|
Vermeden alamazsınız…

PR House’tan Duygu Ersoy imzasıyla iletilen ‘basın bülteni’ dikkatimizi hayli çekti:
DECIX
’in Türkiye’de yaptığı
EURO 2024
izleme alışkanlıkları araştırmasının sonuçlarına göre; her
10 kişiden 8
’i maçları kesinlikle izleyeceğini ifade ediyormuş. Erkeklerde
yüzde 89
olan bu oran, kadınlarda
yüzde 72
’yi buluyormuş. Çok büyük rakamlardan, çok geniş bir kitleden söz ediyoruz…
Ülkemizde futbolun takip edilme durumu malum… Yalnızca maçlar ve transferler değil, yönetimle ilgili gelişmelerden sporcuların özel hayatına kadar nefessiz takip ediliyor. Kadın voleybolundaki muhteşem başarılarımız sayesinde azımsanamayacak bir izleyici kitlesi de orada var. Peki,
spor iletişimi
konusunda uzmanlığımız, bu konuda yetişmiş eleman sayımız,
stratejik planlarımız
ne durumda?..
Kadınlar Voleybol Milletler Ligi, Erkek Voleybol Millî Takımı’nın katıldığı turnuvalar, EURO 2024, Paris Olimpiyatları ve dahası…
Sponsorluk
ve onunla sıklıkla karıştırılan
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
(KSS) derken, firmaların milyarlarca lira harcadığı bu alana biraz daha ciddiyetle eğilmelerinin zamanını geldi de geçiyor bile…
Bildiğiniz üzere millî takımların her düzeyde çok sayıda sponsoru (finansal destekçisi) bulunuyor. Bunların bazıları kendilerini bir şekilde
reklam
vasıtası ya da
PR
çalışmalarıyla duyurmak için gayret sarf ediyorlar. Ancak, sağladıkları finansal destek kadar
iletişime 360 derece yatırım
yapanlar markalarıyla ilgili ‘
algılarını
’ yönetebiliyorlar. Gerisi, geri dönmeyen yatırım (Irrecoverable investment) olarak kayıtlara geçmektedir.
Keşke şöyle bir
araştırma
yapılabilse: “Kadın Millî Voleybol Takımı denildiğinde aklınıza gelen markalar hangileridir? Bunlardan en çok hangilerini beğeniyorsunuz?” Aynı soru, diğer takımlar için de yöneltilebilir… Eğer, ilk üç ya da beş içinde yer almıyorsanız, hele de
konu yönetimi
bağlamında
‘kilit mesajınız’
algılanmamışsa yatırımın tümünü iletişim süreçleriyle birlikte bir kez daha gözden geçirmenizde yarar var demektir.
Günün sözü

“İyi iletişim, sade kahve kadar uyarıcıdır ve ondan sonra uyumak zordur.”

Anne Morrow Lindbergh, ABD’li yazar

İletişim Aklı 33

İletişim Aklı, işin sırrının ‘iyi bir dinleyici olmak’ ve karşısındaki kişinin ya da firmanın ihtiyaçlarını ‘doğru anlayabilmek’ olduğunu bilir. O nedenle, ön yargılarından, tasallutlarından arınarak dinleyebilmesini sağlayacak kişisel yatırımı yapar ve bu yolda ilerlemeye devam eder.

Gözümüze takılanlar…

Beymen, bir süredir ikinci el markası “Reborn” ile lüks çantaları tüketiciye sunuyordu. Şimdi buna bir de lüks ayakkabıları eklemişler (Zeynep Kaya, Effect BCW)… Markanın “Dünyaya Sözümüz Var” sloganıyla sürdürülebilirlik çalışmalarının bir parçası olarak ele aldığı bu ‘döngüsel moda’ hamlesi diğer firmalara örnek olmak, tüketiciyi teşvik etmek açısından önemli… İkinci el alışverişin, bütçe kısıtları nedeniyle zorunluluk değil, sorumluluk sahibi bir tavrın getirdiği tercih olduğu algılamasının toplum nezdinde yaygınlaşması için büyük ve köklü firmaların benzer çalışmaları anlamlı olacaktır…

Pek çok okur mektubu alırız. Hepsi çok özeldir. Bazıları ise öğretici, zenginleştirici ve de özeldir. Böyle bir mektup, bayram öncesinde Sabancı Holding Kurumsal Marka Yönetimi ve İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün hanımdan geldi… Özetle şöyle demiş: “Yeni Şafak’ta kaleme aldığınız köşe yazınızı ilgiyle okurken şu bölüm çok dikkatimi çekti: ‘İletişim Aklı, yalnızca kampanyalarda değil, her türlü ilişki biçiminde de hedef kitlenin kültür ve değerlerine uygun davranması, üç davranış özelliğine sahip olması gerektiğini bilir: Nezaket, zarafet, nezahet…’

Yazınızla birlikte iletişimde aslında biraz da göz ardı edilen bu üç sihirli kavramın önemini hatırlatmanızdan da çok mutlu oldum.

Sabancı Gençlik Seferberliği’ne referans verdiğiniz yazılarınız da aslında bunun en güzel örneklerinden.

Şahsım, ekibim, tüm Sabancı Gönüllüleri ve projemizle çok yakında hayatlarına dokunacağımız binlerce gencimiz adına sizlere çok teşekkür ediyorum.

İnanıyorum ki bu proje umudu kırılmış, gelecek planlarını yurt dışına gitmek üzerine kurmuş, ülkesini ne kadar severse sevsin çareyi gitmekte gören yüzlerce gencimizin ülkemizde kalmasında belirleyici unsurlardan biri olacak.

Amacımız sosyal girişimcilik modeli ile kurmaya başladığımız Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı’nın Türkiye’de teknolojik kalkınmanın, yaratıcılığın, açık inovasyonun, bugün dünyanın özlemini çektiği yeni bir iş birliği kültürünün bu topraklardaki simgelerinden biri haline gelmesi.

Sizlerin de bildiği gibi Sabancı Cumhuriyet Seferberliği ile biz 3 yıldır bayramları çalışarak kutladık. Şimdi Sabancı Gençlik Seferberliği ile buna devam edecek olmaktan çok gururluyuz. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürk değerlerini yüceltmeye devam edeceğiz. Ve istiyoruz ki bu topraklarda doğup büyüyen her şirket, konuşmaktan öteye geçip; daha çok çalışmayı önceliklendirsin.” Teşekkürler Filiz Hanım… Size, tüm yöneticilerinize ve ekibinize…


#Aktüel
#Hayat
#Ali Saydam
4 gün önce
Vermeden alamazsınız…
‘Allah’ın Emriyle Siyer Başlar’
Ne yapalım, bakalım mı öylece?
Türkiye’nin ‘itibar’ mücadelesi
En pahalı cüzdan
Faiz kararı ve faiz indirimi tartışmaları