunun 3 başlıkta incelenebileceğini belirten Milliyetçi Hekimler Derneği Başkanı Dr. Yavuzhan Baş da, “Kamudaki hekimlerin vergilerinde kayıp olmasına imkan yok çünkü maaş bordrolarından otomatik kesinti yapılıyor. Hatta emekliliklerine yansımayan döner sermaye ödemelerinden dahi vergi kesiliyor. Özel hastahane hekimleri ise, şirket kurdurularak vergi mükellefi haline getiriliyor. Çalıştıkları özel hastanenin mali müşaviri bu mükellefliğin de müşavirliğini yapıyor. Yani özel hastane, hekimin şirketinden hizmet satın alarak hastanenin poliklinik odasını, ameliyathanesini hekime kiralanmış gibi gösteriyor. Hülle yoluyla, hastane üzerindeki vergi sorumluluğunu sözleşme imzaladığı hekimlerin üzerine dağıtıyor. Ortak mali müşaviri eliyle de kesilen faturalarda oynanarak vergi zararına sebep oluyor” diye konuştu.
REÇELER SGK'YA BİLDİRİLEBİLİR
Muayene hekimlerinin özel alanlarında bazı hastalardan elden ödeme aldıklarını dile getiren Baş, bunun faturalandırma yada pos cihazı üzerinden otomatik vergilendirme sisteminden hariç kaldığını ifade etti. Özel muayenehane ve hekimlerin reçete ve muayenelerinin SGK sistemine dahil edilmesiyle bu sorunun ortadan kalkabileceğini anlatan Baş, “Hem yazılan reçete SGK tarafından ödenir, hastalar ilaca ekstra para ödemez, hem de tüm işlem ve muayeneler kayıt altına alınarak, tıbbi ve vergilendirme açısından usulsüz işlemlere alan açılmaz” değerlendirmesi yaptı. Baş, “Bahse konu olan gelişmelerin çözümü için yeni bakanımızın gerekli değişiklikleri yapacağına inanıyoruz. Kendisine yeni görevinde başarılar dileriz” ifadelerini kullandı.
Kazanca her ay makbuz kesilmeli
Avukat Asiye Demirel de hukukçuların vergi beyannamesiyle bildirim yapması gerektiğini savundu. Demirel, şöyle konuştu: “Her ay sonu elde edilen para için makbuz kesilmeli. Avukatlarda asgari ücret tarifesi var. Örneğin bir boşanma davası devletin yayınladığı asgari ücret tarifesine göre 17 bin 900 TL. Ama bizler bunun üzerinde rakam belirleyebiliriz. Bir avukat dava ücretini 70 bin olarak ücretlendirdi ama bu paranın sadece 17 bin 900 TL'sini bankadan alıp geri kalanını elden alırsa, devlet elden alındığını bilmediği için 17 bin 900 TL üzerinden kesilen makbuzu usule uygun kabul eder ve bir şey yapamaz.”
Gelir ve giderler için sistem şart
Sosyoloji Profesörü Prof. Dr. Ayhan Aktar, doktor, avukat veya eczacının hem gelir hem giderini deklare edebileceği bir vergi sistemine geçilmesi gerektiğinin altını çizdi. Aktar, “Tüm sağlık raporlarımıza e-Devlet üzerinden ulaşabilir hale geldiğimiz dünyada, bu sistemin hayata geçirilmesinin zor olmadığını düşünüyorum. 16 bin 500 TL vergi veren bir avukat, çocuğunu yılda 750 bin TL ödeyerek okutabiliyorsa, bu parayı nereden buldun diye sormak da Maliye Bakanlığı’nın görevlidir” diye konuştu. Vergi Uzmanı Emre Şirin ise, kişilerin net kazancının belirlendikten sonra vergi beyannamesi alınarak denetim yapılması gerektiğine dikkat çekti.
